|
“Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü”

Abdullah Kartal, "İlâhî İsimler Teorisi, Allah-İnsan İlişkisi" adlı kitabının (Hayy Kitap, İst., 2009) önsözünde, "Tasavvuf, başlangıçta, sosyal refah ve zenginleşmeye karşı yoksulluğu öne çıkaran ''zühd hareketi'' ve fıkıh, kelâm gibi dini ilimlerin normatif, spekülatif ve nazarî yöntemlerine karşı bir tepki ve eleştiri şeklinde etkinlik kazanmıştır." dedikten ve heterodoksinin de bu kavramdan beslenmesi üzerine Serrâc, Kelâbâzi ve Kuşeyrî gibi "tasavvuf teorisyenleri"nin tasavvufa "Sünni bir meşruiyet" kazandırma gayretine girdiklerini belirttikten sonra, "İbnü''l Arabî ile birlikte tasavvuf, İslâm ilimlerinden biri olmanın çabasını aşmış, meşruiyet aranan değil, bizzat meşruiyetin ölçüsü haline gelmiş, denetleyici üst bir ilim olmanın yanında felsefî bir mâhiyete bürünmüş ve yeni bir söylem alanı geliştirmiştir." kaydını düşmektedir.

Bu "felsefî bir mâhiyete" bürünmenin, "yeni bir söylem alanı" geliştirmenin nedeni İbn Arabî''nin "özel bir dil" kullanmış olmasındandır. Diğer bir söyleyişle, İbn Arabî tasavvufu, ancak "üst bir dil"le "üst bir ilim" haline getirmiştir.

Başta İbn Arabî''nin kendisi olmak üzere (bkz.: Marifet Kitabı, İz, İst., 2008), tasavvufî eser sahipleri bu "üst dil"e mahsus kavramları bizzat açıklama yoluna gitmişler, onların izlerini sürenler de zaman içinde ilgili sözlükleri oluşturmaya başlamışlardır.

"Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü" de bu doğrultuda hazırlanmış "farklı" bir sözlüktür.

Editörü Zafer Erginli, bu farkı şöyle açıklamış: "Elinizdeki çalışma, tasavvufun doktriner yönlerini gösteren Arapça terimlerin, tasavvuf klasiklerinden seçilen, bu eserlerin tarih sırasına göre tertip edilmiş metinler yoluyla öğrenilmesini hedeflemektedir. Dolayısıyla bu sözlüğün diğer tasavvufî sözlüklerden farkı, okuyucuyu doğrudan doğruya klasik metinlerle karşı karşıya getirmesi, herhangi bir tasavvuf terimiyle ilgili yaklaşımları, doğrudan doğruya kaynaklardan almak suretiyle takdim etmesidir."

Bu maksatla Zafer Erginli, İlyas Karslı, Yavuz Köktaş, Nurettin Ödül, Rıfat Resul Sevinç ve Salih Sabri Yavuz''dan oluşan tercüme heyeti, İbn Arabî, Mevlânâ, Hallâc, Abdulkâdir Geylanî, Bistamî, İmam Rabbânî, İmam Gazâlî, El-Cîlî, Ebû Tâlip Mekkî, Cemâleddîn Şâzelî, Kuşeyrî, Hücvirî, Fâtımatü''l Yeşrutiyye, Ahmet Gazâlî, Şârânî, Habeşî, Hakîm Tirmizî, Hamzavî, Herevî, İbn Kudâme, İbn Receb, İbn Sînâ, İbn Teymiyye, Kâşânî, Lisânüddîn, Muhâsibî, Nebbânî, Nevevi, Râbiatü''l Adeviyye, Sâhib-zâde, Serrâc, Sofyavî, Ebu''n Necîb Sühreverdî, Ebû Hafs Sühreverdî, Sühreverdî-yi Maktûl, Atâullah İskenderî ve Gümüşhânevî''nin "seçilmiş" eserlerini tarayarak, gerekli çevirileri yapmışlar.

İsimleri zikredilen "müellifler" hakkında kısa bilgilerin ve otuzbir sayfalık dizinin de yer aldığı "Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü"nün tashihini Selâhaddîn ed-Dımeşkî el-Ekberî yapmış.

Bu detayları verişim, son "Dini Yayınlar Fuarı"nda dizini olmayan kimi sözlüklere rastlayışımdandır. Bu yöndeki ciddiyetsizlikler yüzünden bu detayları veriyorum ki, konu edindiğim sözlüğün ciddiyeti kendiliğinden anlaşılsın.

Sözlük, Trabzon''da hazırlanmış ve yine oradaki Kalem Yayınevi''nce 2006''da yayınlanmış.

"İnsan ürünü olan her eser gibi" bu çalışmanın da hatasız olması mümkün değildir. Ancak reklam diliyle söylersek, bu sözlük, yenisi yapılıncaya kadar "kuşkusuz" en iyi olanıdır.

Tasavvuf sözlüğünden söz etmişken, ilgili bir hususu daha vurgulamak isterim.

Tasavvufta üçü Sünnî, biri heterodoks olmak üzere dört ana yol bulunmaktadır: Ekberîlik, Mevlevîlik, Müceddidîlik ve Bektaşîlik.

Bektaşîlik, diğerlerine göre çok marjinal olsa da neticede İslâm kültürünün içindedir.

Makâlât, velayetnâme, buyruknâme, erkannâme, muharremiyye vb. tarzındaki eserlerde ontolojiye, ilme, irfana, basirete, ruhsal eğitime... mahsus öyle kavramlar yer alır ki, bunlar zaman zaman sünni anlayışı netleştiren, zenginleştiren bir nitelik de yüklenirler.

Örneğin, mezkûr sözlükteki anlamı, Atâullah İskenderî''nin Tenvir''inden yapılmış iki satırlık alıntıdan ibaret olan "Şeytan" kelimesi, Bektaşiliğe mahsus metinlerde geniş bir yer tutar.

Çünkü, Sünnî anlayışta şeytan "öteki"leştirilmez, kötücül karakteriyle insanda neden olabileceği sorunların altı kalın çizgilerle çizilerek içselleştirilir.

Bektaşîlik''te ise şeytan anlayışı düalistiktir; evreni oluşturan iki zıt güçten biridir ve dolayısıyla bir "öteki" olarak "dışarıdan" tuzaklar hazırlayandır.

O halde sözüm yayıncılaradır: Yeni hazırlanacak tasavvuf sözlüklerinde Bektaşî kaynaklara da başvurulmalı, bunun inanç bilgisi açısından bir karmaşaya neden olacağı düşünülürse, en azından ona mahsus bir tasavvuf sözlüğü hazırlanmalıdır.

Sahip çıkığımız şey "bizim" olur, dışladıklarımızsa "öteki"lerin...

14 yıl önce
“Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü”
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset