|
Yeni bir kültür siyaseti ihtiyacı

Topkapı Sarayı’nın restorasyonu biten bölümlerinin açılış töreninde Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimi heyecanını görünce bir süredir yazmayı ertelediğim bir hususu yazmaya karar verdim.

Hemen belirtmeliyim ki ecdad yadigârı mimarî eserlerin, el yazmalarının, halıların, çinilerin, hüsn-i hat levhalarının, minyatürlerin, sivil asker resmî belgelerin korunması, bakımı, restorasyonu yolunda yapılan çalışmalardan büyük bir heyecan duyuyor, emeği geçen herkese milletçe teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.

Medeniyetimizin geçmiş parlak çağlarının her alandaki gurur verici mirasına derin muhabbetin ve saygının tezahürü olan bu hizmetlerde aslan payı şüphesiz Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına aittir. O’nun ve kuşağının içinde yetiştiği fikir, sanat, aksiyon akımının onlara kazandırdığı bu özel hassasiyetlere sahip olmayanlar, yapılan bu ihya edici çalışmalara katkı sunmak bir yana anlamaktan ve takdir etmekten bile uzak görünüyorlar.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün gerek Yusuf Beyazıt zamanında gerekse Adnan Ertem zamanında yaptığı bakım ve restorasyonlar belki de bütün Cumhuriyet tarihi boyunca yapılanlardan fazladır. Yine bu dönemde Yazma Eserler Kurumu’nun ihdas edilmiş olması çok geç kalınmış sevindirici bir atılımdır.

Fakat yine söylemem lazım ki kültür mirasımızın korunması ve yaşatılması yolunda kanaatimce hemen yapılması gerekip de yapılamayanlardan duyduğum üzüntü, yapılan güzel işlerden duyduğum sevinci kursağımda bırakıyor.

Daha üniversitelerimizde bir “Türk-İslam Arkeolojisi” bölümü bile yok. Ne devlet üniversitelerinde ne vakıf üniversitelerinde!

44 Konservatuar’ın 40’ı yabancı müzik eğitimi veriyor. Ney üflemek de, ud veya bağlama çalmak da “Itrî” demek de yasak bu okullarda! Gazi Üniversitesi’nde bile Türk Müziği Konservatuarı ancak kavga dövüş kurulabildi.

Sanat tarihi hocalarının büyük kısmı Osmanlı alfabesiyle yazılmış Türkçe kitabeleri bile okumaktan aciz oldukları için meselâ Ahlat mezar taşlarının kitabeleri, sembolleri, süslemeleri hakkında dört başı mamur bir tek kitap bile yazılmamıştır henüz.

Bir “Ulucamiler Kitabı”mız hâlâ yoktur.

Selçuklu saray ve kalelerinde, hatta büyük devlet adamı Sultan Alaaddin Keykubad’ın sarayında ne tam bir arkeolojik kazı yapılmıştır ne restorasyon sözkonusudur.

Rumeli Hisarı’nın içinde Fatih Sultan Mehmet’in ve her biri bir burcu yapmakla görevlendirilmiş fethin gazi komutanlarının eseri olarak inşa edilmiş İstanbul’un ilk camiinin yeri hala ilkel Yunan tiyatrosu görünümünde bir konser alanıdır ve yıkık minaresinde adeta hüzün ezanı okunmaktadır. Bu yarım minareyi görüp bu hüznü duyan yok mudur?

Selçuklu dönemi Türk-İslam eserlerinin Türkiye sınırları dışında kalmış olanları hakkında bir tek derli toplu eser yoktur.

On yılda dünya çapında on tane bile şaheser film üretemedik. Çanakkale Zaferimizin 100’üncü yılında yabancıların çektiği filmleri izletiyoruz çocuklarımıza.

Birinci Dünya Savaşı’nın 100’üncü yıllarındayız. 1914-1918 arası kaybettiğimiz topraklarda kalan kültür varlıklarımızın, savaş esnasında yakılıp yıkılan, çalınıp götürülen kitabeden çiniye, sandukadan el yazmasına yüzbinlerce kültür varlığımız hakkında kimler, hangi ekipler, hangi kurumlar çalışıyor, merak etmeye değer!

Türk düşüncesini, bilimini, sanat ve edebiyatını dünyaya tanıtmak için başlatılan çok iyi niyetli çalışmalar öyle yavaş, öyle plansız programsız ilerliyor ki Kültür Turizm Bakanlığı’nın bu çalışması kapsamında meselâ bir Sezai Karakoç’tan herhangi bir dünya diline tek kitap bile çevrilmedi henüz.

Son 12 yılda sağlık, ulaşım, dış politika, ekonomi gibi konularda kat ettiğimiz menzilleri, kültür alanında henüz aşamadığımızı düşünüyorum. Türkiye, kültür ve medeniyet değerlerimizin ihyası, geleceği inşa edecek genç nesillerin bu büyük mirasın ilhamı ve heyecanıyla ve özgüvenle yetişmesi için çok daha yoğun bir kültür seferberliğine ihtiyaç duyuyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızı Topkapı Sarayı’nın bir bölümünü daha restore ettirip hizmete açtığı sırada dinlerken, onu bu mücadelesinde yalnız bıraktığımızı düşündüm. Sık sık “Biz dertliyiz, dertli!” derken onun derdiyle dertlenmediğimizi, işe dört elle sarılmadığımızı anladım. Ve yeni bir kültür siyaseti geliştirmenin; kültür kurumlarının kuruluş ve işleyişini gözden geçirmenin gerektiği kanaatine vardım.

Bunun için, hatta sadece Türk-İslam eserlerinin arkeolojik kazıları ve restorasyonlar için ayrı bir “Kültür Bakanlığı” kurulsa yeridir. Kültürle turizmin aynı başlık altında yer alması, çok gelişmiş bir turizm sektörüne sahip ülkemizde kültürün gölgede kalmasına yol açmış görünüyor.

#şaban abak yazı
#şabak abak
#topkapı sarayı
9 years ago
Yeni bir kültür siyaseti ihtiyacı
ABD ile F-35 görüşmeleri: Roma zirvesinden nasıl bir sonuç çıkacak?
Kreş mi akraba mı?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar