|
Süreklilik ve eşzamanlılık

Bizim dışımızda ve bizi de içine katarak sürüp giden şeylere, bizim yüklediğimiz bir niteliktir, süreklilik.



Noktaların, ezelden ebede, boşluksuz, arasız, aralıksız olarak birbirine eklenmesi gibi; zaman, uzam ve hayat gibi örneğin.



Eşzamanlılık ise, söz konusu süreklilikte bir değişimin, belirli bir vakte, bir duruma bağlı olarak kendisini tekrarlanıyormuş gibi algılatmasıdır.



Dolayısıyla süreklilik fiilde, eşzamanlılık ise hâl'de ortaya çıkan şeydir ki, felsefecilerin bunlara verdikleri özel manalar dışında, biz bunlara gündelik dil içindeki zorunlu kullanımlarda daha farklı manalar yükleriz.



Örneğin sanat planında süreklilikten ve eşzamanlılıktan söz ettiğimiz yerde, gelenekten ve değişmeyen bu yapı içinde tekrarın tekrarıyla tekrarlanamaz hale gelen bir değişmeden (ifade Zeynep Sayın'a aittir) söz ediyoruz demektir.



Bu ifadeyi, rüzgâr kavramı üzerinden şöyle açabiliriz:



Rüzgâr, kesintisiz olarak şeylere dışarıdan tesir eden şeylerin genel adıdır.



Kesintisiz olarak maruz kaldığımız rüzgârı, kaynağını mahiyetini tam olarak bilmeksizin hissederiz ve sadece bu hissin derecesini (şiddetini) ölçebiliriz.



Öte yandan, her ne kadar rüzgârları belli tarzlara ayırsak ve buna göre onu farklı farklı adlarla adlandırsak da şu ân'da maruz kaldığımız rüzgâr ile, izleyen ân'da maruz kalacağımız rüzgârın aynı olmayacağını da biliriz, çünkü yaratılışta tekrar yoktur.



Bu manada rüzgâr hem sürekliliği hem de eşzamanlılığı içkin hale gelir. Süreklidir çünkü şeylerin ona maruz kalışında bir kesinti, ara söz konusu değildir.



Eşzamanlıdır çünkü bizi serinleten, yakan, sarsan, savuran, düşündüren, duygulandıran... şekliyle ona maruz kalışımız, yakın ya da uzak geçmişteki maruz kalışımızla, bizde sanki bir tekrar hissi üretir.



Rüzgârın esen ve dokunan şey olmasının beraberinde ya da doğrudan esen, dokunan şey olması nedeniyle nefes ve ruh kavramlarını da uhdesine toplaması, onun belirttiğimiz bağlamdaki açık örnekliğini daha da zenginleştirir.



Etkisinde kaldığımız her şeyi, sürekliliğinde mutabık olduğumuz şeyin eşzamanlılığıyla ifade etme miyiz?

Yine

aşka maruz kalmaz mıyız;

yine

bela rüzgârı esmez mi üstümüzde? Sıkıntı rüzgârına kapıldığımızda

yine

Rahman'dan bize kendi katından bir ruh vermesini talep etmez miyiz,

yine

O'nun (Peygamberimiz'in, Rahman'ın nefesini yemen canibinden alıyorum” deyişindeki gibi) bir sekine olarak şu ya da bu yönden, bize bir rüzgâr verdiğini düşünmez miyiz?



Bu hâllerimiz, sürekli olan şey içinde eşzamanlılık (değişme, değiştirilme) hissi doğuran şeyler değil midir?



“Allah ki, rahmetinin eseri olan yağmurdan önce müjdeci olarak rüzgârı gönderir. Rüzgâr, bulutları bir araya topladığında biz o yağmur yüklü bulutları kurak bir toprağa yönlendirir, yağmuru oraya yağdırırız. Sonra da yağmurla canlanan o topraklarda çeşit çeşit ürünler meydana getiririz. İşte biz ölüleri de böyle dirilteceğiz. Herhalde bundan ibret alırsınız!” (Araf Suresi, 7:57) mealindeki Ayet-i Kerime'de sürekliliği ve eşzamanlılığı daha somut (örneklenmiş) olarak idrak ederiz.



Bu yanıyla rüzgâr, Allah'ın kulları üzerindeki bir vaadinin sürekliliğini, kullarınsa bu vaade muhatap oluşlarındaki eşzamanlılığı birlikte ifade eder. Buna göre süreklilik haktır ve yaratılışın yeni yönü (rüzgârın bulutları toplayıp, kurak beldelere götürmesi ve yağmurun oraya yağması) itibariyle bir tekrarlanma yoktur ki, biz bunu tekrarın tekrarındaki tekrarlanmazlık olarak eşzamanlılık hissi içinde anlar ve anlatırız.



Yukarıda sanat demiştik. Bu açıdan baktığımızda da zikrettiğimiz olgunun mahiyetinde bir değişme söz konusu değildir.



Örneğin, ilhâm da yine esişine, dokunuşuna maruz kaldığımız rüzgârlardan bir rüzgârdır. Nitekim el-Kâşânî, tasavvuf mertebelerinden biri olan ilhâm'ı, şöyle tanımlamaktadır:



Evdiye

de ilhâm, misâl aleminde basîret gözüyle gaybın sırlarına hiçbir şek ve şüphe olmaksızın muttali olmaktır.

Bidâyet

teki görüntüsü, havâtırın doğru çıkmasıdır.” (Menâzil'ü-Sâirîn çevirisi içinde Elf Makam, çev: Abdürrezzak Tek, Emin Yayınları, Bursa).



Havâtır, hatıranın çoğuludur; ıstılâhî manası ise ilhâm'dır. Bunlardan hangisini esas alırsak alalım, varacağımız yer yine süreklilik ve eşzamanlılıktır.



Sanat söz konusu olunca duraksamaksızın zikrediverdiğimiz gelenek ve yenilik kavramlarına bir de buradan bakmalıyız.



Belki de gelenek üzerinde durduğumuz iki olgudan başka bir şey değildir.



Belki de yenilik yaratılışta tekrarın olmayışını kavramadaki yenilikten başka bir şey değildir.




#Süreklilik
#Bidâyet
#Eşzamanlılık
٪d سنوات قبل
Süreklilik ve eşzamanlılık
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi