|
Zor bir dönem başlıyor!

Neden Türkiye her gün Erbakan ve Erdoğan''ın ne yapacağını merakla bekliyor? Ve neden medya her gün Erbakan ve Erdoğan''ın attığı adımları sayıyor? Türkiye bu iki hareketin heyecanını yaşarken mesela İnönü''nün kuracağı parti neden kimseyi heyecanlandırmıyor? Neden CHP ve ANAP kurultayları gölgede kalıyor? Veya neden Kemal Derviş''in attığı adımlar aynı derecede ilgiye mazhar olmuyor?

Bugün Erbakan, Erdoğan, Arınç, Gül ve arkadaşları gündemin ilk sırasında yer alıyor ve diğerleri gölgede kalıyorsa bunu sadece gündem maddesiyle açıklamak yeterli olmaz.

Evet siyasete güvenin dibe vurduğu bir dönemde, partileri kapatılan ve mensupları hakkında yasaklar getirilen bu kadroyu Türkiye ümit kapısı olarak görmektedir.

Diğerlerinin ikinci üçüncü adamları olmadığı gibi birinci adamları bile şaibe altındayken; bu çizgideki siyasetçilerin birinci adamı hâlâ güçlü, ayrıca ikinci üçüncü hatta dördüncü ve beşinci adamları bile diğerlerinin birinci adamlarından daha güçlü pozisyonda görünüyorlar. Diğerleri ikinci adam bile çıkaramazken bu tarafta alternatifler sayısız.

MNP-FP çizgisindeki siyasi yapılanmalar milli ve yerli bir hareketi temsil eden siyaset anlayışına dayanmaktadırlar. Kurulacak olan yeni parti veya partilerin de milli ve yerli olacaklarından kuşku yok..

Belki değişim ve açılım politikaları bu kadroya Türkiye''nin mozayiğini oluşturan kesimlerden farklı renkleri katacaktır, ama asıl lokomotif gücü yine Erbakan ve Erdoğan ile arkadaşları yani FP çizgisinden gelenler oluşturacaktır.

Bu çizginin toplum nezdinde öne çıkması ve kabul görmesi, sosyal gelişmelerin kanunlarla yasaklarla ve dayatmalarla önlenemeyeceğini göstermesi açısından çok önemlidir..

Türkiye''nin bu siyaset anlayışıyla ortaya çıkan kesimi konuşmasını onları tartışmasını ve onları ümit olarak görmesini ülkemiz açısından faydalı buluyorum. Bu fotoğraftan hem fotoğraf içinde yer alanlar hem de bu siyaset anlayışını hasım görenlerin çıkarmaları gereken çok dersler vardır.

"Olanda bir hayır vardır."

FP''nin kapatıldığı güne kadar hem FP tabanında hem Türkiye''de büyük bir ümitsizlik ve atalet vardı. Karar açıklandıktan sonra hem FP tabanına hem Türkiye''ye bir hareket bir heyecan bir dinamizm geldi. Millet yakın geçmişteki postmodern darbeyi ve mahkeme kararını unutarak yeni bir ümit kapısına doğru koşmaya başladı. Evet Türkiye postmodern darbeye ve mahkeme kararına rağmen Erbakan''ı ve Erdoğan''ı konuşuyor. Türkiye dindar kimliği öne çıkmış insanları konuşuyor. Onları cezalandıranlar milletin aklına bile gelmiyor. Demokratlık iddiasındaki baskıcı anlayışa millet itibar etmiyor. Bu ülkede birliği beraberliği, istikrarı ve hizmeti demokrat olduğunu iddia eden baskıcıların sağlayacağına da kimse inanmıyor.

Millet, ülkedeki siyasi istikrarı, sosyal barışı ve diğer sorunları çözme istidadına yine dindar kimliği öne çıkan kadroların sahip olduğu ümidini taşıyor. Kamuoyu yoklamaları bunu gösteriyor.

Millet bu kadroları cezalandırmaya çalışan anlayışı belki yeni heyecan dalgası sebebiyle unutuyor/unutacak. Oysa, bütün partiler, geçerlilik debisi sıfıra vurmuş bir anayasa ve bu anayasadan gücünü alan bir mahkemenin kapatma tehdidiyle karşı karşıyadırlar.

Ayrıca, Türkiye''deki siyaset geleneği henüz halka ve hukuka dayalı bir siyaset değildir. Saltanat döneminde 5 padişahın tahttan indirilip ikisinin öldürüldüğü, 18 sadrazamın idam edildiği; cumhuriyet döneminde ise biri başbakan 3 siyasetçinin idam edildiği; ikisi silahlı, biri muhtıralı sonuncusu postmodern 4 fiili darbenin yaşandığı ve onlarca siyasi partinin kapısına kilit vurulduğu sicili kabarık bir siyaset geleneğimiz vardır.

Şimdi rahmetli olan bir siyasetçinin, "siyasete soyunanların biri idamlık öteki bayramlık iki gömleği vardır, idamlık gömleği göze alamayanların bayramlık gömleği giymeleri mümkün değildir" mealindeki sözünü asla unutmamak gerekir.

Öte yandan, programı olmayan siyasetçinin millete vereceği hiçbir şeyi yoktur. İktidara gelir, eleştirdiği sistemin bekçiliğini yapar. Programı olup da onu uygulayacak cesaretten yoksun bulunan siyasetçinin de yapacağı bir şey yoktur.

Dolayısıyla, önümüzdeki dönem zor bir dönemdir; hem program hem cesaret isteyen zor bir dönemdir.

Siyasetçi doğru bildiği ve haklı olduğuna inandığı noktalarda dik durabilme cesareti gösterebilirse önümüzdeki süreç halka ve hukuka dayalı siyasetin üstün geleceği bir süreç olabilir. Aksi takdirde siyaset dışı güçler ülkeyi krizden krize sokmaya devam edeceklerdir.

Yaptığı katliamın hesabını vermek üzere çıkarıldığı mahkemeye "o sizin sorununuz." diye resti çeken Miloseviç bile korkunç bir cesaret sergileyerek lider olduğunu dünyaya ispat etmiştir. Haklı davasında en azından katil Miloseviç''in cesaretini gösteremeyecek olanlar bence sahneye hiç çıkmamalı!

23 yıl önce
Zor bir dönem başlıyor!
Beyaz Saray’daki ‘iç savaş’ kızıştı..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?