|
“Santurnâme”

Geçmişten Günümüze Santurun Hikayesi alt başlığını taşıyan Santurnâme, Sedat Anar imzalı bir kitap.

Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları arasından çıkan kitabın, editörlüğünü N. Ahmet Özalp, son okumasını ise Selahattin Özpalabıyıklar yapmış.

On yıl öncesinde yazıyor olsaydık, “Sedat Anar kimdir?” diye sormamız gerekli olabilirdi, ama bugün itibariyle sayısı dokuzu bulan Belâgat (2013), A’mâk-ı Hayâl (2014), Âşık Ölmez (2015), Çağıraram Dost (2015), Eh-i Beyt Besteleri (2016), Ayrı Dilden Aynı Gönülden (2016), Orhan Kemalî Baba Besteleri (2017), Suyun Ayak Sesi (2018) ve Santur (2020) adlı albümleri nedeniyle o soruyu sormamız zaittir. Hele, sokak müzisyenliği devrini Sokaknâme adlı kitabında zarflayıp, artık Santuri Sedat Anar olarak Santurnâme’yi yeni zamana sunduktan sonra...

Santurnâme, adının da işaret ettiği gibi, sadece santur hakkında yazılmış bir kitap değil. Merkezinde santur olan musiki tarihine; ilişkilerine; seslerin ve çalgıların ustalarına; vefayı hak eden musiki emektarlarına; edebiyattaki musiki sevdalılarına; fotoğraf, küpür vb. ilgili görsel malzemelere mahsusu bir kitap: Geçmiş zamanla bugün arasında kur kamerayı, metinde dile getirilen vakitlere, mekanlara, adreslere, çalgılara, kurum ve kuruluşlara... bir bir uğrayıp oku Santurnâme’yi, dört dörtlük bir musiki belgeseli olsun! İşte sana emeğini kayda geçirmiş santuri bir yazarın gıpta edilerek izlenilecek hizmeti!

Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın’ın takdimi ve Anar’ın sunuşuyla açılan Santurnâme, sesin müzik olarak tarihine dair, (olumlu anlamda) efsaneden gerçeğe kısa atıflarla okurunu santurun bahçesine yönelttikten sonra, Tarihte Santur başlığı altında Eski Mısır, Asur ve Babil, Hindistan, Eski Çin, Türkistan, Eski Yunan ve Avrupa, Amerika, İran, Irak, Osmanlı diyarlarında kaydî bir yolculuğu kat edip, Santur Ustalarımız’da Santuri Ali Ufki Bey, Ethem Bey, Ziya Bey, Zühtü Bardakoğlu ve Hüsnü Tüzüner’in santurlu hayatlarını bilgilerimize taşıyor.

Santurun Yapısı ve Tekniğine Dair adlı bölümde santurun yapısı, akortlaması, metodu ve yaşadığı değişmeler ele alındıktan sonra, yerli sokak müziğinde santura, diğer bir söyleyişle bu müziğin temsilcisi olan Santuri Sedat Anar’a yer veriliyor.

Divan, Halk ve Modern Türk Şiiri’nde ve nesrinde, santurun nâmesinin bir nağmenin mütemmim cüzü halinde işlendiği Türk Edebiyatında Santur adlı bölüm ise, Santurnâme’nin dil ve edebiyat zevkini özgün bir şekilde inşa ediyor.

Kitap, İran Şiirinde Santur adlı son bölüm, santura mahsus kaynaklarla sair bilgilerin derlendiği bir ekle tamamlanıyor.

Biz de, kitaba da ad olması nedeniyle, adını sıkça zikrettiğimiz halde santura dair bilgi vermeyişimizden doğan yazımızdaki eksikliği, orada Esrar Dede adına açılan şu bahsi alıntılayarak tamamlamaya çalışalım:

“Sadâ-yı rişte-i âsâr-ı nâhun-dest-i cezbemden

Ne hurde nağmedir hem-hâl-i santûr olmayan bilmez.

(Cezbeye tutulmuş elimdeki mızrabın bu hummalı sesin, ne ince anlamlar taşıyan bir ezgi olduğunu, santurla hemhal olmayan bilmez.)

‘Santurla hemhâl olmak’ denilince aklıma gelen ilk şey, Tahran’da santur atölyesinde tanıştığım İranlı santur virtiözü Ardavan Kâmkâr’ın şu sözleri:

‘Santur çok emek isteyen bir çalgıdır. Eğer bir insan, santur almaya karar verirse unutmasın ki hayatında müziğe ayırdığı zamanın yüzde doksanı santuru akortlamakla ve entonasyon sorunuyla uğraşmakla geçer. Diğer yüzde onluk zaman ise santuru çalmakla geçer.’

Santurda çelik ve pirinç teller kullanıldığı için küçücük bir hava değişikliğinde bile akort kendini bırakır. Doğru ve tam seslerle santur icra edebilmek için akordunuzun yeniden ayarlanması gerekir. Santurda 72 tane tel kullanılır. Bu yüzden bir santuri bulunduğu ortamda bile günde en az iki defa santurunu akortlamak zorunda kalır.

Esrar Dede beytinde, büyük bir ihtimalle santurun tınısına vurgu yapmıştır. Santur terapi amaçlı kullanılan bir çalgıdır. Kendim de rahmetli Dr. Oruç Güvenç Hoca ile birçok rehabilitasyon merkezinde hastalara santur icrasında bulundum.

Santurun tarihsel sürecine baktığımıza Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde santurdan bahsederken, II. Bayezid’in Edirne’de yaptırdığı şifahânede ‘hastalara deva, dertlilere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve def-i sevda olsunlar’ diye tayin edilen on sazendeden üçünün santuri olduğunu yazmıştır.”

Hal böyleyken fazla söze ne hacet!

Senat Anar’ın, dokuz santur albümü ile bir Santurnâme’si, şu korona günlerinin alacakaranlığında, potansiyel hastalıklarınıza deva ve şifa, darlanan ruhunuza gıda niyetine elinizin altında!

#Santur
#Tarih
#Evliya Çelebi
4 yıl önce
“Santurnâme”
Üç güzeller
Bir mücadelenin içindeyiz
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…