|
her gün yazmakla gerçeğe ve güzele varamazsınız!..

haftada 5 gün 6 gün veya 7 gün yazmakla mükellef köşe yazarlarına ben eziyet ettiğimiz kanaatindeyim..

bir köşe yazarı ya bir tezi ispat etmek gayretindedir, yahut bir başka teze veya yazara cevap vermek derdindedir.. yahut ta okuyucuyla edebiyat, felsefe, tarih konularında sohbet etmek ve dertleşmek emelindedir.. bir şairi, bir kitabı, bir san''at eserini tenkit etmek, eleştiriye tâbî tutmak, bir devlet adamının bir idarecinin icraatını eleştirmek yahut övmek de, köşe yazarının zaman zaman yaptığı işler arasındadır..

köşe yazarının vokabüleri zengin olmalıdır.. bildiği kelime çeşitleri arasından istediğini seçmek, maksadını anlatacak en uygun sözcükleri rahatça kolaylıkla bulmak; ancak zengin kelime hazinesine sahibolmakla mümkündür..

köşe yazarının, bildiği ve kullandığı kelimeler ne kadar çok olursa olsun, bir önemli ihtiyacı daha vardır ki, o da; türkçenin binbir çeşit cümle klişesini, cümle çeşitlerini, ifade şekillerini, nâtıkasında (konuşma gücü) ve düşünce mekanizmasında hazır bulundurmaktır.. tâ ki icabettikçe kullanabilsin!..

kelime zenginliğine, cümle çeşitliliğine ve ifade güzelliğine nasıl ulaşmak mümkün olur, bu imkâna kavuşmayı kolaylaştıracak egzersiz ve alıştırmalar nelerdir, onu başka bir yazımızda ele almak uygun olabilir.. ben bugün başta da söylediğim gibi köşe yazarlarına yaptığımız bir haksızlığı belirtmek isterim..

bir eziyetten ve bir haksızlıktan bahsettiğimi görünce, değerli okuyucularımın ne eziyeti dediğini görür gibi oluyorum.. meraktan kurtarmak için hemen belirteyim ki bu haksızlığın, bu eziyetin adı veya sebebi, “köşe yazarına hergün yazı yazdırmak”tır..

bir yazıyı hazırlamak için evvelâ zihninizi ve gönlünüzü yahut kalbinizi seferber edeceksiniz.. konuyu enine boyuna inceleyecek, yapacağı tesirleri düşüneceksiniz.. ileri süreceğiniz fikirlerle mukabil fikirleri sağlam bir muhakeme süzgecinden geçireceksiniz.. sonra benimsediğiniz görüşleri güçlü kaleminizle ifade edeceksiniz.. birkaç cümle ile söylediğim bu iş, o kadar kolay başarılacak birşey değildir..

başarmak için bilgi ister, enerji ister, incelemek ve üzerinde düşünmek ister.. yaptığınız iş, beyninizi sıkarak suyunu çıkarmak gibidir.. sadece beyninizin gücünü ve hazır bilgisini kullanmak yetmez.. adalete, hakikate, 75 milyon insana, dostlarınıza, devlet ve hükûmet temsilcilerine, geniş bürokrat kütlesine ait duygularınız, sevgileriniz sakınca ve çekinceleriniz işin içine karışacaktır.. bunların hepsini gözönünde bulundurarak en isabetli, en doğru, en cesur kararları verecek en uygun tavırları takınarak onları kâğıt üzerine veya bilgisayar ekranına dökeceksiniz..

görülüyor ki; yarın çıkacak yazıyı hazırlamak için gönlünüz ve beyniniz, adamakıllı yorulmaktadır.. birşey daha söyleyeyim: yazdığınız bir konunun bir gün, iki gün bazen daha uzun bir müddet ruhunuzda ve zihninizde pişmesi gerekecektir.. bir gün, iki gün, üç gün o konu ile yatacak o konu ile kalkacaksınız..

onun için diyorum ki: köşe yazarlarını hergün yazı yazmaya mecbur etmek; gerçekten büyük haksızlıktır.. onların cevherini çarçur etmektir.. onları yormaktır.. ellerine hiç olmazsa iki günde bir kalem veriniz..

beyin ve kalp sistemleri, bırakın bir gün şarj yapsın ertesi gün de deşarj yapsın..

hiç olmazsa bir yazıya iki günlük bir müddet veriniz ki konu ve yazı, yazarın kafasında iyice pişsin ve olgunlaşsın.. her gün yeni mevzu, her gün değişik problem, her gün başka mesajla uğraşmak; hem seçkin beyinleri yıpratacak ve şaşkınlığa sevkedecek, hem de ortaya çıkan yazıların kalitesini düşürecektir..

geçen gün argocu ve dobracı kalemlerden Engin Ardıç, “kötü bir yazı” başlığıyle bir fıkra yayınladı.. yazı hakikaten kötü bir yazıydı.. başlığından, kendisinin de farkında olduğu anlaşılıyordu.. her zaman yaptığı işi, espriyle argoyu ve küfürü çağrıştıran söyleyişleri bu sefer birbirine monte edemediği belli oluyordu..

sebebi her gün yazmak suretiyle meydana gelen yorgunluktan başka birşey değildir.. bu hal zaman zaman bütün köşe yazarlarının başına gelmektedir.. ve de gelecektir.. gazeteler, yayın müdürleri, değerli yazarlarına nöbetleşe yer ayırmalıdırlar.. benim bildiğim ve inandığım budur.. batı ülkelerinde ve Amerika''da her gün yazmak diye bir yazıcılık mevcud değildir.. bu iş bize bilhassa cumhuriyetle birlikte kuvvetlenen ve bugünlere kadar devam eden bir alışkanlıktır.. kanaatimce artık terkedilmesi lazımdır..

17 yıl önce
her gün yazmakla gerçeğe ve güzele varamazsınız!..
Yargısal aktivizm: İki ucu keskin bıçak
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir