|
Değerlerin dinamizmi

Medeni bir toplum olmanın en önemli şartı, insan ve eşya konusundaki bilgi ve idrakin belirli ahlaki ve hukuki prensiplere oturmasıdır. Aksi halde, değerleri şekillenmeyen veya değerlerini objektif ölçüler içerisinde uygulayamıyan bir toplum; ne kadar teknik ve organizasyon teorileri geliştirmiş olsa da, cahil ve gelişmemiş bir yapı içerisinde kalmaya mahkumdur.

Değerler; psikolojik, sosyal, hukuki,ekonomik ve siyasi hayatımızın işaret taşları durumundadır. Değerler; kaynağını inanç ve ahlak kurallarından almak zorundadır. Çünkü; değerlerin muhatabı insan ve onun psikolojik, sosyal tutumları veya eylemleridir. Bu yüzden; değerlerin hakim olmadığı bir sosyal sistemde; kişilerin, grupların veya rastlantıların hakimiyeti söz konusu olacaktır. Bu durum da insan için bir onur kaybı demektir. Çünkü insan; inanıp, güvendiği fikir ve anlayışlara göre hareket etmesi gereken, idrak ve muhakeme sahibi mükemmel bir varlıktır. Başkalarının güdümüne giren ve iradesini bir kenara bırakarak hareket edenler; insanı özellik ve kabiliyetlerini kullanamıyan zavallılar durumuna düşeceklerdir.

Değerlerin ilk basamağında "inançlar"ı bulmaktayız. Değerlerin insan ve toplumlara yön verebilmesi için, insana ufuk açan ve onun ümit ve beklentilerine cevap veren kurallara sahip olmaları gerekir. Bu yüzden felsefe tarihi boyunca değerler iki temel kaynağa dayanmıştır: İlahi ve beşeri. Beşeri kaynaklar; iyinin ve güzelin arayışı üzerine kurulmuş, insan düşüncesi ile şekillenen fikir ve ahlak sistemleridir. İlahi olanlar ise; ilahi vahyin insanı yönlendirmek üzere sunduğu anlayış ve davranış kurallarıdır. Birincisinde hem fikrin kaynağı ve hem de uygulayıcısı insan iken; ikincisinde fikrin kaynağı ilahi bilgiler; uygulayıcısı ise insandır. İlahi kaynaktan gelen bilgiler, kendi aralarında bozulan ve bozulmayan diye ikiye ayrılır. Saf ilahi bilgi olarak; İslam kaynaklarını biliyoruz.

Burada dikkati çeken konu; ilahi bilgilerin de insan idrakine sunulmuş olması ve onun onayı ile insanlar tarafından kabul edilmesidir. Dolayısiyle, ilahi bilgi de olsa; insan idrak ve mantığının, bilgiyi seçmede belirli bir rol almış olduğunu görebiliyoruz.

Bugün, değerlerin hayatımızdaki rolünün azaldığına şahid olmaktayız. Bu durum; özellikle biz Müslümanlar için, değerlerin hayata cevap veremeyişinden değil; bilakis, değerlere karşı bizim idraksiz ve duyarsız kalmamızdan kaynaklanıyor. Bu yüzden; değerlerin etkinliğine karşı, öncelikle bazı fonksiyonlarımızı gözden geçirmek zorundayız. Burada ilk faktör; inançlarımızın ne denli güçlü olduğunu test edebilmektir. Çünkü değerlere olan inanç, sarsılmış ise; diğer faktörler üzerine gitmek yerine; bu inancı, yeniden inşa etmek gerekmektedir. Bunun da yolu, bilgilenmek ve konu üzerinde düşünme faaliyetini geliştirmektir.

İkinci konu; değerlerle ilgili geleneklerimizi canlandırmaktır. Her bilgi, bir hayat faaliyeti ve ilişkiler düzeni içerisinde gelişir. İnanç ve kanaatlerimizi hayatımızda uygulamıyorsak; onların yaşama imkanlarını ortadan kaldırıyoruz demektir. Değerleri "gelenek haline" getirmek; onları teorik bir bilgi ve anlayış noktasından çıkarıp, hayatın içerisinde işlerlik kazanabilecek hale getirebilmektir.

Üçüncü konu ise; değerleri işleyen ve onların felsefi ve sistematik gelişmesine yardımcı olacak kurumları oluşturmaktır. Bunlar; eğitim, araştırma ve sosyal faaliyet merkezleridir. Eğitim ve araştırma kurumları; değerlerin, felsefi yönlerini inceleyecek ve toplumsal sistemdeki fonksiyonlarını güçlendirici projeler hazırlayacaklardır. Kurumlaşmanın ikinci yönü; sosyal ortam içerisinde değerlerin etkinliğini gözden geçirmek ve onu ayakta tutmaya çalışan sosyal etkinlikleri sürdürebilmektir. Tarihi olaylar, bu tür etkinliklerin toplum üzerindeki büyük faydasını göstermektedir.

23 yıl önce
Değerlerin dinamizmi
Gözün görmediğini gören kim?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...