|
Kılıçdaroğlu"nun bahtsızlığı...

Yazıya "Kılıçdaroğlu"nun bahtsızlığı" başlığını koymayı düşündüğümde ifade nedense biraz tanıdık geldi.

"Acaba?" dedim ve arşivime yöneldim.

Yanılmamışım... Aklıma ilk düşen çağrışım doğruymuş.

3 yıl önce bu köşede meğer "Baykal"ın bahtsızlığı..." başlıklı bir yazı kaleme almışım.

Geçen zaman içinde CHP"nin lideri değişmiş ama kaderi değişmemiş.

Tıpkı renklerde olduğu gibi, tarihte de her konu ve her tanınmış kişi karşıtıyla hatırlanır. Tarih gri alanları pek hatırlamaz... Tarihin hafızası ak ve kara gibidir...

Yaşadığınız dönemdeki duruşunuz tarihsel kaderinizi belirler.

Çok eski tarihlerden isim isim karşılaştırmalı örnekler vererek kimsenin incinmesini ve "bizi onlarla bir mi tutuyorsun?" demesini istemem. Fakat yaşadığımız günlerin de bir gün tarih olacağını düşünürsek, bu gerçekten kim kaçabilir.

Bugün olduğu gibi tarihte de "her hayırlı işin muzır manileri" çok olmuştur.

En azından şu bilinmeli ki; kendinizi konumlandırdığınız yer, aynı zamanda kaderinizi şekillendirdiğiniz ve tarihte nasıl anılmak istiyorsanız öylece mevzilendiğiniz yerdir. Bugün attığınız adımlar, yaptıklarınız ya da yapmadıklarınız, yarın nasıl algılanacağınızın da birer göstergesidir.

Sözün kısası, aslında kendi tarihimizi kendimiz yazıyoruz. Tarih bunu sadece görünür kılıyor.

Geçmişe gitmeden yakın tarihten örnekler verelim.

Adnan Menderes bu ülkeye çağ atlattı. Köylü toplumu kentli yaptı.

Aç ve açık milleti doyurdu, insan muamelesi yaptı. Asırlar sonra az da olsa milletin beli doğruldu.

Sonuç mu? Adnan Menderes ile 27 Mayıs darbesini yaparak kendisini asan katilleri bugün birlikte hatırlıyoruz. Birini hayırla anıp, diğerlerini lanetleyerek...

Turgut Özal Türkiye"ye çağ atlattı.

Gelecek asırlar Özal"ın bu konudaki misyonunu daha çarpıcı bir şekilde ortaya koyacaktır. Ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen ismiminin giderek daha fazla anılmasının ve öne çıkmasının bir nedeni de budur.

Özal"ı hatırlıyoruz ama, ona her defasında takoz koyan, itibarsızlaştırmaya çalışan Süleyman Demirel"i toplum nerede ise yaşarken unuttu. Özal & Demirel karşılaştırması toplum vicdanında "Demirel"in aleyhine" tarihe bir not olarak kaydedilecektir.

Erbakan"ın başbakanlığında kurulan 54. Hükümet bir koalisyon hükümeti olmasına rağmen, cumhuriyet tarihi boyunca görevde kaldığı 1 yıl içinde en başarılı işlere imza atan bir hükümet olarak tarihe geçti.

Bugün Erbakan"dan söz ederken, kendisini iktidardan alaşağı eden 28 Şubat zihniyetini de birlikte hatırlıyoruz. Menderes"i bitiren 27 Mayıs ne ise, Erbakan"ı bitiren 28 Şubat odur. Ve her iki müdahalenin aktörleri de toplum vicdanında isim isim mahkum edilmişlerdir.

Deniz Baykal"la ilgili bahsi geçen yazının temel vurgusu şuydu:

Türkiye"de AK Parti hükümetleri son 10 yılda muazzam işler yaptı.

Dibe vurmuş ve dünyaya karşı başı öne eğilmiş Türkiye"nin başını yukarı kaldırdı. Dünya krizlerle boğuşurken, durumuna en imrenilen ülke olduk. Ülkenin yöneticileri hakkında diğer ülkelerin vatandaşları "keşke bizimkiler de böyle olsa" demeye başladılar.

Ülkenin dünyada itibarı, vatandaşın devletine olan güveni arttı. Ülkenin pek çok sorunu çözüldü. Toplum daha insanca sağlık, eğitim ve kamu hizmeti almaya başladı. Türkiye giderek zenginleşti. Alan el olmaktan veren el konumuna geçti.

Türkiye"de seçilmiş hükümetleri iş yapamaz hale getiren, kaos ortamı hazırlayarak devirmeye çalışanlardan hesap sorulmaya başlandı.

Sayın Baykal"ın bahtsızlığı şuydu: Dünkü Türkiye özlemcilerinin yanında saf tuttu. Dünkü kaotik ortamın aktörlerinin yargılanma sürecinde onlara kol kanat gerdi. Türkiye"nin dünü ile hesaplaşma sürecinde dünkü defterlerin açılmaması yönünde konumunu belirledi ve katıksız savunucusu oldu. Kısacası konumunu, "Yeni Türkiye"den yana değil, eski Türkiye"den yana belirledi.

Tarihçiler gelecekte Türkiye"nin şimdilerde geçirdiği tarihsel dönüşümü yazarken, yazının başında altını çizdiğimiz tarihteki etki-tepki olayı gibi, "bu sürece kimler karşı çıkmış ve kimler mani olmak istemişti" sorusunun altında kaldı.

Sayın Baykal Başbakan Erdoğan"ın siyaseten önünün açılmasına katkı vermişti. Eğer geçen 10 yılda AK Parti hükümetleri eliyle yapılan olumlu işler vardıysa, yeni Türkiye"ye sahiplenme ve destek görüntüsü ile, Türkiye"nin bu süreçteki yükselişine omuz veren bir aktör olarak tarihtekini yerini alabilirdi. Tam aksine, finali de kötü oldu. Tarihe geçmekle tarihte mahkum olmak arasındaki ince çizgide altta kaldı.

Sayın Kılıçdaroğlu"nun durumu da farklı değil...

Baykal"ın Ergenekon konusundaki duruşunu bir adım ileri götürdü. Kimi sanıklara yasal dokunma zırhı sağlamak istedi. CHP"li vekillerin Silivri"yi defalarca basmasının önünü açtı. Eski Türkiye"nin yılmaz savunucusu oldu.

Bundan daha önemlisi, Sayın Kılıçdaroğlu bir başka şanssızlığa ve bahtsızlığa daha imza attı. "Çözüm Sürecini"nin karşısına dikildi. Halbuki sosyal aidiyeti nedeniyle bu sürece destek olmak ve herkesten bir adım daha öne çıkmak en çok ona yakışırdı. Tarihi günler yaşadığımız şu süreçte, ne kadar aksini iddia ederse etsin, "çözüm karşıtı" mevzide algılanan bir konuma düştü.

Partideki pek çok vekil ve parti tabanı tutulan yolun anlamsızlığını giderek kavrıyor ve aykırı sesler giderek artıyor. Kılıçdaroğlu bir avuç avanesi ile birlikte giderek yalnızlaşıyor. İmralı"dan son gelen mesajlar bile, CHP liderinin Türkiye"nin yarınları adına çizdiği genel tablodan daha iyimser ve çözüme daha katkı verecek nitelikte.

Sayın Kılıçdaroğlu, parlak Türkiye"nin inşa sürecinde karşısında dikilen bir rolle tarihe geçmek üzere. Üstelik görevden ayrıldığında, bugünkü duruşu nedeniyle akrabaları ve aynı sosyal aidiyete mensup olduğu çevreler arasında bile yüzünün yere düşmesi sözkonusu. Bundan büyük bahtsızlık mı olur?

٪d سنوات قبل
Kılıçdaroğlu"nun bahtsızlığı...
Firavunların kendilerini savunma hakkı Musaların önlenemeyen gelişi
Kürtlerle müzakere sayfası açılıyor mu?
Doku uyuşmazlığı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek