Pazar eki olmanın ve tabiki Pazar ekinde yazıyor olmanın bir dezavantajı var. Gündemle aramızda hep bir mesafe var. Ya önündeyiz, ya ardında... Malum hikaye BMW meselesinde de böyle oldu. Pazar ekiyle başladı, sonra aldı başını gitti, şimdi de Pazar ekiyle bitiyor.
Geçen haftaki yazımın internet versiyonunda meselenin arka planını, yan unsurlarını, uzun uzadıya yazdım. Bu yüzden kısa keseceğim. Borusan hikayesinden geriye ne kaldı diye soracak olursanız, size bir cümle söyleyebilirim:
''Kraldan çok kralcı olmamak gerektiği...''
İlgili kurum hassas insanlardan mesajı aldı ve kamuoyu ile paylaştı, sağolsunlar. Kraldan çok kralcılık yapanlara ''Size ne oluyor'' dediler özetle...
Ve konuyu güzel kapattılar. Ben de burada nokta koyuyorum.
Elbetteki bir sonraki hazımsızlığa dek...
Çünkü biliyorum ki, henüz gazı çıkmayanlarımız var. Onların gazı da çıkınca cümleten rahatlayacağız inşallah.
Yeni Şafak Pazar olarak biz o gazlara pek bir aşinayız çünkü.
Hatırlarsanız, başörtüleriyle kayak yapan kızların fotoğrafını yayınladığımızda duymuştuk o gaz seslerini hep birlikte...
O kayak meselesinden sonra da sizin duymadığınız, sadece bizim kulağımıza çalınan sesler oldu zaman zaman.
Bu seslerin bazılarını geçen haftaki yazıda açıkladım, tabi anlayana..
Yine AGB vesilesiyle gündeme gelen çeşitli dizilerin yapımcıları ve iletişim şirketlerine ait gaz sesleri de vardı size duyurmadıklarımız arasında..
Biz duyduk ama duyurmadık, çünkü sağolsunlar, o yapım ve iletişim şirketleri hazımsızlıklarını gizlemek için epeyce gayret ettiler.
Ayrıca ne yalan söyleyim, biz ısrarla o sesleri duymak için çabaladığımız için kulağımıza çalındı gaz sesleri...
Israrla kapılarının zilini çaldık, e-posta adreslerini mektup yağmuruna tuttuk, telefonlarını utanmadan sıkılmadan defalarca çaldırdık. O yüzden... Ama şöyle esaslıca duyamadık maalesef.
Kapıları sıkı sıkıya kapalıydı. ''Henüz hazmedemedik, lütfen sizi de rahatsız etmeyelim'' demeye çalışıyorlardı.
Yani son yıllarda tiyatro-dizi-sinema gibi kimi popüler mecralarda oynayıp da Yeni Şafak Pazar''da röportajı-söyleşisi-haberinin yayınlanmaya değer olduğunu düşündüğünüz ama Pazar ekinde göremediğiniz isimler varsa, bunun sebebi malum gaz problemidir.
Aynı şekilde bu sanatçı dostlarımız kendilerine yer vermediğimizi zannediyorlarsa, bilsinler ki, bu bizim kabahatimiz değildir.
Yukarıdaki söylediğim üzere malesef sizinle aramızda ciddi bir gaz duvarı mevcut.
Ve ısrarlarımıza rağmen o duvarları aşamıyoruz.
(Bu arada elbette Yeni Şafak Pazar''da görünmeyi haketmeyen sözümona sanatçılar da var. Ama sayıları bir elin parmaklarını geçmez.)
Velhasılı kelam, biz önümüze bakıyoruz. Bu yüzden, çoğu zaman gündem peşimizden geliyor. Belki direkt konunun içinde olmuyoruz ya da somut hadiselerle ilgilenmiyoruz ama dert edindiğimiz, iyilik ve güzellik adına söylediğimiz sözlerin yansımalarını kamuoyunda birbir seyrediyoruz ve mutlu oluyoruz.
Ve bunu konuşabildiğimiz, söyleyecek sözü olan herkese kapımızı sonuna kadar açarak yapıyoruz.
Bize, light (hafif) işlerle uğraştığımız için takılan dostlarımız, pahada ne kadar ağır olduğumuzu herhalde 2011''in son gündemiyle bir kez daha anlamıştır. Evet, bir gram bal için bir çeki keçiboynuzu yiyoruz ama değiyor.
Hatırlarsanız, bir kaç yıl önceki yazılarımın bir tanesinin başlığında şöyle bir soru vardı: ''Yeni Şafak Pazar ne işe yarar?''
Hala bu sorunun cevabını alamadığını düşünenler varsa zamana bıraksın...
''Tarih, gazeteleri yaptıkları haberler kadar yapmaları gerekirken yapmadıkları haberlerle de yargılayacaktır...''
(D.B.)
''Beraatimi istemiyorum'' diyerek kopuş savunması yapan tutuklu gazeteci Ahmet Şık''ın savunmasını okuyun derim...
İshak Alaton: "TÜSİAD''da ''Türkiye''nin büyük değişimini göremeyen, daha doğrusu görmek istemeyen, reddeden'' dinazorlor var. Bu dinazorların Ankara''daki çizmeli bürokratların çizmelerini yalıyor olması hala midemi bulandırıyor. "
