|
Sosyal demokratlar iyi konuşurlardı
HDP milletvekillerine yönelik terör operasyonun gerçekleştiği gün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, konuyla ilgili olarak İzmir'de yaptığı konuşma, kelimenin tam hakkıyla bir
yanlışlıklar komedyasıydı
.


Kasetle genel başkan olandan başka ne beklenebilirdi diyerek konuyu ucuzlaştırmaya ve

şahsiyyat yapmak

için fırsat yaratmaya gerek yoktur, çünkü, Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı sıfatıyla, siyaseten kritik bir günde etkili bir şekilde konuşmayı, rakiplerine ders vermeyi, kamunun hislerine hitap ederek düşüncelerine taraftar toplamayı hedeflemesi son derece doğaldır.



Doğal olmayan, Kılıçdaroğlu'nun söz konusu arzusunu, doğruların kafasını gözünü yararak, kendisinin daha önceki ilgili söz ve filleriyle çelişkiye düşerek, partisinin tarihini yalanlayarak, daha da önemlisi dost ile düşmanı, vatanseverle haini, seçilmişle teröristi birbirine karıştırarak konuşmuş olmasıdır.



Kılıçdaroğlu'nu dinlerken, onun öncelikle hangi partinin fotoğrafı önünden konuştuğunu bilmediğine, biliyorsa da bilmiyormuş gibi görünmeye çalıştığına hükmetmemek mümkün değildi.



Demokrasiye sahip çıkmaktan,

seçimle gelenin seçimle gitmesinden

söz ederken, bırakın CHP tarihini, kendisinin genel başkanlığı döneminde vuku bulmuş durumları, olayları derin bir hafızasızlığa yaslanarak, büyük bir rahatlıkla es geçmesi ”pes artık” dedirtecek cinstendi.



Önünde konuştuğu fotoğraftan millete öfkeyle parmak sallayan

Milli Şefi

'ni (diktatörünü) göremediği gibi, partisinin açık oy gizli tasnifle ulaştığı büyük başarıları(!), darbecilere verdiği destekleri de hatırlamıyordu.



Neticede çok eski şeyler olması bakımından bunlar Kılıçdaroğlu'nun unutmak / unutturmak istediği şeyler olsa da, aynı fotoğraftan yükselen şu sözleri unutmuş olamazdı:



“Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen

bu hanıma haddini bildiriniz!



“Bu hanım” milletin oylarıyla seçilmiş bir milletvekiliydi ve kazımayı gerektirmeksizin hemen altından CHP fotoğrafının göründüğü DSP adlı türev partinin lideri tarafından söylenen o sözlere muhatap olmuştu.



Hiçbir CHP /DSP'li o günlerde “seçimle gelen seçimle gider” deme cesareti gösteremediğinden, o milletvekiline yurt dışı yasağı konulmasına, baskınla evinin aranmasına itiraz edeni de çıkmamıştı.



Hadi, Kılıçdaroğlu için bunlar da eski şeylerdir; o yeniliklerin ve gününün adamıdır diyelim, peki o zaman CHPlilerin

Gezi Eşkıya Kalkışması

'nı

AK Parti'yi iktidardan indirmenin

bir yolu olarak görmelerini, etkili bir

Meclis dışı muhalefetin

oluşturulması için yoğun çaba harcamalarını da mı unuttu Kılıçdaroğlu ki, şimdi azami rahatlık içinde “Demokrasiyi savunuyorsanız seçimle gelenlerin seçimle gitmesini savunacaksınız. Aksi halde demokrasiyi katledersiniz. Seçimle gelenler seçimle gitmelidir. Seçimle gelenlerin seçimle gitmesini de savunacaksınız. Seçimle gelenlerin gidiş yolu ancak seçimle olmalıdır. 'Seçimle gelenleri ben yakalayacağım, hapse atacağım, öldüreceğim, yok edeceğim, kurşunlayacağım, mafya yöntemleriyle susturacağım' derseniz, o ülkeye barışı asla getiremezsiniz” diyebilmektedir.



Bu sözleri üzerine yakın geçmişe ve hale baktığımızda, onu tersinden yansılarcasına, “evet, ülkeye barışın neden gelmediği sizin vaki tutumunuzdan, yaklaşımınızdan, gayretinizden çok çok iyi anlaşılıyor” demekten başka aklımıza bir şey gelmiyor.



Bir de

uygar dünyanın parçası

olmaktan uzaklaşma konusunda söyledikleri var ki Kılıçdaroğlu'nun; deyim yerindeyse bunlar da akla seza şeyler.



CHP'nin '40'lı yıllarda Müslümanları Ortaçağ karanlığına düşkünlükle damgalama gayreti, bugün Kılıçdaroğlu'nun dilinde, “Türkiye'nin Ortadoğu'nun karanlık bir parçası” olması suçlamasına evrilmiş bulunuyor.



Kimlerin Ortadoğu'yu bu hale getirmek istediğine dair ciddi bir sorgusu, bir sorusu ve dolayısıyla buna uygun bir cevabı da yok Kılıçdaroğlu'nun.



Eğer olsaydı, 17/25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışmasından bu yana sitemli bir şekilde

Ortadoğu'da mevzilenmiş

olarak, Türkiye'yi suçlayan

katil devletlere

karşı bir kez olsun “Biz kendi aramızda tartışabiliriz ama siz benim ülkem hakkında olumsuz söz söyleyemezsiniz” deme cesareti de olurdu Kılıçdaroğlu'nun; onu bir kez olsun, Türkiye'yi savunurken, yöneticilerini arkalarken, millete sahip çıkarken gören, duyan olurdu.



Hasılı Kılıçdaroğlu, tüm bunların yanı sıra İzmir konuşmasıyla, “

Sosyal demokratlar iş yapamazlar ama çok iyi konuşurlar

” şeklindeki geçmişte teslim edilmiş bir hakkı da yer ile yeksan etti; onun şahsında artık sosyal demokratların söz kabiliyetleri, iş'teki beceriksizlikleriyle eşitlenmiş oldu.


#Kemal Kılıçdaroğlu
#AK Parti
#Milli Şef
#Ortadoğu
٪d سنوات قبل
Sosyal demokratlar iyi konuşurlardı
Kamu personeline yol ve yön gösteren soru ve cevaplar (9)
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü