|
Yeni Ekonomi Programı ve dünyadaki değişim

2018 yılı Eylül ayında ilk defa ortaya konulan Yeni Ekonomi Programı (YEP), o günlerde Türkiye’nin yurt dışı kaynaklı spekülatif kur ataklarının meydana getirdiği finansal ve makroekonomik dalgalanma sonrasında ekonomide oluşan kırılganlıkları dikkate alarak oluşturulmuştu. Takip eden üç yıllık döneme ait programın ana nüvesi ekonomik dengelenme, mali disiplin ve üretim ve ihracatta katma değer odaklı değişim şeklinde açıklanmıştı. Aynı program 2019’da Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmeler neticesinde, değişim başlıyor temasıyla yenilenmişti.

Yeni açıklanan ekonomi programının ise, büyüme, işsizlik ve enflasyon çerçevesinde şekillendiğini görüyoruz. Özellikle katma değerli üretim önceliği ve istihdam olanaklarının artırılması yoluyla büyüme hedeflenmiş durumda. Bu üç hedefle ilişkili olarak da negatif seviyelerde olan Cari Denge/GSYH oranında iyileşme ve 2023 yılı itibariyle de pozitif bir seviye hedefleniyor. Benzer şekilde Bütçe Açığı / GSYH Oranı için de konulan hedefler oldukça olumlu seviyelerde.

Bahse konu hedefler için yapılabilecek ilk yorum, 2020 yılının bazı hedeflerde ertelemelere sebep olduğu realitesidir. 2020 yılına girerken küresel ölçekte ekonomilerde daralma yaşanırken, ülkelerin daralan bu süreçten pozitif yönde ayrışma uğraşı verdiklerini biliyoruz. Ülkemiz ölçeğinde bakıldığında, 2019 yılı son çeyrekte gerçekleştirdiğimiz %6,4’lük büyüme ile bu ayrışmada başarıya ulaştığımızı da söyleyebiliriz. 2019 yılından gelen olumlu güç 2020 ilk çeyreğine yansırken, devamı bilindiği üzere pandemi süreci.

Yeni tip koronavirüs salgınının başlamasıyla ekonomimiz ve dünya ekonomilerindeki faaliyetler çok sert bir şekilde yavaşladı. Çoğu ülke bu süreçte destek ve teşvik paketleri açıklayarak ekonomilerini ayakta tutmaya çalıştı. Aynı dönemde Türkiye, milli gelirinin %10’una denk gelecek yaklaşık 494 milyar TL’lik destek paketiyle ülkenin her kesimine gerekli destekleri sağladı ve vatandaşının bu zorlu dönemde yanında olduğunu gösterdi.

Dolayısıyla 2020 yılında yaşanan pandemi süreci ve diğer birçok olağanüstü durum nedeniyle para politikalarında önemli değişiklikler yaşandı. Bu nedenle de ekonomide birçok kalemde yapılan revizelerin oldukça olağan olduğunu kabul etmek gerekir. Zira bu tip uzun dönem planlamalar başlı başına bir süreç gerektirirken, bir de pandeminin küresel ölçekte getirdiği belirsizlikler bu süreci oldukça güçleştirmiştir.

Şimdilerde 2020 yılını sevabıyla günahıyla bir tarafa bırakarak, geleceğe adım atıyoruz. Fakat bu adım, kovit-19 salgınının değiştirdiği ve değiştireceği yeni dünyaya atılan bir adım. Açıklanan programda bunu “Yeni Normal” olarak görüyoruz.

Artık dijitalleşmenin önemini en küçük ekonomi biriminden en büyüğüne kadar bariz şekilde göreceğiz. Program da bunun farkındalığı içinde hazırlanarak, dijital verimliliğe bu yüzden vurgu yapıyor zaten. E-ticaret gelişimini şimdiden görüyoruz. Özel sektör yatırımları bu yönde şekillenmeye başladı bile. Dijitalleşme, esnek çalışma ve daha birçok düzenleme ile ekonomide maliyet avantajları yaşanması kesin.

Fakat bunları yaparken sağlanan maliyet avantajlarının ve dolayısıyla tasarrufların ekonomiye etkin şekilde entegrasyonu gerekli. Bu süreç doğru yönetilirse, rekabet avantajı sağlanabilir ve sonunda ülkece kendimizi farklı bir noktada bulabiliriz. Çünkü tüm dünya ülkeleri bu zorlu süreçten geçiyor.

Örneğin, İngiltere’de kovit-19 salgını sonrasında V şeklinde bir toparlanma görülmediği gibi mevcut yatırımcılar da yatırımlarını erteleme ya da azaltma yoluna gitmektedir. Ülkede yatırım iştahını gösteren endeks 2008 yılındaki finansal krizde düştüğü noktaya gerilemiş durumda.

Bir başka örnek Arjantin. Koronavirüs sonrası Arjantin ekonomisi ikinci çeyrekte %19,1’lik seviye ile rekor seviyede bir daralma göstermiştir. Yine başka bir örnek, dünyanın iki büyük ekonomisi olan Çin ve ABD. Pandemi süreciyle iki ülke arasındaki yatırımlar 9 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda.

Sonuçta tüm bu ülkeler çıkış yolu arıyor ve bu çıkış yolunu da rekabet avantajı sağlayacak şekilde arıyor. Ülkelerin sektör sektör verimlilik haritası çıkaracağını tahmin etmek zor değil. Rekabet üstünlüğü olan sektörlerde en üst lige oynayarak, beraberinde diğer rekabetçi sektörlerini üst sıralara taşımak isteyeceklerdir. Dikkat edilmesi gerekense, sektör destekleri verilirken kümülatif rekabetçiliği korumak ve kaybetmemek!

#YEP
#Ekonomi
#Türkiye
4 yıl önce
Yeni Ekonomi Programı ve dünyadaki değişim
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset