|
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola”

Başörtüsü mücadelesinin öncü ismi Şule Yüksel Şenler, geçtiğimiz hafta ahirete irtihal etmiş, bendeniz de kendisiyle 2010 yılında akademik bir çalışma için gerçekleştirdiğim, ancak herhangi bir mecrada yayınlama fırsatı bulamadığım görüşme notlarının bir kısmını bu sütunlarda paylaşmıştım. Görüşmenin ikinci ve son kısmını bugün siz değerli okurun dikkatine sunmak ve Şule Yüksel Şenler’e böyle veda etmek isterim. Rahmet dileğiyle…



Başörtüsünün içinin boşaldığını düşünüyorsunuz?

Evet, eskiden tesettürü benimseyen kişilerde öyle bir şuur vardı ki, o şuurdan adeta faideli bir gıda gibi besleniyordu toplumdaki hanımlarımız, kızlarımız. Mesela o resimleri verirken dikkat ederdim hep böyle pardösülü. Fakat farz edelim pardösünün kolu kısa şuradan şu kadar kolu görünüyor ben ona kendim guaj boyayla bir manşet yapardım pardösünün içinden çıkmış bir şey gibi yani tesettürü bozmayacak şekilde zarif bir duruş vardı. Tesettür demek güzellikleri gizlemek, gizlenmek, setr etmek, örtmek demektir. Tesettür denilince o zamanlar bir gaye vardı o zaman yani tesettür meselesini oturtmak. Halkı bilinçlendirmek bunun sınırları da çizildi hepsine dikkat çekildi. Mesela o başörtüsü modelini verirken bantlı içinin jile gibi bir parçası var, onun da kalıbını vermiştik. Aynı kumaştan yandan çıtçıtlı bir jile var onu içine giyiyor. Onun üstüne bant geliyor ve pardösüsünden o jileyle beraber görünüyor. Korunmak. Biz o zaman bu kadar hassasiyetle üzerinde durduk ve toplum da o zaman aynı hassasiyetle muhafaza etti. Şimdi ben yıllar sonra bir yandan böyle caddeler dolusu tesettürlü hem cinslerimi gördükçe iftihar ederken, bir yandan da acı acı yüreğimin sızlamasına mani olamıyorum. Çünkü dejenere edildi. Bir kere o pardösüler çıkarıldı atıldı, pantolonlar giyildi veyahut da yırtmaçlı biraz dizinden aşağı etekler bacaklar görünüyor. Vesair vesair, daha onlarca sayabilirim. Tesettür derken İslam’ın bir emrini yerine getirirken diğer yandan diğer emrini çiğniyoruz ve o zaman dediğim gibi içi boşaltılmış oluyor.

ÇETİN ALTAN, İLHAN SELÇUK,
İLHAMİ SOYSAL, METİN TOKER…
Bu çok tartışıldı, tartışılıyor. Müslümanların modernizmle çarpışması…

Evet çok güzel.O çarpışmada mağlup düşen bölümdeyiz maalesef. Onu diyorum yani biz hakkımızı istiyorsak, ona göre kendimiz de dini icaplarımıza hakkını verelim. Zaten yapacaklarını yapıyorlar hiç olmazsa sen bir yerde günahkar olma, sen o vebali taşıma. O vebali onlar taşıyacak çünkü. Hem istediğimiz kadar modern güzel şık zarif kıyafetler olsun yaranamıyoruz onlara. Mücadelemizin hakkını da vermemiş oluyoruz.

O dönemki devlet baskısıyla bu dönemi karşılaştırsanız?

Şimdiki diyalog bakımından ben eskiye nispetle daha ılımlı daha medeni buluyorum. Yani eskiden çok aşırı çatışmalar olurdu. Hakaretler haddi hesabı olmayan saldırılar. Köşe yazarlarından bile benim hakkımda yazılanları şöyle bir ele alsanız inanamazsınız. Kimi sokakların başına benim için idam sehpası kurduruyor, açık açık yazıyor bunu köşesinde. Her biri bir şey böyle beni kalemlerine dolamışlar. Tabi ben onlara uzun uzun ve güzel güzel cevaplarını veriyorum. Tabi o cevaplardan sonra da diyorum ki bakın her sözünüzü aldım ve cevaplarını verdim şimdi sıra sizde. Lütfen siz de benim bu sözlerime karşı cevaplarınız nedir onu bildirin ve bunu bütün toplum takip ediyordu solcusu da sağcısı da ama bir teki maalesef karşı cevap verecek gücü kendisinde bulamadı. Yoktu, Çetin Altan, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Metin Toker, hiçbiri cevap veremedi.

KEŞKE UZUN BİR ÖMRÜM OLSA,
BİR ÖMRÜ DAHA ADASAM BU YOLA
Tek başınıza…

Evet, bunların hepsini kalem savaşı da mahkemeye giderdi, dava açarlar durmadan, hep basın savcılığında benimle ilgili açılmış davalar. Ağır cezalarda yargılanıyorum, mahkemede ilk önce basın savcısına gidersiniz, daha sonra çağrılırsınız sorgu hâkimliğinde hesap verirsiniz, daha sonra da ağır cezaya veya hangi mahkeme ise ona sevk edilirsiniz. Orada da yıllarca devam eder git gel, git gel ve bu bir dava değil. Evet, hakikaten zor bir dönemdi. O zaman bir tek genç kızla hepsinin birden uğraşması bu çok anormal bir şeydi. Ama bu bana güç veriyordu, inanır mısınız? Necip Fazıl rahmetlinin düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın yağmur rüzgâra muhtaç bana da sen lazımsın. Ben de bu düşüncedeydim onlar tabi ki gereği neyse onu yapacaklar. Ben de bir mümin olarak gereği neyse onu yapıyordum.

Gelecekle ilgili öngörünüz nedir peki, iyiye mi gideceğiz kötüye mi?

Ümitliyim gelecekten. Çünkü bu bir geçiş dönemi. Birden bire bir nüfus patlaması gibi İslami bir gelişme bu tip olaylar oldukça benim için çok acı olsa da normal gibi görülebilir belki ama ben inanıyorum toplum toparlanacak. Genç kızlarımız inşallah zamanla çoğalacak. Keşke uzun bir ömrüm olsa bir ömrü daha adasam bu yola, ama bunu ben yapıyorum diye söylemiyorum Allah muhafaza, ama görmek istiyorum yani kendini feda edercesine ve şefkatle bu topluma yaklaşıp, bunları gönüllerine izah edecek, hakka dönüşü kolaylaştıracak yani gerçeğe yaklaştıracak imkanlar doğacağına inanıyorum. Ama şunu söyleyeyim sadece kadınlar değil, erkeklerde de bir gösteriş, bir havalar var ki, İslam’da en çok haram olan şeydir. Onlarda da daha çok kazanmak, daha yüksek yerlere gelmek, daha iyi yaşantılar yaşamak, her şeyin en güzeli olsun isteği var. Toplum çok zor toparlanır böyle giderse.

DÜNYAYA YENİDEN GELECEK OLSAM YİNE AYNI HAYATI YAŞAMAK İSTERDİM
Şimdi de geriye dönüp hayatınıza baktığınızda yaşadığınız hayata baktığınızda ne görüyorsunuz,
ne düşünüyorsunuz?

Çok çok çileli bir hayat. Tabi ilk 25 yılımı ben hiç yaşanmamış gibi kabul ediyorum. Hani bir söz vardır bir kere daha dünyaya gelecek olsan nasıl bir hayat yaşamak isterdin? Ben o zaman derdim ki yine aynı olmak isterdim ve aynı hayatı yaşamak isterdim. Bütün güçlüklerine zorluklarına rağmen İslam için verilen emek, Bundan büyük mevki göremiyorum ona hizmet kadar çünkü hepsi onun içinde vatana hizmet de dine hizmettir.

#Şule Yüksel Şenler
#Başörtüsü
#Çetin Altan
#İlhan Selçuk
#İlhami Soysal
#Metin Toker
5 yıl önce
default-profile-img
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola”
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti