|
Durum değerlendirmesi ihtiyacı

Büyük bir kültür ve medeniyetin insanlarıyız. Geçmişimiz, büyük ölçüde bizi onurlandıracak hadiselerle dolu. İnsan potansiyelimiz, sayı ve yaş itibariyle oldukça dinç ve yeterli. Bütün bu nitelik ve nicelik üstünlüklerine rağmen ülkemiz; çözülmenin, bunalımın ve hatta patlamanın eşiğine geldi.

Çevremizde olup bitenleri, sağlıklı bir şekilde düşündüğümüzde; olayları iyi değerlendiremediğimizi ve kendi standartlarımızı oluşturamadığımızı hayretle görüyorum. Sıradan bir insanın çevredeki olayları, başkalarının eksikliklerine veya yanlışlıklarına bakarak değerlendirmesi; oldukça kolaycı ve kendini aklandırıcı bir tutum olabilir. Ama, gerçeklerin bize anlattığı husus; iradeli ve kişilikli insanların bütün olayların çok yönlü değerlendirilerek bir hükme varmasının gerekli olduğudur. Bir diğer ifade ile; olayların gerçek sebepleri, kendimizi dışta bırakıp, üzerimize düşen sorumluluklardan kaçmakla gizlenemez.

Bir sosyal bilimci olarak, sıradan görüş ve kanaatlerle çevremizde meydana gelen olayların gerçeklerini izah edemeyeceğimiz düşünüyor ve iradeli bir kişi ve toplum niteliği kazanmamız gerektiğini, ısrarla vurguluyorum. Bunu söylerken; bu işin pek kolay olmadığını da biliyorum. Ama ne var ki, gerçekten şuurlu ve etkin bir toplum olmak istiyorsak; başkalarının işareti ve gütmesi ile değil, kendi irade ve kararlarımızla hedeflerimize ulaşabileceğimizi kabul etmemiz lazım.

Toplum olarak, bir türlü kolaycılıktan vazgeçmek istemiyoruz. Bu tutum, adeta bizim kişiliğimizi belirlemiş durumda. Böyle bir yaklaşım oluşmasında, eğitimsizliğimiz ve tefekkür etme alışkanlığımızın bulunmamasının da önemli rolü var. Ama, eğer bu hayatı yaşıyor ve ileriye yönelik iyi beklentilerimize ulaşmak istiyorsak; nitelikli insan olmak için bazı gayretler göstermek, bilgi ve idrakimizi geliştirmek zorundayız.

Bunalımlı dönemlerin karakteri, genelde ümitsizlik, vaveyla ve endişedir. İradesi, bilgisi ve kendine güveni gelişmemiş kesimlerde böyle bir tutum normaldir. Ama, akıl ve idrak seviyesi gelişmiş kişi ve grupların tutumu böyle olmamalı; onların bunalımdan çıkış stratejileri ve buna ait çalışmaları bulunmalıdır. Bence gelinmesi gereken en önemli nokta, burasıdır. Bunalımdan çıkış ve istikrarlı bir toplum ve devlet düzenine ulaşmak için yapılması gerekenler, bu anlayış seviyesinden sonra gelecektir. Neyin yapılacağına karar vermek, nasıl yapılacağını belirlemekten daha zor bir iştir. Ne ve niçin sorularına cevap araması gerekenler, toplumda idrak ve kültür seviyesi bakımından önde gelen kişilerdir. Tabii olarak, onların sorumlulukları; diğerlerinden daha fazla olmaktadır.

Ülkemiz; sosyolojik manada yeniden yapılanma ve örgütlenme ihtiyacı içerisindedir. Aile, siyasi parti, sivil kuruluş ve vakıflar, şirketler, eğitim kurumları gibi, sosyal yapımızı şekillendiren kurumlar, yeniden bir hedef tesbiti ve proğram stratejisi geliştirmek mecburiyetindedir. Kişiler gibi, kurumlar da "rastlgele ve hedefsiz" bir şekilde neyi,nasıl yapacağını bilmez bir şekilde ortada durursa, toplumsal mantık tabii ki normal bir işleyiş gösteremez.

Hedef ve stratejileri oluşturmadan, bu hedef ve stratejileri yönetecek kişileri seçmemiz son derece zordur. Ama, ne olur; bir bina yapacak veya bir mağaza çalıştıracak gayreti, geleceğimizin planlamasına harcama zahmetine katlanalım!.. Yoksa, geleceğimizi; belirsiz kişi ve politikaların emrine vermenin çok acı sonuçları ile karşılaşacağız.

23 years ago
Durum değerlendirmesi ihtiyacı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak