|
çanakkale savaşları ve mustafa kemal

3,5 sene süren millî mücadeleyi ordumuz ve bütün milletimiz elbirliğiyle başarıya ulaştırmıştır.. zaferi bizzat kazanan orduyu sevk ve idare eden de başta başkomutan mustafa kemal atatürk olmak üzere onun arkadaşları ismet, kâzım, fevzi, karabekir, ali fuad, refet, nurettin, âsım, rauf, fahreddin, yakub şevki, derviş, naci, cafer tayyar gibi seçkin paşalardır..

zaferden sonra bunların birçoğunun, siyasî görüş ayrılığı yüzünden başkumandanla yolları ayrılmıştır.. atatürk''le ihtilâfa düşenlerden birisi de zaferden sonra bir müddet başbakanlık yapan rauf orbay''dır.. bağımsız tavırları ve toksözlülüğüyle tanınan bu zâtın hatıralarında çok enteresan bilgiler vardır.. ne olursa olsun gerçekleri ifade ettiğine dâir yaygın bir kanaat vardır.. bu sebeple, rauf bey''in, çanakkale savunmasında mustafa kemal''in rolü hakkındaki beyanlarını okuyucularıma nakletmekten kendimi alamadım; evvela rauf bey hakkındaki kısa malûmatı okuyalım:

rauf orbay (1881-1964), 2. meşrutiyet devri âyan (senato) üyesi muzaffer paşa''nın oğlu olup bahriye mektebinden mezun olduktan sonra deniz kuvvetlerine katıldı.. çeşitli görevlerden sonra (peykişevket) savaş gemisi komutanı olarak sisam''daki isyanı bastırma harekâtına iştirak etti (1909).. hamidiye kruvazörü kumandanı olarak trablusgarb savaşında cephane ulaştırmaya çalıştı.. balkan harbi esnasında akdenizde ve karadenizde yapılan deniz muharebelerinde yararlıklar gösterdi.. “hamidiye kahramanı” adıyle ün yaptı.. mütareke devri “izzet paşa kabinesi”nde bahriye nazırı oldu.. mondros mütarekesini imzalayan komisyonda reislik görevinde bulundu.. daha sonra anadolu''ya geçti.. m.kemal paşa''yı destekledi.. 1922-1923 yıllarında başbakanlık yaptı.. başbakanlıktan ayrıldıktan sonra muhalefete geçti.. 1926''da vukûbulan izmir suikastinden sonra yurt dışına çıktı ve atatürk''ün ölümü üzerine geri geldi.. ismet paşa zamanında londra büyükelçisi olarak görev yaptı (1942-1944).. bu zatın hayatında esef edilecek fiillerinden birisi mondros mütarekesini imzalamasıdır..

atatürk''e siyasî görüş itibarıyle muhalif olan, bu yüzden 10 sene dışarıda yaşayan bir zâtın, onun hakkındaki kanaatinin ciddiye alınması gerektiğine şüphe yoktur.. kemal atatürk''ün çanakkale savaşlarında oynadığı rol hakkında bazı zihinlerde tereddüt ve bulanıklık bulunduğu anlaşılıyor.. çanakkale savaşlarının yıldönümünü kutladığımız bugünlerde “rauf orbay''ın hatıraları”ndan aldığımız şu pasajların yeniden okunması; bazı kişilerde görülen kafa karışıklığının izalesine yardımcı olsa gerektir:

“umumî harp ilân edilip de osmanlı ordusu seferber hale getirildiği zaman, mustafa kemal bey de sofya''dan çağırılarak, tekirdağ''da bulunan tümen kumandanlığına tâyin edilmişti.. mustafa kemal bey, burada, mevcudunu ikmal ile, gelibolu''nun müdafaasına ayrılan orduya iltihak etti ve karargâhını da maydos''a nakleyledi..

ingilizlerin sebdülbahir ve arıburnu civarına asker çıkarmağa başladıklarını haber alan mustafa kemal bey, emir beklemeksizin, tümenini arıburnu''na tahrik etmiş ve kocaçimen tepesini zapt için ilerlemekte olan düşmanı, taarruzla mağlûp ve perişan ederek, sahile kadar sürüp, gelibolu yarımadası''nın güney kısmını düşmekten kurtarmıştı..

ingilizler, bu taarruzlarda muvaffak olamayınca, anafarta sahiline çıkardıkları kuvvetle sebdülbahir istikametinde ilerlemeğe başlamışlardı.. bunlara karşı sevkedilen kuvvetimizin kumandanı, taarruzda tereddüt edince, yerine memur edilen mustafa kemal bey, kumandayı üstüne alır almaz, giriştiği şiddetli mukabil taarruzlarla, boğaza hâkim tepelere kadar ilerleyen ingilizleri tekrar mağlûbederek, sahile sürmüştü..

mustafa kemal bey, bu suretle; boğazın düşman eline geçmesine mâni olarak, çanakkale muharebelerinin o andan itibaren siper savaşına çevrilmesini ve nihayet -ingilizlerin aman deyip çekilişleriyle- yarımadanın ve dolayısıyla istanbul''un kurtulmasını temin etmiş oluyordu..

bizi asya''ya atarak müttefiklerimizden ayırdıktan sonra, ruslarla birleşmek hususundaki ingiliz emellerine, isabetli kararı ve başarı taarruzu ile ilk mâni olan, şüphesiz ki mustafa kemal bey''dir..

bu yararlığı ve müstesna başarısı üzerine, rütbesi livalığa (tuğgenerallik) yükseltilen mustafa kemal bey, bir müddet sonra, anadolu ortalarına kadar ilerleyerek bitlis''i istilâ ve diyarbakır''ı tehdit etmekte olan rus ordusuna karşı gönderilen, kolordu komutanlığına tâyin olunmuştu.. buradaki ilk başarısı, bitlis''i geri almasıdır..

ancak biraz sonra bastıran kış ve kar mevsimi ile ordu açlıktan dağılmak tehlikesine düşünce, mustafa kemal paşa da kuvvetlerini geriye alıp taarruzdan vazgeçmeğe mecbur olmuştu..

daha sonra, bağdat ve havalisini ingilizlerden kurtarmak maksadıyla yeniden kurulan ve alman generali (falkenhayn)''in idaresine verilen ordulardan birinin kumandanlığına tâyin edilen mustafa kemal paşa, bunun, esasından yanlış ve tatbik kabiliyetinden mahrum olduğunu anlayarak, fikrini umumî karargâha ısrar ile bildirmiş ve kanaatına uyulmayışını görünce de, istifa ile istanbul''a dönmüştü..

işte o günlerde, vakit buldukça gider, beşiktaş akaretler''de kira ile oturduğu evinde kendisini ziyaret ederdim.. bazan da o, bahriye dairesine, beni ziyarete gelir, görüşürdük.. bu görüşmeler esnasında, harbin idare tarzını şiddetle tenkid ederdi..

bilhassa; başkumandanlık vekâletine ve suretlerini sadrâzam talât paşa''ya gönderdiği; tetkiklere ve vesikalara dayanan ve memleketin halini belirtmesi bakımından gerçekten dikkate değer muafassal raporlarını okur, hatalı kararlarla askerî kuvvetlerin israf edildiğini, iaşe kaynaklarının kurutulduğunu, buna da almanlar''ın oyuncağı haline gelen enver paşa''nın sebep olduğunu ısrarla söyler ve bütün bunları düzeltmenin tek çaresi olarak da, başkumandanlıkta bir değişiklik yapılması fikrini ileri sürerdi”..

enver paşa''nın gerçekten korkusuz, atak, çalışkan, disiplinli bir vatansever olduğunda, tarafsız gözlemcilerin şüphesi yoktur.. ancak askerlik bilgisinin, siyasî tecrübesinin ogünkü zor şartlara hâkim olmağa yetmediği anlaşılıyor.. aslında birinci dünya savaşında almanya ile beraber harbe giren devletler grubunun ekonomik ve askerî kudretinin, ingiltere''nin başını çektiği itilâf devletlerinin kudreti karşısında yetersiz kaldığı, bu sebeple alman grubunun mağlubiyete duçar olduğuna şüphe yoktur.. müttefikleri mağlub olan ve bir kısmı harp dışına çıkan osmanlı devletinin mukadder akıbetten kurtulmasının zaten mümkün olmadığını kabul etmek lâzımgelir..

16 yıl önce
çanakkale savaşları ve mustafa kemal
Kime yakın kime uzak ÖLÜM!/ Görev bilinci
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…