|
Aklıma takılan 4 gıcık soru

1 - Ölümden değil ölmemekten korkan biraz ''tatlı'' bir arkadaşım vardı. ''Tatlı'' dedimse, anlarsınız ya, hafif dozajda 46''lık.

Düşünsene, derdi, ne felaket şey ölmemek! “Herkes öte dünyada ama benim ruhun gündemde yok.” diye devam ederdi korkudan titreyen bir ses tonuyla, “Bir başıma kalmışım dünyada, sonsuza kadar. Yapayalnız...”

Arkadaşımın bu sözleri ne zaman aklıma düşse İsrail''in eski başbakanı Ariel Şaron''u hatırlarım. 2005''den beri komada olan Filistin kasabı Şaron''u…

Komaya düştüğü günden bugüne sadece gripten ölen insan sayısı binleri bulmuştur; o hâlâ ölmüyor, ölemiyor.

Hay Allah nedir bunun hikmeti, ne zaman ölecek bu adam?

2 - İkili isim grupları yapan garip bir ''belleğim'' var. Hiç hoşnut değilim bundan.

Mesela, ne zaman Orhan Veli aklıma gelse mutlaka Sait Faik de gelir. Biri diğerini çağrıştırır anında.

Diyelim ki, herhangi bir şiiri nedeniyle Cahit Külebi''yi mi andım; Necati Cumali de koşar gelir, yerleşir hizasına.

Hulasa, Orhan Veli deyince Sait Faik, Cahit Külebi deyince Necati Cumali, Mahmut Tuncer deyince de Mehmet. Y. Yılmaz gelir aklıma. Ne alakası varsa.

Ertuğrul Özkök ise, tuhaftır; Kubric''in “Dr. Strangelove”ı getirirdi aklıma.

Lakin şimdi kendisinden başka hiçbir şeyi hatırlatmıyor bana. Neden acaba?

3 – İyi ki Yunus Emre''nin cep telefonu yoktu. Ya da, iyi ki o vakitler cep telefonu icat edilmemişti.

Taptuk Emre: Yunus, bizim Yunus nerdeydin?

Yunus Emre: Taptuk dergahından içeru girmeye layık odun aradım şeyhim.

Taptuk Emre: Gün boyu kaç kez aradım; niçin telefonunu açmıyorsun?

Yunus Emre: Sessize almıştım şeyhim, duyamadım.

Aynı şey otomobil için de geçerlidir elbette. Mesela, trafik kazasında ölen Firavun haberi tuhaf gelmez mi size?

“Manitasıyla birlikte kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçmekte olan Firavun, karşı yönden gelen otomobilin altında kalarak feci bir şekilde can verdi…” (Gerçi bu haberde, “Manitasına ne oldu?” sorusu, Firavun''un trafik kazası sonucu ölümünden daha çok ilgimi çeker ama, mevzu o değil.)

Demem o ki, her çağ, her dönemin alet edevatı kendine.

Gelgelelim döneme uygunluk sadece alet edevatla da sınırlı değil.

Mesela, Ergenekon soruşturmasını, ne kadar zihnimi zorlasam da, şimdiki zamanın dışında, örneğin Sümerler veya Akadlar veya Osmanlılar veya Bizans döneminde tahayyül edemiyorum.

Neden?

Bizans''ta entrika, Osmanlıda oyun bitmediği için dönemine uygun kostüme bir Veli Küçük, bir Kerinçsiz veya bir İlhan Selçuk bulup uyduruyorum da…

Mevzuya uygun bir Sisi veya Tuncay Özkan bulamıyorum bir türlü!

Sorun bundan mı kaynaklanıyor yoksa?

4 - “Gözaltına alınmadan önce Ergenekon''a bakış açınız nasıldı?” diye sormuşlar Nurseli İdiz''e, o da, “Bir bakış açım yoktu…” demiş.

Ne güzel cevap bu böyle!

Demek ki, aylardır yazılıp çizilse de bazı bünyelerde “bakış açısı” oluşmayabiliyor.

Oluşmasın zaten.

Herkesin “bakış açısı” olması bakış kirliliğine neden oluyor.

Haddizatında beğenmediğinde değiştirebilecek, gerektiğinde topyekûn aldırabileceksin bakış açısını.

“Aaa, bu meseleye böyle bakmazdın sen; bakış açına ne oldu?..” diyenlere “Valla güzelim, acayip yoruyordu, biraz önce aldırdım…” diyebileceksin yeri geldiğinde.

Gelgelelim en efektif olanı bakış açılarının alınıp satılır meta olması.

Böyle bir fırsat olsaydı, Bekir Coşkun''un “bakış açısı”nı hiç durmaz satın alırdım.

Güzel olurdu!

Okumak, sorgulamak yok; sağına soluna bakma külfeti, yedek parça derdi yok; “bakış açını” belirli bir hıza sabitleyip kaptırıp gidiyorsun. Facebook bile “yobaz” kaynarken, “Fotoğraf makinesi gavur icadı değil mi?..” diyerek “yobaz” aşağıladığını zannedebiliyorsun.

“Pardon, fazla bakış açınız var mı bayım?”

“Hiç kalmadı. Bir tane vardı, onu da biraz önce sattım.”

“Peki, bakış açısı olmadan nasıl idare ediyorsunuz?”

“Bir değişiklik olmadı valla…”

“...…………………………”

Gerçekten de bazı bakış açılarını alsan da bir satsan da; olsa da bir olmasa da.

Değil mi?


16 yıl önce
Aklıma takılan 4 gıcık soru
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi