|
Teferruatta boğulup esası ıskalamamak

Olay malum: Türkücülerden, şarkıcılardan ve sporculardan oluşan bir grup Zeytin Dalı Harekatı’na destek ve operasyona katılan askerleri başarılarından dolayı kutlamak maksadıyla, Suriye sınırındaki Oğulpınar Karakolu’nda gittiler. Grup oradayken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da askeri kamuflaj elbisesi giyinmiş olarak bu karakola geldi ve söz konusu grupla birlikte askerlere hitap etti.



Bunun hemen ardından siyasi muhalefet tarafından yoğun bir gürültü çıkarıldı; dizginsiz, destursuz, içeriksiz, seviyesiz bir itiraz sergilendi.

Tersinden düşünüldüğünde hemen geçersizleşiveren bu itirazın mahiyeti ise şöyleydi: Zeytin Dalı Harekatı iç siyasete alet ediliyor.

Bunun tersi ise şöyledir: Zeytin Dalı Harekatı’nın, bir depolitizasyona uğratılarak, halkın bilgisinden ve dolayısıyla mevcut siyasi iktidarın iradesinin tezkiyesinden uzak tutulması...

Bu itirazda başı çekenlerin, buldukları her fırsatta Bülent Ecevit’i Kıbrıs Çıkarması vesilesiyle kahraman bir başkomutan ilan etmeleri ise yaşadıkları çelişkinin boyutunu ele vermeye yetip de artıyordu.

Peki, olayla ilgili itirazı gerektiren hiçbir husus yok mudur?

Elbette vardır. Örneğin, devlet gücünün, modern siyasetin istismar kabiliyetine ve ilgili imkanları kullanma tarzına dair okkalı bir yazı döşenebilir. Hatta bu bağlamdaki tezler, Amerika’nın Vietnam Savaşı’ndan bu yana uyguladığı yöntemlerin taklidi yönünden de ciddi şekilde eleştirilebilir; yerli türkücülerin, şarkıcıların ve sporcuların, Amerika’nın Angelina Jolie, Bruce Willis, Arnold Schwarzenegger gibi artistleriyle eşitlenmesine, daha da önemlisi bunlar üzerinden kültür emperyalizminin onanmasına da yorularak yerden yere vurulabilir.

Ancak bu yola girmemeyi gerektiren ince/ hassas bir nokta bulunmaktadır: Bu, yukarıda zikrettiğimiz siyasi itirazın, devlet-millet bütünlüğünü, vatan sevgisini ve vatana hizmet etme duygusunu aşındıran bir nitelik taşıyor olmasıdır.

Diğer bir söyleyişle, teröristlere karşı net bir duruş sergileyemeyen, bu yüzden Zeytin Dalı Harekatı’yla ilgili daha başlangıcında kuşkular üreten, hatta bu harekata karşı ancak düşman bir ülke liderinin ortaya koyabileceği türden kimi rezervleri koyan siyasi muhalefetin karamsarlıkla malul bozgunculuğudur, konunun hassas olan noktası.

Siyasi muhalefet de bu hassas noktayı biraz olsun görebilmiş olmalı ki, ilgili itirazını şehitlik müessesi, mazlumluk ve ahlak terimleriyle üzerinden perdeleyerek şu şekilde iletmek zorunda kalmıştır:

“Bir ülkenin sanatçıları dik ve onurlu durmak zorundadırlar. Egemen güce teslim olmazlar. Hakkı, hukuku ve adaleti savunurlar. Zalimden yana değil, mazlumdan yana tavır alırlar. Bir ülkenin sanatçıları diktatörün karşısında asla ve asla boyun eğmezler. Bir ülkenin sanatçıları asla ve asla kimseyi ötekileştirmezler. Savaşı değil, her zaman her ortamda barışı savunurlar. Eğer bir ülkede Cumhurbaşkanlığını işgal eden zat ettiği yemine sadık kalmıyorsa, namusuna ve şerefine sahip çıkmıyorsa ona sanatçı sahip çıkamaz. Sanatçı denen vatandaş! Onun yanında senin ne işin var? Afrin’de 52 şehidimiz var. Yüzlerce yaralımız var. 52 şehidimizin daha kanı kurumadı. Toplanmışlar bir grup güruh, davul, zurna, klarnet, şarkılar, türküler... Ben merak ediyorum bu rezil adamlar ve onları oraya götüren adam, sen, eğer yüreğin yetiyorsa bir Afrin şehidinin evinin bulunduğu sokaktan geç, bir de Yaylalar türküsünü söyle bakalım, gücün yetiyorsa ve ahlak kaldıysa. Afrin’e gittik, şehitler oldu metal yorgunluğunu ortadan kaldırdık. Bu cümleleri kullananlara ders verecek olanlar bu ülkenin kadınları. Şehidi veren, ağlayan sizsiniz. Sefasını süren o zat. Ona o sefayı yaşatmayacak olanlar da yine sizlersiniz.”

Bu sözlerle, siyasi dilin daha ne kadar şirretleşebileceğinin örneği verilirken, aynı zamanda onunla şu hakikat de ortaya çıkmış olmaktadır:

Siyasi muhalefet 2019’da uygulanmaya başlanılacak yeni yönetim sistemini hala kavrayamamıştır. Eğer kavrayabilseydi, partili başkanlık sisteminin bir tür alıştırma mahiyetinde seyreden ilk örneklerinden birini, ilişkisiz bağlamlarla, tam örtüşmeyen kavramlarla bir hakaret söyleminin nesnesi yapmaz ve mezkur grupla doğrudan bir ağız dalaşına kalkışmazdı.

Bunlardan dolayıdır ki, yazımıza esas olayla ilgili (velev ki) eleştirilebilecek yönler bulunsa da, siyasi muhalefetin vaki kavrayış eksikliği ve son tahlilde vatan sevgisini gündelik siyasi çekişmeler üzerinden aşındırarak tahrip etmesini önemsememiz ve ondan gelecek sair tepkileri de dikkatlice değerlendirmemiz gerekmektedir.

Çünkü hayati bir esas olan vatan sevgisi, gündelik siyasi teferruatlarda boğularak ıskalanabilecek bir şey değildir.

#Türkiye
#Zeytin Dalı Harekatı
#TSK
6 yıl önce
Teferruatta boğulup esası ıskalamamak
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler