|
Uyanın lan…
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy “
bir şey olmaz rahat olun
” diyerek içimize su serperken, Prof. Celal Şengör “
büyük deprem geliyor hepiniz öleceksiniz; İstanbul mis gibi olacak
” demeye getirerek yüreklerimizi ağzımıza getirirdi.


Allah bir daha o günleri göstermesin; zor günlerdi.



Uzun süre etkisinden kurtulamamıştık. O kadar ki, sosyologlarımızdan edebiyatçılarımıza, siyasetçilerimizden sokaktaki sade insanımıza kadar hemen herkes içinde “

sismik

”, “

artçı

”, “

fay hattı

” gibi kavramların geçmediği cümle kurmaz olmuştu.



Ne günlerdi…



Yurdum insanı arasında, “

Arkadaşlar müjde! Kandilli Rasathanesi'nde çalışan bir akrabam biraz önce haber verdi; bugün olacağı söylenen deprem başka bir tarihe ertelenmiş…

” diyenler bile vardı.



Geçen gün

jeoloji profesörü Celal Şengör

'ün

Kılıçdaroğlu

hakkında, “

Atatürk'ün partisinin başı buysa, yazık bize…

” ifadesine muttali olunca o günler çağrıştı.



***



Prof. Celal Şengör, 17 Ağustos 1999 depreminden bu güne bir şekilde hep gündeme gelmeyi başardı.



Diğerleri öyle mi ya, depremle birlikte gündemimizden çıktılar.



Gerçi,

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy

bir süre daha kaslı, atletik vücuduyla gündemde kaldı ama “

fay hatları

” hareketlenmeyince, kaslı olmak, sürgit gündemde kalmasına yetmedi.



Jeolog Prof. Aykut Barka

ciddi bir bilim adamıydı; zaten çok da yaşamadı.



Prof. Ahmet Ercan

derseniz, televizyonlara çok çıkıyordu, Allah'ı var, son derece akıcı da konuşuyordu ama tek cümlesi akılda kalmadı.



Buna mukabil, dönemin

Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Ahmet Mete Işıkara

'nın “

depremle yaşamaya alışmalıyız

” sözü herkesin hafızasına kazındı.



Merhum Işıkara, “

Deprem Dede

” olarak bilinecek kadar depremle özdeşleştiği halde, “

en iyi yer bilimci

” falan değil, “

en seksi erkek

” seçilmişti.



Ne ki, herkes

Işıkara

'nın ağzına bakıyordu.



O günlerde yaşlı bir kadıncağızın, “

Evladım bu adam ölürse, biz ne yapacağız!

” dediğini dün gibi hatırlarım. Artık ne sanıyorsa! Merhumun, sabah erkenden kalkıp fay hatlarını yoluna koyduğunu mu düşünüyordu, bilemiyorum.



Bir de

Oğuz Gündoğdu

vardı, kavruk ve sakindi. Şovdan hazzetmez bir hali vardı. Belki de ondan olsa gerek hep “

yardımcı doçent

” olarak kaldı. Yahut bana öyle geldi.



Gelgelelim,

Celal Şengör

“şova” hep devam etti.



Mesela,

Kenan Evren'

in cenazesine gönderdiği çelenkte, “

Sana müteşekkiriz, nur içinde yat komutanım

” yazmıştı.



Vaktiyle, “

başörtüsü serbest olursa üniversitelere kilit vururuz

” dediği için malum çevrelerde kahramanlaştırılmıştı ama mahut çelenkle o çevrelerde de “kullanım değerini” yitirmişti.



CHP Genel Başkanıyla

alakalı geçen gün sosyal medyaya yansıyan düşünceleri şöyleydi: “

Kemal Kılıçdaroğlu'yla bir öğle yemeği yedim. Yanından ayrılırken çok üzüntülü ayrıldım.
Çok samimi söylüyorum size. Dedim Atatürk'ün partisinin başı buysa vah yazık bize

.

Gittik gürültüye…



***



Celal Şengör'ün, yazıklanmasının nedeni (kuvvetle muhtemel) entelektüel seviye veya birikimle ilgiliydi.



Bu da hiç şaşırtıcı değildi.



Sayın Kılıçdaroğlu

'yla görüşen bir arkadaşım da benzer şekilde “

vah vah

” çekmişti. “

Hayırdır

” deyince de,

Kılıçdaroğlu

'nun eski başbakanlardan birini (adını verdi ama söylersem siz de üzülürsünüz, iyisi mi bende kalsın) tanımadığını üzülerek nakletmişti.



Doğrusunu isterseniz, bu “

pornografik cehalete

” ben de üzülmüştüm. Ne de olsa, ülkemizin ana muhalefet partisinin genel başkanıydı.



Daha da vahim olanı…



Star gazetesindeki köşesinde

Ahmet Kekeç

'in de dercettiği üzre,

Celal Kılıçdaroğlu

, abisi

Kemal Kılıçdaroğlu

'na şöyle soruyordu: “

15 Temmuz gecesi ben ailemle sokakta vatanım için mücadele ederken, seni aradığımda

'

korkmana gerek yok, bilgim var'
dedin. Bildiğin neydi?


Bundan daha “fena” soru olmaz, derseniz, yanılırsınız!


Zira,
Celal Kılıçdaroğlu
çok daha “fenasını” soruyor: “
Bir aile toplantısında, daha genel başkan olmadan önce, 'Deniz Baykal gidecek'
dedin mi, demedin mi? Cevap ver…”


Eyvah eyvah, bu nedir?


Yeminle söylüyorum; öz be öz kardeşim bana böyle bir soru sorsa, cevap olarak gider kendimi
Sarayburnu
'ndan denize atarım.


Sayın Kılıçdaroğlu
CHP Genel Başkanlığı'na devam ediyor hâlâ.


E tabii, bu da bir yetenek!


Fakat öyle entelektüel sefaletle falan alakalı değil, direkt karakterle alakalı bir yetenek.


Prof. Celal Şengör, “
gittik gürültüye
” dediği mezkur konuşmasının devamını şöyle getiriyor: “
Fatih Sultan Mehmet, müthişti. Halka 'uyanın lan' diyordu…


Evet, uyanmak lazım, ama, entelektüel sefaletten önce ihanete!



#Kemal Kılıçdaroğlu
#Şener Üşümezsoy
#Celal Şengör
#CHP
7 yıl önce
Uyanın lan…
Türkiye’nin kurtlarla dansı!
"Türklüğe sığınarak yalan söylemek" ?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…