|
Dünya yuvarlaktır, ya içindekiler?

Şiir Festivali dönüşü Mustafa Miyasoğlu Bey''le birlikte geldik uçakta... Üstad Necip Fazıl Kısakürek konusunda bir deryadır kendisi, malumunuz... Bir buçuk saatlik yolculuk boyunca ufkumu açtı, sağolsun. İnşallah kendisiyle Üstad üzerine tafsilatlı bir söyleşi de yapacağız.

Uçaktaki sohbetten ''kıvırma kültürüne dair bir yazı damıtmanın yerinde olacağına kanaat getirdim.

Bildiğiniz gibi Üstad, kimseye eyvallahı olmayan bir fikir adamıydı.

Öyle hapisle, idamla filan yıldıramadılar. Hiç bir zaman ortayol insanı olmadı.

Ne bir kimseyle, ne bir siyasi odakla ''arayı bulma'' eksenli hareket etmedi.

Maişetinin kesilecek olması zerre alakadar etmedi Üstad''ı. Neye inanıyorsa, doğru bildiği neyse onu söyledi, onu yaptı.

Üstad''dan bugüne devşirdiğimiz hisse şu: Savunduğumuz fikirlerimize inancımız sağlam olmadığı için en küçük bir direnç karşısında çözüleveriyoruz. Üstad, 70 milyonu değil, dünyayı karşısına alacağını bilse doğru bildiğini söylemekten, savunmaktan, yazmaktan geri adım atmazdı...

Tek partinin ceberrut döneminden kurtulmuş bir Türkiye''de, Demokrat Parti''nin ferahlığına kavuşmak umut verici bir şeydir, değil mi?

Hele Üstad gibi kumaşına paha biçilmez adamlar için?

Abad olunacak mevsimdir. Peki öyle mi olmuş? Hayır.

Üstad, hayatı boyunca en çok hapis cezasını Demokrat Parti döneminde çekmiş.

Arkasına adam takılmış, takiplere soruşturmalara maruz kalmış.

1950 ile 1960 arasında Demokrat Parti''nin iktidar yıllarında bazen gözaltında, bazen tutuklu, bazen mahkum olarak tam iki yıl cezaevinde kalmış. En çok hapis yattığı dönem de bu dönem.

Büyük Doğu''lar nedeniyle takibata uğrayıp, İstanbul''a dönerken Bolu''da tevkif edilmiş.

Üstad Necip Fazıl sussaydı, yuvarlak laflar etseydi, devrin en abad adamı olması işten bile değildi. Ama bugün konuşmaya devam eden o dönemin abad olmuş adamları değil, Necip Fazıl.

Miyasoğlu, Üstad''ın bu keskinliğiyle alakalı çokca hatıra anlatınca aklıma gündelik hayatta yaşadığımız pek çok örnek geldi. ''Bedava kahramanlığı pek bir seviyoruz bu devirde'' dedim içimden...

Fikirlerimizin arkasında kadıya kadar değil, kapıya kadar durabiliyoruz ancak.

Sözde kahramanlık yapmaya bayılıyoruz mesela...

Dünyanın yuvarlak olmasından mıdır bilinmez cümle içinde kullandığımız kelimeler hep yuvarlak harflerden müteşekkil. Fikirlerimizi, eleştirilerimizi söylediğimiz ortamlar da aynı.

Eğer AK Parti''yi eleştireceksek, hayatında bir sefer oy vermiş gariban bir Ak Partili bulmamız yetiyor, eteğimizdeki tüm taşları dökmek için... Filanca gazete yanlış yapmışsa o gazetede çalışan birini görmek, içimizdeki kontrol edilemeyen tüm öfkeyi orta yere sermek için yeterli... Filanca cemaatle bir derdimiz varsa direkt söylemek pek tarzımıza uymuyor. Halbuki, bir tık ötede ilgili partinin, ilgili kurumun ilgili gazetenin en tepedeki adamı duruyor.

Bugünkü teknolojiyle kurumların en tepesindeki insanlara direkt ulaşmaktan kolay bir şey yok.

Ama yemiyor. Yüzyüze gelince bülbül kesiliyoruz, dut yemiş olanından. Çünkü hepimiz birbirimizden nemalanıyoruz. Eleştirdiğimiz heryerden, herşeyden bir beklentimiz var. Hepimizin mide boşluğu fena yumuşak. Tek yumrukta nakavt oluyoruz.

Adaletimizi kaybettiğimiz için yaslanacak bir dalımız da yok, Üstad gibi keskinliğimiz de...

Ama böyle gitmez, biline... Eğer değiştirmek istiyorsak, adaleti ne kadar çok istediğimizi gür sesle haykırmak zorundayız.

Mesela, AK Parti hükümeti, cuntacılardan hesap sorma konusunda ''ılımlı'' bir davranış göstermiş olsaydı, Ayışığı''nda beliren bir Balyoz''un tepemize inmeyeceğini kim garanti edebilirdi.

Başbakan kellesini koltuğa alarak girişti bu mücadeleye... Biraz ağırdan alsa, biraz tolerans gösterilse cuntacıların neler yapabilecekleri tek tek yazıyor iddianamelerde...

AK Parti iktidara geldikten tam 5 yıl sonra bile, hem de partiyi birlikte kurduğu arkadaşları sıvışmadılar mı, 367 meselesindeki, 27 Nisan''daki zoru görünce...

Muhtemel müdahale ve ardından gelecek kaos sonrası oluşacak ortamdan nemalanmak üzere gidip parti kuranlar kadar aklı yok muydu Başbakan''ın...

Kürt meselesinde, dindar insanların inandıkları gibi yaşaması meselesinde neyi konuşabiliyor olabilirdik bugün, Erdoğan''ın Kasımpaşalı tavrı olmasa...

Adalet öyle kolay bulunmuyor. Bunun için kelleyi koltuğa almak gerekiyor.

Nasılsın diye sorulduğunda ''yuvarlanıp gidiyoruz'' yerine Üstad gibi 40 sene sonra da, Sokrates gibi 2000 sene sonra da ''çok şükür dimdik ayaktayız'' diyebilmek için bunu yapmak gerekiyor. Diyemiyoruz, diyebileceğimizi de hissedemiyoruz.

Bir de, Galileo, ''dünya yuvarlaktır'' demişti, inanmamıştık.

Twitter''a sağlık

Bir yakınım Avrupa Şafak Hastanesi''nde anjiyo oldu. Ziyaretine gittim. Kadınlı erkekli 50 metrekare bir odada sekiz hastayı koyun gibi yatırmışlardı. Gece sorumlusu Cumali Bey''e konuyu ilettiğimde verdiği cevap ilginçti: “Bağkurlu, SSKlı hastalara bu şekilde hizmet veriliyor” Sağlık Bakanlığı''nın 184 numaralı hattı sadece ücret şikayetleriyle ilgilendiklerini, hastane başhekimligiyle görüşmemi istedi. Gece yarısı konuyu twitter''dan Sayın Recep Akdağ''a ilettim. Sabah 184 birimi beni arayarak konuyla ilgili bilgi aldı. Tüm twitter taleplerine geri dönüş yapıyorlarmış. Tebrik ettim Sağlık Bakanı Recep Akdağ Bey''i...

12 yıl önce
Dünya yuvarlaktır, ya içindekiler?
Sultan Abdülhamid’e dair bir hatıra
Kutü’l-Amare Zaferi neden unutturuldu?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!