|
Vahşetin süslü maskesi yırtılıyor

İzleyenler olayın ayrıntısını benden iyi bilir.

25 Mayıs Pazartesi günü dolandırıcılık ve sahte para kullandığı suçlamasıyla gözaltına alınmak istenirken polisin şiddet uygulamasıyla öldürülen siyahi George Floyd vakası…

Polisin, kolları kelepçeli olarak yere yatırarak ensesine diziyle bastırıp sıkıştırırken Floyd’un sürekli: “Lütfen, nefes alamıyorum, lütfen!” diye yalvarmasını umursamayışı ve mağdurun bu sözleri hafızalara bir acı çığlık halinde kazındı.

Olay böyle başladı. Kısa sürede protestolar çığ gibi büyüdü ve başka ülkelere de sıçradı. Kundaklama olayları, yağmacılık, çevreyi tahrip etmeler büyüyerek devam etti. Ve ediyor…

Yetkililerin, siyahileri yağmacılıkla suçlamasına karşı siyahî kadın aktivist Tamika Mallory’nin Amerikan yönetimine: “Yağmacılığı ve şiddeti biz sizden öğrendik!” diyen tepkisi temeldeki ABD barbarlığının özet sloganı olsa yeridir.

Başkan Trump’ın protestoları ANTIFA kışkırtması olarak nitelemesi son tahlilde olayın mahiyetini örtbas etmeye güç yetiremez. ANTİFA 1930lu yıllarda faşist totalitarizmine karşı kurulmuş komünist bir örgütlenme… İddia doğru bile kabul edilse sonuçta hepsi Batı kökenli insan anlayışının ürünü…

Irkçı, ayrımcı, ayrılıkçı, köleci insan anlayışı Batı uygarlığının kökendeki temel “değerleri” olarak boy vermiştir. Bu tutum ABD ile başlamadı, onunla da bitmeyecek.

Başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde son on yıllar boyunca cinayetler ve kundaklamalarla sürdürülen İslam düşmanlığı aynı Batı’nın marifeti cümlesindendir.

Batı uygarlığı Grek felsefesi, Roma hukuku ve Yahudi-Hıristiyan (Judeo-Christian) bileşiminin hasılasıdır. Roma ve Grek kültüründe kölelik kurumsal bir olaydır. Ve Batı kültürünün genlerine işlemiştir. Bu anlayışı Hristiyanlık da ortadan kaldıramamıştır. Nitekim Dante “evrensel devlet” görüşünü açıklarken Romalıları böyle bir devletin efendisi olarak tasarlar. İnsanlığın geri kalan kısmı Romalılara hizmetle yükümlü kölelerdir…

Amerika kıtasının keşfiyle oraya göçen Avrupa kökenli (Avrupa’nın her ülkesinden gelenler) bu ırkçı ve ayrımcı zihniyeti yeni kıtaya taşıdılar. Afrika’dan kaçırdıkları zavallı masum insanları yüzyıllar boyu köle olarak çalıştırdılar. Bu anlayış halen bastırılmış değil. Bu son olayın kökeninde gene aynı zihniyeti görmemek mümkün mü?

ABD’de 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren siyahiler nezdinde başlayan İslam’a yaklaşma eğilimi kendine özgü bir gelişim çizgisi izledi. Vakta ki Malcolm X’in (Malik el-Şahbaz) 1964 yılında Hac ziyaretine kadar da o anlayış sürdü. Malik el-Şahbaz bu Hac ziyareti esnasında İslam’ın hakikatini öğrenmiş oldu. Arkadaşlarına yazdığı mektupta: “Amerika’da biz İslam dinini yayalım derken meğer beyaz ırkçılığa karşı siyah ırkçılığı savunuyormuşuz. Oysa İslam her türlü ırkçılığı reddediyor. Ben burada beyazların en beyazıyla, sarışınların en sarışınıyla aynı sofraya oturuyorum, onlarla aynı kaptan yemek yiyorum; kolumun yanımdaki beyaz insanın koluna değmesinden kimse gocunmuyor. Eğer Amerika’da gerçek İslam’ı benimsetirsek ırkçılığı kökten kazıyabiliriz” diye yazıyordu. Yazık ki bu fikrini kabul ettiremedi. Ve muhtemelen bu fikri nedeniyle de öldürüldü.

George Floyd olayıyla patlak veren vakanın kökeni temeldeki bu ırkçı tutumun bir göstergesidir. Basit bir “hırsız-polis” ikilemiyle açıklamanın ötesinde anlamlar taşımaktadır.

Olaylar ne kadar genişlerse genişlesin Batı’nın temeldeki ırkçı, ayrılıkçı, ayrımcı, köleci tutumunu değiştirmeye güç yetireceğini beklemek bir ham hayal olur.

Durum yalnızca onun demokrasi, insan hakları, özgürlük sloganlarıyla perdelenmiş süslü maskesini bir kere daha yırtmaya yarar, o kadar…

#ANTIFA
#George Floyd
#ABD
#Batı
4 years ago
Vahşetin süslü maskesi yırtılıyor
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!