|
Zamanın ruhuna karşı konabilir mi?

Medeni Kanun’un 1926 tarihli ilk çevirisinin 1. Maddesi’nin ilk cümlesi şöyleydi:

“Kanun lafzıyla ve ruhuyla temas ettiği bütün meselelerde meridir.”

Bu cümle, günümüz diline şöyle uyarlanmaya çalışılmış:

“Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.”

Öz kelimesi, burada ruh kelimesiyle ifade edilen anlamı tam karşılıyor mu, emin değilim.

Biz “ruh” (esprit) kelimesinden hareket edelim. Kelime, metafizik çağrışımı dışında zihin, bilinç, imgelem, düşünce, akıl, zihniyet kelimelerinin toplam anlamını ifade ediyor.

Montesquieu “Kanunların Ruhu” kitabında söz konusu ruhu, coğrafya ve iklim şartlarından başlayarak halkın çiftçilik, avcılık, çobanlık gibi yaşam tarzı ile din, zenginlik, nüfus, ticaret veya tarım gibi iktisadi yaşantı; eğitim ve terbiye, örf ve adet, toplumsal alışkanlık gibi unsurların toptan belirlemesi ile oluştuğunu belirtir.

Onun bu görüşü, temelde tam da onun şahsında zamanın ruhunu yansıtır.

Şöyle ki o, bu görüşüyle kendi zamanında geçerli olan doğal hukuk anlayışına karşı çıkmış olur. Doğal hukukun evrensel ve değişmez kabul ettiği ilkelerinin kanun koyucunun niyeti ile -bu demektir ki pozitif hukuk ile- toplumdan topluma değişebileceğini vurgulamıştır. Ki bu son belirleme de aslında yürürlükteki kanunun ruhunu yansıtan bir başka unsurdur.

Biz, Montesquieu’nün kanunların ruhuna izafe ettiği anlamı “zamanın ruhu”na taşımak istiyoruz.

İçinde yaşanılan zamanın da bir ruhu var ve bu ruh yeni kuşakların zihniyetini oluşturmada temel belirleyicilerden biridir. Thomas Khun, bizim zamanın ruhu olarak adlandırdığımız kavrama paradigma adını veriyor.

Çoğu kimsenin anlamadığı veya anlamak istemediği veya reddettiği yeni kuşak genç insanı, kendi zamanının ruhunu yansıtan bir bireydir. O, içinde bulunduğu yaşam tarzının ahlâkı ile beslenmekte… Burada ahlâkı dar anlamıyla kullanmıyorum, bütün bir hayat tarzının toplam davranış biçiminin yansıtıcısı bağlamında kullanıyorum. Onun yaşam tarzı ona internet ortamının bilişim tekniğine uygun davranmasını öngörüyor. Oysa bu yaşam tarzı bir önceki kuşağın bilmediği, çünkü onun zamanında mevcut olmayan tekniğin getirdiği bir yaşam tarzı idi.

Önceki kuşak yabancısı olduğu yaşam tarzının getirdiği alışkanlıklara ve uygulamaya yabancı olduğu için, onun önerdiği yaşam tarzını da kendine yabancı ve dolayısıyla itici buluyor. Böylece yeni yaşam tarzına göre eyleyen genç insanı, onun tutum ve davranışını reddetme eğilimine yöneliyor.

Ancak burada kritik bir durumun gözden kaçırılmaması gerekir, o da bazı ahlâki sabiteler. Hiçbir paradigma değişikliği bazı ahlâki sabiteleri ortadan kaldıramaz: cinayet, hırsızlık, cinsel saldırı ve cinsel taciz, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi aynı zamanda kriminal alanın konusu olan fiiller her yeni paradigmanın da sabiteleri arasında yer alır.

Genç insanın yaşam tarzını beğenmemek salt günümüze özgü bir durum değil.

Her önceki kuşak kendinden sonrakini reddetme eğilimindedir. Çünkü her yeni kuşak kendi zamanının ruhunu yaşayarak hayata ve hayatına anlam vermektedir.

Önceki kuşağın, yeni kuşağın davranış biçimini reddetmeden önce onu anlama çabasına girmesi şayanı tavsiyedir.

#Zaman
#Ruh
#Kanun
4 yıl önce
Zamanın ruhuna karşı konabilir mi?
Bayram ve dolaşımdaki kimlikler
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?