|
Öfke taştı içimden, kime bilmem ne diyem...

Bazen hani…

Sabah kalktığınızda içinizde bir şeytanını sizi dürttüğünü ve durmadan etrafa melanet saçmak için sizi kışkırttığını hissedersiniz ya… Karışık ve öfke dolu duygulara kapılırsınız ya… İşte o an göğsünüzden bir pencere açın ve haykırın boşluğa…

Ya da bir haspin çekip yorganı da tekrar kafanıza çekin!

O da olmuyorsa fırlayın yataktan çekin üstünüze spor kıyafetlerinizi başlayın yollarda yürümeğe…

Karşıma kim çıkarsa kavgaya hazırım demek,

Biri çıksa da öfkemi patlatsam demek sıkıntıya çare değil.

Aklınızı kullanın.

Her gün iş var güç var… Öyle her dakka spor yapamam diyorsanız sıkıntınız devam edecek demektir. Çünkü siz sorumluluklar altında ezildiğiniz sürece ruhunuz size isyan edecektir.

Sportif yaşam insanı tatlıya bağlar…

İşe gitmek rutin iş… Mesele işe gitmeden önce İstanbul sokaklarını yayan olarak arşınlamaktır. Stres işte o zaman biter. Çünkü o gezinti sorumluluğu attığınız, kendinize ait olduğunuz anlardır ki sizi rahatlatır.

Böyle yapmazsanız bakın neler olur hayatınızda;

Kapıyı açıp çıktığınızda ilk dert trafik… Dur durak bilmeden dur kalk!...

Gel de öfkelenme…

Aslında öfke içimizde biriken duygu enerjisidir. Onu boşaltmak gerektir.

Hani oofff! Of! …

Şiştim dersiniz ya işte öyle bir şeydir sıkıntıya dayalı öfke. Şişersiniz ama şiştiğinizi kimse görmez. Bu, anlaşılabilir doğal bir öfkedir.

Yapmak istediğinizi başkaları engelleyince hırsa kapılmak ve sataşacak yer aramak…

O an en sevdiğinizle bile kavga edebilirsiniz. Hele yanınızda eşiniz varsa ve o da size hak vermek yerine; ''ne kızıyorsun ayol!... Trafik işte… Bağırmasana elin adamına'' derse sizdeki film kopar!

Öfkeyi kullanmak maharet ister. Ama asla öfkeyi bastırmamak gerek… Ancak bunu da asla ve asla şiddete çevirmemek gerek.

En iyi çare…

Daha bulunmadı!

………………………………………….

İnsanların sükuneti de bazen ötekileri öfkelendiriyor.

Hiç konuşmak istemiyorum diyen biriyle yaşamak dünya sonu bir sıkıntı…

Çok konuşanlarla hayatı paylaşmak da ağaçkakanla yatağa girmek gibi bir şey…

Gerginim,

İçim daralıyor,

Çatacak yer arıyorum diyenlerin bilin ki sorumluluk duygusu fazladır.

Sorumluluk duygusu, bazen yük haline geliyor. Düşünün ki her zaman aynı işi yapıyorsunuz ve çok da dikkat isteyen bir iş… Sabah daha kalkarken onun stresiyle uyanmak çok kötü bir şey… Ama ne çare ki işiniz! Her günkü gibi o gün de çalar saatle uyanmak gerek.

İşte o menhus saat sesi… Sizin, daha uyanırken sinirinizi zıplatıyor.

Memnuniyetsizlik duygusuyla uyanıyorsunuz...

Hiç kızmayın uyanır uyanmaz gençliğinize dönün.

Siz hep busunuz…

Öfkeli, hırslı, kızgın ve dalaşmak isteyen…

Yaş dönemlerinin de getirdiği öfke türleri olduğunu hatırlayın…

Ana babanıza karşı kullandığınız öfkeyi hatırlayın. Her istediğinizi öfkeyle halletmiş olduğunuz günleri…Sevginin öfkeye dönüşmüş hallerini…

Delikanlısınız, ya da genç kız…

Sevgilinize de aslında aşıksınız

Buluşmak istiyorsunuz, özlemle birbirinize sarılmak istiyorsunuz… Ama kızı evden bırakmıyorlar. … Ortada fol yok yumurta yokken sevgi sizi öfkeye çekiyor.

Aynı trafikteki gibi…

Çevrenizde sizi nasıl tanırlar…

Öfkeli mi

Sakin mi

Siz kendinizi nasıl tanırsınız?

Bal gibi…

Öyle mi?

14 yıl önce
Öfke taştı içimden, kime bilmem ne diyem...
İç çatışmayı önlemedeki samimiyet
Albert Einstein Tanrı"ya inanıyor muydu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar