|
Yetkin Düşünce: Hakikatin Kaynağına Yolculuk

Yetkin Düşünce, birinci sayısı Mart 2018’de yayımlanan üç aylık düşünce dergisi.

Yayımlanma amacı şöyle mottolaştırılmış: Hakikatin Kaynağına Yolculuk!

Adı ve mottosu bir bütün olarak, “yetkin düşünce ile hakikatin kaynağına yolculuk” şeklinde okunduğunda çok iddialı bir dergi olarak görünüyor.



Genel yayın Yönetmeni Mustafa Tekin, dergi yönetimi olarak söz konusu iddianın farkında olduklarını da beyan tahtında şu açıklamayı yapma gereği duymuş:

“(N)için Yetkin Düşünce? Belki bu ismi duyanların ilk önce, ‘yetkin’ kelimesine itiraz etmeleri ve hatta bu ismi üsttenci ve iddialı bulmaları mümkündür. Doğrusu, kelimenin tam anlamıyla ‘yetkinlik’ iddiasının bir Tanrılık iddiası demeye geleceğini bilen bir kültür ve hikmete bağlılığımızı ifade etmeliyiz. Tam da bu noktada derginin mottosu olan ‘Hakikatin kaynağına yolculuk’ ifadesindeki ‘yol’a dikkat çekmeliyiz. Yetkin Düşünce, entelektüel ve fikri çabaya odaklanarak, yetkinlik ve hakikate ulaşmak üzere sürekli bir yolda olma haline göndermede bulunmaktadır. Yolda olma hali, Yetkin Düşünce’nin fikirsel ve metodolojik zihni arkaplanını ele vermekte; aynı zamanda Hak/ikati her şeyden ve herkesten fazla severek ve önemseyerek, ‘yol’un iğvalarından kendini korumak istemektedir.”

İlk anda bana düşen, iddiasını gerçekleştirmede Yetkin Düşünce’ye başarılar dilemektir.

Ancak şunu da peşinen eklemeliyim: İnsan hilkaten iddia sahibidir ve en büyük iddiası da (başta hilâfet gelmek üzere) Şârî’nin teklifini kabul etmesidir. İsmet Özel’in kelimeleriyle, Allah’ın insanı iddiasından vurmasının hikmeti de sanırım asıl burada aranmalıdır.

Öte yandan düşünme ve düşündüklerini yazıya aktarma planında iddianın hakkını vermenin en garantili yolu, onu hak eden bir dili iktisap etmekle mümkündür.

Oysa ki, yukarıda alıntıladığım paragrafta iki dil yanlışının birden yapılmış olması ve dahası derginin ilk sayısında yer alan yirmi beş yazıda birbirlerini nakzeden, lağveden, içeriksizleştiren kavramların kullanılması hiç de hayra alamet değildir.

Çünkü, yetkin düşünce ile hakikatin kaynağına doğru (üstelik iğva da taşıdığı belirtilen bir) yola /yolculuğa çıkma iddiası güdüyorsanız, bunun evvelinde gerek düz-anlamları, gerekse ıstılahları bakımından yazarlarınız için ortak bir sözlük (imlâ kılavuzu) oluşturmuş olmalısınız ki, buna bağlı olarak hakikatten, hikmetten, yol’dan söz ettiğiniz yerde, örneğin entelektüel terimini beğenerek (hatta gönül rahatlığıyla giyinerek) kullanmanızda, münevver okurlarınız makul bir tutarlılığa / gerekliliğe kolayca hükmedilebilsinler.

Elbette dil yanlışları, imlâ tutarsızlıkları, kavram kargaşaları aşılmaz bir problem değildir. Yazılarıyla dergiye katkıda bulunan Mehmet Gönenç, İlhami Güler, Muhammet Özdemir, Ümit Aktaş, Cafer Karadaş, Muhammet Çelik, Abbas Primoğlu, Kadir Canatan, İsmail Taş, Atilla Yayla, Mustafa Öztürk, Şaban Ali Düzgün, Mehmet Evkuran, Mesut Karaşahan, Ayşe Yaşar Ümütlü, Polat Alpman, Mustafa Çevik, Hacı Duran, Atasoy Müftüoğlu, Remzi Rana, Z. Hülya Aytulum, Osman Dertli, Zehra Öğüt ve Hamit Temiz gibi değerli isimlerin, zikrettiğimiz hususta zihin yorarak, zamanla olumlu sonuçlar üreteceklerini umduğum gibi, faraza Atilla Yayla ile Atasoy Müftüoğlu’nun bu derginin çatısı altında sergileyecekleri ortak yol ve yoldaşlığın, meraklılarını deneme zahmetinden kurtaracak çok ilginç bir deneme işlevi yükleneceğini de umuyorum.

İlk sayısında “Özgülük ve Teslimiyet” terimlerini dosya konusu yapan Yetkin Düşünce’de Tarık Ramazan ve John Esposito ile yapılan birer söyleşi de yer alıyor.

Çevrisini S. Zühal Afacan’ın yaptığı Tarık Ramazan’la söyleşiyi Fatih Yaman gerçekleştirmiş. Kısa ama iyi düşünülmüş sorulara iyi cevapların verildiği bir söyleşi olmuş. Oradan şu alıntıyı yapmalıyım:

“Son soru, dünyada hegemonyasını önemli biçimde hissettiren piyasa ekonomisi ile ilgili. Sermaye ve rakamların ezici etkisini kıran, insanca bir özgürlük anlayışı ikame olunabilir mi?”

Cevap: “Olacak. Gerçek özgürlük için savaşmalıyız. Bana kalırsa asıl problem burada. Bütün süreç üzerine düşünüp kendilerini ‘üst sınıf’ olarak konumlayan insanların sahip olduğu özgürlük ve asıl sahip olunması gereken manevi özgürlük arasındaki farkı, yani market özgürlüğü ve manevi özgürlük arasındaki farkı en derin şekilde anlamalıyız. Bunların biri ‘sahip olmak’ üzerine, diğeri ise ‘var olmak’ üzerinedir. Biri çevreyle ilgiliyken, diğeri bizzat hayatla, varoluşla ilgilidir. Ve bence İslam’ın buna katkısı burada vurguladığımız birçok konunun derinlemesine anlaşılması üzerine kurulmalıdır.”

Alıntıdaki vurgular bana aittir. Burada “konumlayan” derken, pozisyon almanın mı yoksa bir lokasyonu gerçekleştirmenin mi kastedildiğini çok merak ettiğimi de belirterek, Yetkin Düşünce’ye, sahih niyet, doğru kavram, berrak dil içinde, uzun ömürlü ve istikrarlı bir yürüyüş temenni ediyorum.

#​Yetkin Düşünce
#Dergi
#Hakikat
6 yıl önce
Yetkin Düşünce: Hakikatin Kaynağına Yolculuk
Kara dinlilerle milletin savaşı
Muhammed Mursi’yi savunmak...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’