|
İslâm"ın başarısında kadınların rolü

Tarih boyunca kadınlar, İslâm''ın başarısında çok önemli roller üstlenmişlerdir. Pekçok alanda ilk adımı hep kadınlar atmış, en büyük fedakârlığı da kadınlar yapmışlardır.

Meselâ dünyada ilk iman eden kişi olarak Hz. Hatice''yi görürüz. Merhum Necip Fazıl''ın ifadesiyle; "İlk odur, birinci kaydı defterin/Müslümanlıkta bir, kadınlıkta bir/Hizmette, şefkatte, yakınlıkta bir/Hatice, Hatice büyük ve temiz/Öz anneden daha azîz annemiz." Eğer insan cinsi içersinde iman ve küfür diye bir çizgi çekilecek olsa, bütün dünya bir tarafta, Hz. Hatice öbür tarafta kalır.

İslâm adına ilk defa şehid olma şerefi de bir kadına aittir. Ammar''ın annesi Sümeyye zayıf, yaşlı bir kadındı. İlk müslümanlardandı. İhtiyar ve zayıf bir kadın olması bile, onu zâlimlerin işkencesinden kurtaramadı. Sonunda Ebû Cehil''in, sapladığı bir mızrakla can verdi. Böylece Sümeyye, yeryüzünde İslâm adına ilk şehîd olma şerefine erdi. İlk müslüman olan bir kadın olduğu gibi, İslâm adına ilk defa canını veren de bir kadın oldu.

Ümmü Seleme vâlidemiz, eşrâftan ve saygıdeğer bir kadındı. Ama müslüman olduğu için hayatı zehir edildi. Mekke''de yaşayamayacağını anlayınca, âilesiyle birlikte Medine''ye hicrete karar verdi. Ama kendi kabilesi Kureyş zâlimleri, onları yolda da rahat bırakmadılar; Ümmü Seleme''yi ve çocuklarını Mekke''de hapsettiler. Böylece o zâlimler, âileyi parçalamanın müslümanlara vereceği ızdırabın zevkini de tatmak istiyorlardı. Çünkü sadist ruhları, eziyet ve işkenceden dayanılmaz bir haz duyuyordu. Ailesi elinden alınan ve âdeta hayattan dışlanan Ümmü Seleme, hergün Kâbe''ye gidip kendi kabilesine lânet okurdu. Sonunda Allah, onu bu sıkıntıdan kurtardı, o da Medine''ye hicret etti ve tekrar âilesine kavuştu. Ama bu sefer de, Bedir kahramanlarından olan kocasını kaybetti, küçük çocuklarıyla kimsesiz kalıverdi. Tekrar dünyası yıkılmıştı. Fakat Allah, onun bu sıkıntılarını ve gösterdiği metâneti karşılıksız bırakmadı ve kendisini Allah Rasûlüne eş yapmakla mükâfatlandırdı.

Sevde vâlidemiz de, Mekke''de yaşayamayınca, kocası ve çocuklarıyla birlikte Habeşistan''a kaçtı. Sıkıntı orada da yakasını bırakmadı, Habeşistan''da kocasını kaybetti, altı çocuğuyla ortada kalıverdi. Dayanılmaz sıkıntıları sineye çekti, ama asla imanını kaybetmedi. Neticede Allah onu da Rasûlullah''a zevce yapmakla mutlulukların en büyüğünü tattırdı.

Ümmü Habîbe de Mekke''nin zengini, itibarlısı ve reisi Ebû Süfyan''ın kızıydı. Reisin kızı olmak bile onu eziyet görmekten kurtaramadı, çünkü müslüman olmuştu. Sonunda inandığı dinini tavizsiz yaşayabilmek için eşiyle birlikte gurbet yollarına düştü, Habeşistan''a kaçtı. Ama orada da başka bir belâya uğradı. Kocası, bu sıkıntılara dayanamayarak dinini değiştirip hıristiyan oldu, Ümmü Habîbe''yi de hıristiyan olması için zorladı. Fakat o, imanı için baba evinin hudutsuz imkânlarını reddettiği gibi, koca baskısına da boyun eğmedi ve imanında sebât etti. Yüce Allah onu da cihan Peygamberinin eşi olmakla mükâfatlandırdı.

Zeynep bint Huzeyme de, Bi''ri Maûne''de müslüman öğretmenleri hâince kılıçtan geçiren bir âileye mensuptu. İki kocadan dul kalmıştı. Düşman bir âileye mensup olduğu için de kimsesiz ve himâyesizdi. Ama o yine imanında sadık kaldı ve bu kimsesiz halinde bile müşrik olan âilesine dönmedi. Sonunda o da imanının mükâfatını gördü.

Saâdet asrında, kocasından, babasından önce müslüman olan ve imanı için dayanılmaz eziyetlere göğüs geren daha nice kadınlar vardır. İslâm için âile ocağını terkedip çöllere düşen genç kızlar vardır. İslâm''ın en büyük düşmanlarından azılı müşrik Ukbe b. Ebî Muayt''ın kızı Ümmü Gülsüm de, Hudeybiye barışından faydalanıp baba ocağını terkederek ve yaya olarak Medine''ye kaçan genç kızlardan biriydi.

Geçmişte kadın, inancı yüzünden böyle nice eziyetlere maruz kaldı. Bugün de inancı yüzünden insan haklarıyla kabili telif olmayan eziyetlere maruz kalıyor. Geçmişte bu kızları sıcak âile ocaklarından çıkaran güç, hiç şüphesiz ki İslâm''ın getirdiği adâletti; rejimin ezdiği, sömürdüğü, metâ olarak kullandığı câhiliye kadınına haysiyetini kazandırmış olmasıydı. Bugün de mevcut eziyetlere direnmenin yegâne sebebi, adâleti aramak, imanını korumak ve kişiliğine sahip olmak arzusudur. Hiç şüphe yok ki geçmişte, İslâm''ın başarısında bu kızların çok büyük katkıları olmuştur. Benzer eziyetlere maruz kalan kadınların, bugün de İslâm''ın başarısında büyük katkıları olduğuna şüphe yoktur. Geçmişte bu kızların gösterdiği sabır ve sebât, neticede onlara hem dünyayı, hem de ebedî mutluluğu sağlamıştı. Aynı sabır ve sebâtın günümüz kadınlarına da aynı neticeyi sağlayacağına şüphe yoktur.

25 yıl önce
İslâm"ın başarısında kadınların rolü
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset