|
Birinci kat

şu bizim gazete var ya: hayret edilecek birşeydir: sanki bütün elemanları hususî surette seçilmiş kişilerden ibarettir.. “net tv” ile beraber kadrosu 100-150 kişi arasında değişir.. ekseriyeti genç bayanlarla genç baylardan müteşekkildir.. ve de size birşey söyleyeyim mi, istisnasız hepsi de çalışkandır görevlerinde ciddiyet ve disiplin görünür..

birinci katta yazı işleri, editörler, pazar eki, istihbarat, dış haberler, ekonomi, tashih, dizgi bölümleri ve seksiyon şeflerinin odaları vardır.. ayrıca bölüm şeflerinin hergün buluştuğu geniş toplantı odası..

bu birinci katın kapısından girdiğim vakit karşılaştığım sessizlik beni dâima şaşırtmıştır.. meydanda yürüyenler.. elinde kağıt ve sayfa provoları, odadan odaya gelip gidenler.. duvar kenarına sıralanmış bilgisayarların başında sessizce çalışanlar.. sanki o iki, üç parçalı geniş salonda kimse yoktur.. tuşlara hafifçe basan yumuşak parmakların idare ettiği tıkırtıdan başka ne bir insan sesi, ne de bir kâğıt hışırtısı işitme ihtimaliniz yoktur.. herkes önüne eğilmiş.. herkes işiyle meşgul..

geniş salona girer girmez karşıma çıkan küçük hanım veya küçük bey her kim ise, “-osman amca hoşgeldin!” der.. onun ardında görünen de: “iyi misin osman amca?” diye seslenir..

bu hitaplara kâh teşekkür eder, kâh ben de onların iyi olup olmadıklarını sorarım..

daha sonra yazımı yazdırmak için dizgi operatörü tülin''e selâm veririm.. ve yazıma ait müsveddeyi önüne bırakırım.. tülin çok disiplinli ve titiz bir operatördür.. benim el yazımı ve yazı üzerinde oklarla gösterilmiş değişiklikleri hiç zorluk çekmeden çözer ve yazıyı üçbeş dakikada hemen bitirir.. aldığı çıkışı ben bir daha kontrol ederim.. en son metni dosyasına göndeririz.. yani sayfa editörüne.. bana da ayrıca yeni bir çıkış alır ve raptiye ile sayfaları birbirine rapteder..

tülin''in hemen sol ön tarafında yeni şafak''ın ikiz kardeşlerinden birisi, büşra veya kübra, oturur.. o kadar birbirine benzerler ki, isimlerini her seferinde karıştırdığımı saklayamam.. birisi grafiker, birisi de röportör, yani röportaj yazarı..

tülin''in sağında sayın düzeltmenlerimiz ramazan ve kâmil yanyana, yazıları ve haberleri düzeltirler.. ya bilgisayar başında olurlar, yahutta aşağıda namazda..

ramazan''a: “ramazana kaç ay kaldığını sorarım” kâmil''e de bursa''ya ne zaman gideceğimizi sorarım.. çünkü kâmil''le bursa''ya gidip şâirimiz ve “mehmetali deniz kütüphanesi” müdürü ihsan deniz ile lâlezar lokantasında kuru fasulye ziyafeti için kavlimiz vardır.. ayaküstü, ramazan''la kâmil''in, devrana, zamana ve gidişata ait fikirlerini dinlerim, vaktim varsa birkaçşey de ben ilâve ederim.. sonra geçerim sağa ileriye doğru.. solda ilk oda haber müdürü fatma demircioğlu''nundur.. fatma''nın 6-7 sene evvel evlenişini hâtırlarım.. şimdi kocaman bir oğlu var.. yazıişleri müdürleri mustafa kartoğlu ile ergün diler''in odalarıyle kendi odası arasında mekik dokur.. iş haricinde birşey konuştuğunu göremezsiniz.. fatma''nın odasına bitişik odada ise ali murad güven vardır.. sinema sayfasını bir de televizyondaki başka bir görevini yapar.. zeki, dinamik, cevval bir gazetecidir türkçesi iyidir.. solda dipteki geniş bölmeye sayfa editörlerimizden fikret çengel, mezin tanrıseven, hüseyin likoğlu, idris saruhan, fuat atik, hamza aktan ve redaktörler nevzat orbay, hakkı yanık gibi gazetenin sorumlu müdürü mustafa kahraman yerleşmişlerdir.. bitişik bölmede yeri sık sık değişen elemanlar, onun yanında ise ekonomi bölümü vardır.. bölüm şefi selçuk geçer arkadaşımızdır.. eski şef yaşar süngü şimdi köşe de yazıyor.. yılmaz yıldız iyice tecrübe kazandı.. ekonominin bitişiğinde ise dış haberler vardır.. şefi zeynep çolakoğlu selçuk ve zeynep biraz daha yeni oldukları için onlara ait nezaket selâmından başka bir izlenim biriktirmiş değilim.. çalışkanlıklarını görmekten başka..

gelelim istihbarat bölümüne.. muhabirlerin bu geniş salonunda herbiri tek kişilik masalara veya bilgisayar dizilmiş duvar kenarlarına yerleşmiş muhabirler görürsünüz, kimisi haber yazıyor, kimisi haberleri redakte ediyor.. pencere kenarında cam bölme ile çevrili odasında bir gazetenin kalbi sayılabilecek istihbarat makamında şaban arslan biraderimiz oturur.. harıl harıl çalışır.. bir eli telefonda bir eli bilgisayarda yahut kaleminde.. haberlerin muhabirlerin kaynaştığı bu odaya bir iş için veya bir selâm için girerseniz çayını, kahvesini içmeden çıkamazsınız.. sık sık değişen muhabirlerin en eskisi sanırım, oktay mehmet''tir.. önemli olaylara onu gönderirler.. murat palavar, şamil kucur dişli muhabirlerdir.. ismi hatırıma gelmeyen yeni veya eski muhabirlerin mevcut bulunması da mümkündür.. zira istihbarata sık gidemiyorum.. onlar da zaten haber peşinde koşuyorlar..

istihbarattan çıkıp ön taraftaki geniş salona paralel dar koridora girerseniz, hemen soldaki ilk bölmede yazı ve sayfa editörü murad aksoy ve köşe yazarı abdullah muradoğlu vardır.. ikisi de çalışkan ve disiplinli birer gazetecidir.. ayni odanın karşı köşesinde televizyon sayfası müdürü gülden tümer görev yapıyor.. tv kanallarındaki orjinal filmlerin, açık oturumların ve programların çarpıcı başlıklarla yeni şafak televizyon sayfasına aksettiğini görmek, üstelik sayfanın çeşitli resimlerle ve program listeleriyle ahenkli ve estetik bir görünüm sergilemesi, yeni şafak''a has bir imtiyaz olsa gerektir.. esasen sayfa müdürünün giyim kuşamındaki itinası, işinden başka birşeyle meşgul olmayan ciddiyeti, mizacının işine aksettiğini gösteren işaretlerden sayılsa yeridir.. gülden tümer''in şimdi yaşı küçüktür ama ilerideki yıllarda bir gazetenin genel yayın müdürü olacağını şimdiden haber verirsem, sakın ola ki kimse şaşırmasın, kendisi de şaşmasın; ona göre hazırlansın!..

şimdi geldik.. pazar ilâvesi''nin yerleştiği bölüme.. buradaki seçme isimleri, seçme cisimleri de gelecek sefere değerli okuyucularıma tanıtacağım.. bizim gazete, güzel insanlar, iyi insanlar, çalışkan ve iyi iş çıkaran fikir işçilerinin kaynadığı, kaynaştığı bir mekândır.. zannederim anlatmağa, anlaşılmağa değer..

16 yıl önce
Birinci kat
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…