|
Haniymiş benim cici koalisyonum
Türkiye'nin koalisyona mahkum edilmesi için her şeyin önceden “
ayarlandığı
” üzerine geçen hafta bu köşecikte yazmıştım.

Göstergeler her geçen gün beni doğruluyor.

Söz konusu yazımda,
17 Aralık yargı darbesi
nin nihai amacının
Sayın Erdoğan'ı
tasfiye etmek olduğunu, lakin başaramadıklarını,
B planını
devreye soktuklarını,
AK Parti'
yi Sayın Erdoğan'dan koparmak istediklerini, zaten “
başkanlık sistemine
” de bu planlarını tarumar ettiği için bu denli karşı çıktıklarını belirtmiştim.

B planı devam ediyor: AK Parti'yi CHP koalisyonuna zorluyorlar!

Bu koalisyonu ilkin
Kemal Derviş
telaffuz etmişti, hem de 7 Haziran seçimlerinden önce.

Seçimlerden sonra da
TÜSİAD
ve
aydın aşiretinin mümtaz elemanları
aynı şeyi terennüm etmeye başladılar.

Terennüm de laf mı, müthiş bir iştiyakla habire bastırıyorlar.

Ne kadar tuhaf, aydın aşireti, “
çözüm sürecini
” birlikte yürüten
AK Parti
ile
HDP
'nin koalisyon kurmasını hiç teşvik etmedi. (Birlikte anayasa değişikliği yapacak sandalyeye de ulaşıyorlar işte.)

Seçim öncesi birbirlerine çok ağır konuştular falan, demeyin. Seçim öncesi olur böyle vakalar, nihayetinde seçim propagandasıydı der geçerlerdi.

Sahi ne değişti de AK Parti - HDP koalisyonunu hiç ama hiç teşvik etmediler?

AK Parti aynı AK Parti, HDP'ye ne oldu? (Ah ulan “Süleyman abi,” döndük dolaştık yine geldik o telefon konuşmasına.)

Hatırılar mısınız, aydın aşiretinin kimi mümtaz elemanları, PKK'ya, “
AK Parti size ne verdi de barış yaptınız
” diye isyan etmiş, dağlara vurmuşlardı.

Şimdilerde aynı elamanlar
PKK
'nın siyasal uzantısı olan HDP ile MHP'nin aynı “
blokta
” yer almasını, hatta mümkünse koalisyon kurmasını istiyorlar.

MHP
'nin PKK'ya ne vereceğini umuyorlarsa artık…

MHP hiçbir şekilde yanaşmayınca da Bahçeli'ye demediklerini bırakmadılar.

Hele hele, Meclis Başkanlığı seçimlerinde “
blok
” başlarına çökünce, mahalle yellozlarını geçtiler.

Koca koca profesörler kendilerini nasıl rezil ettiler; gerçekten çok hazindi.

Bu şımarık, bu engerek, bu asalak takımı, bahçenin bu orta tohumları, sadra şifa bir cümlesi olmayan bu “tercüme odası” mamulleri, bu kıymeti kendinden menkul kifayetsiz muhterisler familyası istiyor ki seçimi siyasi partiler kazansın, ama, sürgit bizim dediğimizi yapsınlar, sözümüzden çıkmasınlar.

MHP'ye
uygulamak istedikleri bu tarifeyi AK Parti'ye de uyguladılar.

Ne zamanki AK Parti'de herhangi bir hükümleri kalmadı, Erdoğan'a “diktatör” demeye başladılar.

Halbuki…

Erdoğan çözüm süreci öncesi idamdan bahsederken, TMK ensemizde boza pişirirken, Özel Yetkili Mahkemelerin astığı astık kestiği kestik iken,
KCK
'lı belediyeciler toplama kampı görüntülerini çağrıştırır biçimde kelepçelenirken mesela
Ahmet Altan şöyle diyordu: “Erdoğan'ın 'kalibresine' sahip kim var bu ülkede? Onun cesaretine ve vizyonuna sahip kim var? Kimse yok. Erdoğan, Türkiye'de rakipsiz... Ama artık sadece Türkiye'de değil bence dünyada da önemli liderlerden biri…”

Fakat…

Sayın Erdoğan
baldıran zehri içmek pahasına “
barış sürecini
” başlattığı, yargı reformu yaptığı, demokratik paketler açıkladığı, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdığı, paralel yapıyla mücadeleye başladığı zaman bu aydın aşiretinin gözünde “diktatör” oluverdi.

Şimdi de yanağından makas alabilecekleri koalisyon istiyorlar. Sınıfsal imtiyazları bunu gerektiriyor çünkü.

AK Parti - MHP koalisyonuna da hükmedemeyecekleri için karşı çıkıyorlar.

Yoksa MHP'yle herhangi bir sorunları olsa, HDP ve CHP'yle koalisyon kurmasını isterler miydi?

AK Parti'yi Sayın Erdoğan'dan (Gülay Göktürk'ün ifadesiyle “ruhundan”) koparmanın hesabını yapıyorlar.

Bunun için de AK Parti'nin CHP'yle koalisyon kurmasını istiyorlar.

Bir de seçmen “
koalisyon dedi
” martavalları yok mu? Bilmeyen de seçmeni taktıklarını sanacak.

Madem öyle, madem seçmenin ne dediği bu kadar umurunuzda, bütün anketlerde hem AK Partinin hem de CHP seçmenin kahir ekseriyeti istemediği halde neden
AK Parti – CHP
koalisyonu dayatıyorsunuz?
#17 Aralık yargı darbesi
#Kemal Derviş
#barış sürecini
#koalisyon
9 yıl önce
Haniymiş benim cici koalisyonum
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…