|
“Sivil iradeye saygıymış. Helal size bu yollar!”

Büyükanıt paşanın ''laiklik ve irtica'' konusunda söyledikleri Oktay Ekşi''yi kesmemiş, bilakis “biraz hayal kırıklığına” uğratmış.

Sayın köşe yazarına göre Büyükanıt paşa bu mevzuyu, kuvvet komutanlarının konuşmalarına ''atıfta'' bulunarak ''geçiştirmiş''. Hayal kırıklığının nedeni bu.

Şimdi susalım da, değerli büyüğümüzün laiklik ve irtica konusunda nasıl bir şey beklediğini dikkatlice dinleyelim:

“Oysa bu konuda somut bilgiye dayalı bir bugünkü Türkiye resmi çizebilirdi.”

Kimse çarpıtmasın; “daha sert, muhtıra gibi bir açıklama bekliyorduk” demiyor. İçinde ''resim'' geçen son derece nahif bir ifade kullanıyor. Tamam, “güçlü ifadeler” beklediğini saklamıyor. Ama lütfen dikkat edilsin; ''sert'' değil, ''güçlü'' diyor.

Şimdi diyeceksiniz ki, senin başka işin yok mu, kırk yıllık Oktay Ekşi''yi bize mi anlatıyorsun?

Kanaatim şudur ki; bu kadar enteresan bir cümlenin altına imza atan bir başyazar kişisi açıktan açığa muhtıra, darbe falan da istese, severek takip edilmeyi hak etmiştir.

Allah aşkına, şu cümlenin güzelliğine bir daha bakın: “Oysa bu konuda, somut bilgiye dayalı bir bugünkü Türkiye resmi çizebilirdi.”

Gördünüz ya, insana, ''Sen beni öldürcen mi!'' duygusunu yaşatacak kadar güzel bir cümle işte. Güzel olduğu kadar da insafsız. İnsafsız, çünkü Sayın Deniz Baykal''ı hepten yok sayıyor. ''Türkiye resmini'' de Genelekurmay Başkanı çizdikten sonra, Baykal ne yapsın? Bari fırıncılara söyleyin, ekmek de vermesinler Baykal''a. Ayıptır, günahtır. Bırakın, azıcık da o muhalefet yapsın.

“İrtica ve laiklikten başka muhalefet kalemi yok mu, Baykal da o konulara takılsın” demeyin sakın.

Bu ülkede ekonomiden dış politikaya kadar belli başlı meseleler zaten otomatiğe bağlanmış vaziyette. Bu temel konularda gerçekçi muhalefet yapmak, iç ve dış muktedir çevreler tarafından sahnenin dışına itilmeyi göze almak demektir. Geriye ne kalıyor peki? Fındık fiyatları falan. Şansa bakın ki, bu konularda konuşunca da on kanal birden canlı yayımlamıyor!

Bir vakitler dış sahalarda yaptığımız müsabakalarda sıklıkla sahaya atlayan, pankart açan örgüt militanları vardı. Yenilgi nedenlerimizin arasında onları da sayardık. Tam hücuma başlamışken, terimizi soğuttular, konsantrasyonumuzu bozdular, derdik.

Deniz Baykal''ın durumu biraz buna benziyor. Uzun süre muhalefette kalmanın avantajını, iktidar olmanın doğal yıpranmışlığı sürecini yaşayan hükümete karşı tam anlamıyla devreye sokmaya çalışırken, silahlı silahsız siyaset dışı aktörler sahne almaya başladılar. Dikkatler muhalefet diye başka odaklara çevrilince, haliyle Baykal''ın teri soğumuş oluyor.

Genelkurmay Başkanı''nın konuşmasında, “tarih şuuru” ve ulus devlet anlayışı ile “müteaddit defalar beyan” suretiyle desteklemiş olduklarını söylediği Avrupa Birliği üyeliğinin, barış ve uyum içinde, kavgasız gürültüsüz bir şekilde yer alması oldukça ilgimi çekmiştir.

Ünlü yönetim bilimci Peter Drucker''den alıntı yapmasını entelektüel bir şekil verme gayreti sananlar yanılıyorlar. Az çok Drucer okuyanlar konuşmanın ilk bölümündeki etkilerini kolaylıkla göreceklerdir. Tuhaf olan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti''nin yaşam biçimi olan Atatürkçülük“ ifadesinin bu entelektüel derinlik içinde kendisine yer bulabilmesidir.

Genelkurmay Başkanı''nın görev ve yetkilerini kime bağlı olarak yürüttüğünü ''soranlara'' Büyükanıt paşa, anayasadan delil göstererek Başbakan''a karşı sorumlu olduklarını söyledi.

Gelgelelim, Emin Çölaşan''ı ikna etmeye yetmedi bu. Eğer ikna olsaydı, Başbakan''ın, “Herkes sivil iradeye uymak zorundadır” sözünü, aşağılamaya kalkışmazdı.

Hakikaten de bu Çölaşan çok enteresan bir köşe yazarı insanı. İyi ki, kendisinin sevdiği ifadeyle söylersek, ''liboş'' olmamış.

Düşünsenize neler yazardı o zaman: “Sivil iradeye saygıymış. Helal size bu yollar. Huop, Kerinçsiz, sen de bırak kardeşim şu 301. Madde ayaklarını…”

Liberalizmin verilmiş sadakası varmış; Çölaşan ''liboş'' olmamış! (Gerçi liberalizm değil sadaka, beleş kimseye zırnık koklatmaz ya, ayrı mesele.)

18 yıl önce
“Sivil iradeye saygıymış. Helal size bu yollar!”
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi