|
Soramayan sorgulayamaz

Varlık dergisini bilirsiniz… Tam 77 yıldır Kemalist-sol edebiyatı temsil eden bir dergidir.

Yaşar Nabi tarafından çıkarılan derginin, bugünkü Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan''dır. Ercan, edebiyat camiasında “Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür” biri olarak bilinir.

Savaş Kılıç''ın “Başka bir edebî modernleşme mümkün müydü?” başlıklı yazısını derginin Şubat sayısında yayınlama kararının ardından, bu bağlamda bir de soruşturma yapmayı düşünmüş Ercan.

Şair Özcan Ünlü''nün, (gazetemizdeki kimliğiyle değil, edebiyatçı kimliğiyle) yazdığı öfkeli, sorgulu, kahırlı son yazısını, Varlık''ta yayınlanacak söz konusu yazı ve soruşturma haberiyle birlikte okuduğumda, kaba güç gösterisiyle, iktidar hırsıyla, yağmacılıkla, bunca kirlenmiş şu ortamda “birkaç iyi adam”ın gür sesini duymuş olmakla, geleceğimiz adına zaman zaman gölgelenen umutlarım yeniden aydınlandı.

İşin başı sormak!

“Sormak” derken, İskender Pala''nın, başlığının yanında son olarak 14 rakamını okuduğum pehlivan tefrikası türünde yazdığı yazıları kastetmiyorum...

O yazılarda hiçbir şey sormuyor Pala Hoca, sadece sorduğunu sanıyor.

Sanıyor çünkü, durumdan vaziyet çıkarmakla, sanata mahsus sermayeden sağa verilen payı artırmakla meşgul.

Ben, sorgulamayı gerektiren ciddi, samimi bir soruştan söz ediyorum.

Çünkü, soramayan sorgulayamaz...

Sorgulayamayan, dünyevî ve uhrevî çıkarları için aklını birilerine ipotek vermiş olandır.

Sorgulayamayan, -Ünlü''nün kelimeleriyle- entelektüel bilirkişi kesilip kifayetsizliklerini bilgi gibi sunandır.

Sorgulayamayan, iğdiş edilmiş bir bilince sahip olandır.

Sorgulayamayan, kendisinden ve benimsediği inancın yandaşlarından başkasına kazanç ve hayat hakkı tanımayandır.

Sorgulayamayan, ünlü felsefecilerden seçtiği vecizelerin bağlamlarını, onlarda dillendirilen tezi ve onlarla temsil edilen dünya görüşlerini bilmeksizin onların çekim alanında lafebeliği yapandır.

Sorgulayamayan, müşteşrik bir söyleme, müstemlekeci bir niyete yaslandığından habersiz olarak Batılı yazarlara hayranlığını tekrarlayıp durandır.

Sorgulayamayan, edebiyatımızda hangi yenilikleri başlattığından habersiz olarak, adında “şeyh” kelimesi var diye Şeyh Galib''e koşulsuz hayranlık duyandır.

Sorgulayamayan, edebiyatı kendi düşüncesine hizmette bir “araç” olarak görendir.

Sorgulayamayan, sorgulama ehliyetine sahip olmayandır.

Sorgulayamayan, büyük sorgu gününe inanmayandır.

Son 250 yılı yenilgilerin, yıkımların, sefaletin, darbelerin, zulümlerin, az gelişmiş bir edebiyatın yılı olarak yaşadıysak, bunların yüzünden yaşadık.

Şimdi, geçmişten bugüne siyaset ve kaba güç ilişkileri sorgulanmaya başlandı.

Kültürel ve sanatsal ilişkiler de sorgulanmaya başlanmalı ki, toplumsal bir uyanış tam olarak gerçekleşebilsin.

Özcan Ünlü''nün fotoğraf vurgusuyla anlatmak istediği budur.

Savaş Kılıç''ın “Başka bir edebi modernleşme mümkün müydü?” diye soruşu bu yüzdendir.

Enver Ercan''ın, Dücane Cündioğlu''nun, Yusuf Kaplan''ın çabası bu minval üzeredir.

Bizler modernizmin modern denekleri olmaksızın da “değişebilirdik”.

Öz''ü koruyacağız diye, albenisini yitirmiş biçimlerde inat ederek komik duruma düşmeyebilirdik.

Biçim önemlidir diye, öz''ün kimlik değerini inkar edip şeklin şaklabanları olmayabilirdik.

Neden doğru değişemedik?

Neden, şartlarını modernizmin belirlediği bir modernleşme ağına takılıp kaldık?

Neden, edebiyatımızın aslî türü olan şiirimizi Nazım Hikmet-Necip Fazıl kavgasına indirgeyip, onu ideoloji canavarına kurban ettik.

Neden, Abdülhak Şinasi Hisar''ı, Nahit Sırrı Örik''i unutulmaya terk ettik.

Neden, toplumculuğu Ahmet Mithat Efendi''den değil de Sadri Etem Ertem''den başlattık?

Neden, Batılı türleri kutsayabilmek için, mesnevi ve hikaye türlerini dilimizden kovduk?

Edebiyatta geleneği gözeterek değişimden yana bir tutumu benimseyen Tanpınar, neden, siyasette Kemalizme bağlı bir yerli Hitler olmayı seçti?

Neden kaba gerçekçiliği toplumcu gerçekçiliğe tercih ettik ve neden bir cehalet göstergesi olarak hidayet romanlarını doğurup, besledik?

Neden?

Varlık dergisinin Şubat sayısındaki soruşturmada bunların ne kadarı sorulacak ve sorgulanacak bilmiyorum ama, bundan daha önemlisi ilk sorunun, artık sorulabilmiş olmasıdır: “Başka bir edebî modernleşme mümkün müydü?”

O soruşturmadan benim beklediğim maksat hasıl olsa da olmasa da, Savaş Kılıç''ın yine orada yer alacak yazısı eminim ki tek başına çok şeyi sorduracak ve sorgulatacak.

Özcan Ünlü''nün yazısındaki o kahırlı final cümlesini, umut cümlesine dönüştürerek bitireyim bu yazımı:

Sormayı ve sorgulamayı bilenler, artık “Sahne sizin”…

14 yıl önce
Soramayan sorgulayamaz
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi