|
İşte böyle padişahım!

Biliyorum, bugün özel bir gün değil padişahım; 29 Mayıs çoktan geçti. Hoş, özel gün, tören ve şölenlerden hiç hazzetmem. 'Haz' dedim de, haşa huzurdan, hiçbir şey eskisi gibi zevk vermiyor sultanım!

Gelmeden önce, Fatih Camii'nin cenaze kapısına yaklaşık otuz metre öteden selam çakan 'duvar dibinde' oturup bir çay içtim. Müdavimleri, "Hayatın yoruculuğuna karşı Oblomovcu direniş" noktası olarak boşuna seçmemişler burayı. Her şey aynı; sanki hiç zaman uğramamış. Bir "mühürlenmiş zaman" aralığı asılı duruyor havada.

Huzuruna, Metin Yüksel'in şehid düştüğü taşlara bakan kapıdan geçerek geldim padişahım. O zamanlar bir karış kar varmış avluda. Vaktiyle, "Karlar, tutsanız, elinizi yakacak kadar sıcak" demiştim, oradan hatırlıyorum.

İstanbul çok değişti padişahım. Görseniz kesinlikle tanıyamazsınız. Biliyor musunuz, Fetih'ten bu yana 553 yıl geçti; mutlaka birileri 'bi şekilde' anlatmıştır.

Padişahım şu sıralar dünya kupası maçları var. Ben yenilen takımları, sırf yenildikleri için tutuyorum. Dolayısıyla yenilen hep ben oluyorum!

İlkokulu çiçeklendirdiğimiz yıllarda, her Allah'ın günü mahalle aralarında top koştururduk.

Bir yaşlı amca iş dönüşünde yolun kenarında durur, kısa bir süre bizi seyreder, "Bir topu patlatamadınız gitti!" derdi. Ardından, "Topa patlatmak için vurduğumuzu sanıyor galiba!.." diye konuşur, gülerdik. Mahalleden taşındığı güne kadar hiç usanmadan, sektirmeden hep aynı şeyi söyledi durdu; ne bir kelime fazla, ne bir kelime eksik. Ama öylesine müşfik, öylesine tatlı bir söyleyişi vardı ki, alışkanlık yapmıştı bizde. Eksikliğini gidermek için, topu dışarı atan arkadaşlara, "Bir topu patlatamadınız gitti!" diye takılırdık.

Topu biz patlatamadık padişahım. Topu, topa vurmanın 'anlamını' çözen Adidas, Nike patlattı! (Tekfur sarayı değil sultanım, marka!) Artık bu 'anlamı', o amcanın ifade etmeye çalıştığı 'anlamsızlıktan' başka hiçbir şey yıkamaz sultanım.

Padişahım şimdi de bir anket haberini arz edeyim. Pew Araştırma Merkezi'nin 15 ülkede yaptığı anketin sonucuna göre, Amerika'ya (marka değil sultanım, devlet) en 'gıcık' olan millet biziz. Tarihimizde sizler varsınız; üstünlük taslayanlara nasıl tahammül edebiliriz ki! Meseleyi 'çuval geçirme olayına' indirgeyenler bu nefreti anlayamazlar. Şey, 'çuval' lafın gelişi sultanım! Dilim sürçtü; entrika demek istedim!

Kıbrıs konusunda Avrupa Birliği'nin baskılarına hükümet boyun eğmeyeceğini belirtti padişahım. İkide bir ekstra 'ev ödevi' istemiyoruz demeye getirdi. 'Ev ödevi' dediğim; AB'ye girmek istiyoruz da, o bakımdan. (Hayır, 'Fetih' değil; uzun mevzu padişahım!)

Efendim? Ayasofya'yı bana sorma sultanım; yolum düşmüyor o taraflara.

Cumhurbaşkanı seçimi hiç gündemden düşmüyor padişahım. Seçilene kadar da düşeceğe benzemiyor. "Üçüncü Adam"ın görev süresi dolacağı için başka birisi seçilecek. Seçilecek olanın, 'Dördüncü Adam' olması şart değil. Ama konsensüs şart. Bunun için de meclis çoğunluğu şart değil. Ne anlatıyorum ben? Bizans oyunlarını sen daha iyi bilirsin sultanım.

Şiiri çok sevdiğin için haberin güzelini sona sakladım padişahım. Cafer Turaç'ın "Sessiz Redifler" şiir kitabının ikinci baskısı İz Yayıncılık'tan çıktı.

Amasya Mektupları'ndan biraz okuyayım sana, ama şiire bakıp da "İlerleme Dönemi" son gaz devam ediyor sanma:

"yüzünle sınandım, senin yüzünle/yalnız tasan kaldı bana, hafifliğinden/bir su kenarında akan gözlerim/ayrılık topluyor dudaklarından"

18 yıl önce
İşte böyle padişahım!
Küfürcü vekil için ceza alternatifleri
TGRT"yi kim aldı?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…