|
Kutsaldan put yapanlar

Tüm peygamberleri severiz. Hayatları, peygamberlerin hayatlarıyla kaim olanlardan, onu sevenleri ve onlar tarafından sevilenleri de severiz.

Peygamber Efendimiz''i sevdiğimizi dilimizle söylemenin ötesinde, kutlu adına, örnek insan oluşuna, taşıdığı mesaja, getirdiği hayati esaslara canımızı feda edecek kadar severiz; hayatları onun hayatıyla kaim olanlardan onu sevenler ve onun tarafından sevilenleri de severiz can u gönülden...

Kutlu kişilerden söz ederken onlardan sıradan insanlardan söz eder gibi etmeyiz, selamsız, salavatsız anmayız onları; mübarek adlarını onların şanlarına yakışan söyleyişlerle tamamlamaksızın söylemeyi edepsizlik sayarız.

Bu anlayış, bu dil ve bu gönül üzre yetişip, okuyup, yazıp, edebiyat öğrenip, kutlu kişilerin dillerini ve hallerini anlatmayı kendimize görev biliriz. Hem öyle bir öğreniriz ki bu uğurda edebiyatı, dirseklerimiz çürür, omuzlarından eskir ceketlerimiz, aklımızın, nefsimizin kara madenlerine zımpara olur kutlu isimler...

Onları anlatırken kendi düzeyimizden, yani insanlık gerçeğimizden, bilgimizden, cehaletimizden, üstünlüğümüzden ve acziyetimizden bakarız.

İsteriz ki, önce buradan bakarak o kutlu insanları genç kuşaklara sevdirelim.

Adem, Nuh, İbrahim, Yakup, Yusuf, İsmail, Musa, Davut, Süleyman ve Efendimiz... aleyhisselamı...

Havva, Hacer, Sare, Raşel, Asiye, Meryem, Hatice, Aişe, Fatma, Zeynep... validelerimizi...

Doğurulmuş, kundaklara sarılmış, genç olmuş, evlenmiş, aile kurmuş halleriyle...

Aile reisi, eş, baba, dede, amca, dayı, yeğen, kuzen, enişte, arkadaş, dost halleriyle...

Kızlık, kadınlık, eş, anne, babaanne, anneanne, teyze, hala, kaynana, kuma... halleriyle...

Sevinçleriyle, üzüntüleriyle, hüzünleriyle, gülümseyişleriyle, öfkelenişleriyle...

Kavgalarıyla, savaşlarıyla, kızgınlıklarıyla, dostluklarıyla, vefakarlıklarıyla, düşmanlıklarıyla...

...anlatalım demişiz.

Anlatmışız onları, en müeddep dilimizle, onların sevgisiyle dolu yüreğimizden süzülen en temiz kelimelerle...

Önce insan yanlarını anlatarak sevdirelim, sonra onların mesajını benimsetelim diye niyetlenmişiz çünkü genç nesillere…

Birileri karşımıza çıkıvermiş ve demiş ki:

“–Hayıııır! Anlattırmazüüüük!”

“–Neden?”

“–Çünkü bunlar kutlu kişilerdir, anlatırken hata yaparsınız, onların yapmadıklarını yapmış gibi, söylemediklerini söylemiş gibi gösterirsiniz.”

“–Ama biz dini kitap yazmıyoruz; kutlu insanları edebiyatın sağladığı güzel imkanlarla anlatıyoruz.”

“–Olmaz, sizin edebiyat dediğiniz İsrailiyyattır. Zinhar bu yasaktır. Bu fitneye sebep olur. Sahih bilgiye güveni sarsar.”

“–Ama biz Müslümanız. Bilgimiz, dilimiz, sözümüz İslami terbiye üzeredir. Hassasiyetlerimiz sizinkinden farklı değildir. Kaldı ki, kutlu kişiler Allah''ın koruması altındadır; istense de hayat hikayeleri ve misyonları tahrif edilemez, gölgelenemez.”

“–Olmaz! Bir kere ''Hikaye'' kelimesi Kur''an''da yoktur. Şiire ''sapıklar uyarlar''. Siz anlatamazsınız.”

“–İyi de bizden öncekiler anlatmışlar... Siyerler, siretler, mesneviler, divanlar, mevlidler, naatlar, hilye-i şerifler, tercüme-i haller var... Biz de onlardan örneklenerek, ama kendi zamanımızın edebi anlayışını, dilini, söyleyişini kuşanarak anlatıyoruz.”

“–Hayır, siz anlatamazsınız.”

“–Birileri onları anlatmak zorunda ama. O halde kim anlatacak?”

“–Biz anlatacağız.”

“–Siz kimsiniz?”

“–Biz Kur''anî hakikat''in savunucuları, İsrailiyyat düşmanları, es-öz-as, hakiki şeri''at''ın koruyucularıyız...”

“–Yani, modern zaman ruhbanları...”

“–Biz ruhban değiliz, dinimizde de ruhbanlık yoktur.”

“–O halde, sevgileriyle, aşırı tutuculuklarıyla, nakli ilim saplantılarıyla farkında olmadan put ve totem üreten kişilersiniz. Kutlu kişilerin herkes tarafından tanınmasını, sevilmesini istemiyorsunuz; onları kendi zamanlarına hapsedip, tüm zaman ve mekanları kuşatması gereken mesajlarına bir had çizmeye çalışıyorsunuz.”

“–Gelenek böyledir. Biz böyle öğrendik. Bilgiyi kimseden saklamayız. Kürsülerden, postlarımızdan, rahlelerin gerisinden yıllardır anlatıyoruz.”

“–Anlatıyorsunuz ama 75 milyon nüfusumuzun en az 40 milyonu, Kabe''nin Rasulüllah Efendimizin mübarek mezarı olduğunu zannediyor hala. Demek ki yeterince anlatamamışsınız.”

…ve tartışma bu minval üzere sürer gider yıllarca...

Musa ile büyüleri yok etme, Davud ile müzik, İsa ile anatomi / tıp ve Efendimiz''le belagat bilgisinin insanlığa öğretildiğini bile bile...

Edebiyatı, gerektiğinde sırtına binip gezinecekleri bir midilli zanneden bu çok bilmişlerin, yukarıda genel hatlarıyla zikredilen anlayışları aşılmadıkça, Müslüman edebiyatçıların işi her zaman çok zor olacaktır!

14 лет назад
Kutsaldan put yapanlar
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset