|
AKP’nin satın alamadığı şu kahraman yazarlara bakın
Nobel ödüllü bilim adamımız
Aziz Sancar
,
ABD
'ye nazaran
Türkiye
'de hem hızlı hem daha ucuza tedavi olunduğunu söyledi.


Neden böyle yaptı, derdi maksadı nedir?



Nobel ödülünü

aldı ama

Erdoğan ve AKP

'nin yaptığı her şeye karşı çıkacak kadar bilimden nasibini alamadı mı yoksa?



Bu kafayla maazallah yolu

Marmaray

'a düşse, ulaşım konusunda da Türkiye'ye methiyeler düzer.



Bu nasıl bilim adamı böyle?



AKP buna ihale falan verdi desek, adamın parayla pulla alakası yok. Nobel'den aldığı 325 bin dolarlık para ödülünü bile

Caroline Türk Evi

'ne bağışladı.



Mevki makam, ne bileyim, AK Parti milletvekilliği bakanlık falan filan desek, adamın Türkiye'ye gelmeye hiç niyeti yok.



Peki, boşuna mı AK Parti hükümetlerinin gerçekleştirdiği sağlık sitemini yere göğe sığdıramıyor, hiçbir çıkarı yok mu bundan?



Elbette yok.



Lakin “

bozguncular

” yıllar yılı öyle bir algı yerleştirdiler ki, menfaatin yoksa veya AK Parti tarafından satın alınmadıysan, Aziz Sancar gibi konuşmanın imkan ve ihtimali yoktur.



Hatta “

muhalif

” geçinen herhangi bir yazar evladı, Türkiye'nin geliştiğine dair (sehven de olsa) bir laf etsin anında aforoz edilir.



Dolayısyla, “muhalif şebeklerin” görevleri bellidir, bunun dışına asla çıkamazlar.



Gezici'lerin önde gidenlerinden

Cem Boyner

'in “

Güneydoğu'dan toprak satalım, borçlarımızı ödeyelim

” dediği Türkiye'yi

IMF

'ye borç verecek düzeye getiren

Sayın Erdoğan

'ın hakkında olumlu tek bir cümle kurma özgürlükleri yoktur.



Hadi kursunlar da görelim; öyle bir mobbing yerler ki felekleri şaşar.



Bozguncuların

” arasında muteber sayılmaları için matine – suare çemkirmeleri lazım

Erdoğan

'a.



Bakınız, dönemin başbakanı

Erdoğan

'a

Eset

hakaret etmişti de,

Yılmaz Özdil

(milli duyguları galeyana gelmiş olacak ki) “

Hacivatlar benim ülkemin başbakanına hakaret edemez

” diye isyan etmişti.



Evet isyan etmişti ama algı operatörlerinin kundağında büyüyen okurları, “

AKP'den ihale mi aldın, makarnaya kömüre mi satıldın…

” diyerek adamı çarmıha gereceklerdi nerdeyse. Daha sonra

Erdoğan

'a hakaret etti de yakasını zor kurtardı.



Örnek çok hangi birini vereyim.



Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek

'in baştan beri “

paralel örgüte

” ve

PKK

'ya karşı olduğunu bilmeyen yoktur. Mehmetçiğin arkasındaki toplumsal desteği bölmek isteyen bozguncuların “

saray savaşı

” şeklinde yerleştirmeye çalıştıkları algıya karşı “

hayır, bu saray savaşı değil, vatan savaşıdır

” dediği için

AKP

'li ilan edildi.



O da naçar, “

AKP'yı yıkacağız, Erdoğan'ı devireceğiz, yerin dibine geçireceğiz, hesap soracağız

” yollu fasıl geçmeden hiçbir açıklama yapmamaya başladı.



Bir de Erdoğan ve AK Parti'ye direnen “kahramanlar” var.



Direnmesinin “bedeli” olarak

Cumhuriyet gazetesi

genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturtulan

Can Dündar

mesela.



Geçen gün

Almanya

'nın çok satan gazetelerinden birine (Bild) verdiği mülakatta, “

Merkel'den bizimle de buluşmasını rica ediyorum. Her gelişinde Cumhurbaşkanı ya da Başbakan ile bir araya geliyor (…) Biz Türkiye'de Avrupa değerleri, demokrasi, insan hakları, özgürlük ve seküler (laik) kesimi oluşturmaktayız…

” dedi.



Ne kadar kompakt değil mi?



Türkiye'yi terörü destekleyen ülkeymiş gibi gösterme gayretinden, mahkeme koridorlarında İngiltere Başkonsolosu'yla özçekim şarlatanlığına kadar neyi niçin yaptığını, başka bir ifadeyle, neyin ve kimlerin temsilcisi (nüfuz ajanı mı demeliydik) olduğunu mahut söyleşiyle gayet net bir biçimde ortaya koyuyor.



O değil de…



Emperyalistlerin gönüllü acentası bu tip adamlar

Anıtkabir

yolunu tutup, “

Savaş vakti yaklaştı, al silahı vur beline emperyalizme karşı

” şamatası yapıyor ya ben ona yanıyorum. Neyse.



Bir de paraya pula minnet etmeyen öyle “

kahramanlar

” var ki, analar ne yiğitler doğuruyor desek yeridir.



Bunlardan biri

Ali Bulaç

'tır. Bundan yaklaşık bir yıl önce,

Zaman

gazetesinden ayrılması karşılığında ordan aldığının üç mislinin kendisine teklif edildiğini ama kabul etmediğini ballandıra ballandıra anlatmıştı. (Söz konusu edilen teklifin AK Parti'yle uzaktan yakından alakası yoktu demekle yetinelim. Eski günlerin hatırına fazlasını söylemeyelim. )



Bu tarz tezvirlerin işe yaradığını düşünmüş olacak ki geçen gün

Mümtaz'er Türköne

adlı muhterem de,

Sabah gazetesinde

yazması için kendisine teklif götürüldüğünü ama böylesi bir teklifi yüce şahsına saygısızlık addederek reddettiğini söyledi.



Külliyen yalan.



Tam aksine, 17 Aralıktan birkaç hafta sonra

Sabah

'ta yazmak için haber gönderen bizzat kendisiydi.



Necip Fazıl

üstadımız “

sahte kahramanlar

” derdi, bunları görseydi sadece “

sahtekarlar

” derdi.



Son zamanlarda böyle türler türedi.



Adam bidayetinden beri boşta geziyor, “

Tayyip beni işten çıkardı

” diyerek

Cihangir

'de hava basıyor.



İmkan olacak, bu tip “sahtekarları” önce işe alıp sonra da atacaksın birader.


#Aziz Sancar
#Marmaray
#Paralel örgüte
#Can Dündar
8 yıl önce
AKP’nin satın alamadığı şu kahraman yazarlara bakın
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler