|
Toplumların sorumluluğu
Şu anda dünya ölçeğinde hiçbir toplum, kendine layık olmayan bir hayatı yaşamamaktadır. Genelde biz, kişi veya toplumların talihlerini, başkalarının olumlu veya olumsuz teşebbüslerine bağlamaktayız. Çünkü böyle bir açıklama, bizi sorumluk mevkiinden uzaklaştırmakta ve yeni araştırma ve çabalardan kurtarmaktadır!

Ama, toplumların kaderi; genelde kendi düşünce tarzları ve çabaları doğrultusunda şekillenmektedir. Bu durum, ilahi ve sosyolojik kanunların dile getirdiği önemli bir bulgudur. Bu bakımdan, her toplum; öncelikle kendi gerçeğini bilmek ve onu değerlendirmek mecburiyeti ile karşı karşıyadır.

Böyle bir sorumluluğu taşıyamayan toplumların, fazla bir şey talep etme hakları olmayacaktır. Çünkü kendilerini idare etme kabiliyeti, ancak bazı sorumluluk ve çabalarin sonucunda elde edilen bir niteliktir.

Türkiye'de yaşama alışkanlıklarımız, bize mevcut durumları kabule ve alternatif düşünceyi idrak edememe noktasında götürmüştür. Zaten, akıllı yöneticiler(!), hiçbir zaman halkın düşünce çabasına girmesini ve izleyen düzene alternatifler getirmesini istemezler. Çünkü böyle olduğunda, yöneticilerin karşısına yeni sorular ve beklentiler çıkacaktır.

Düşünen ve araştıran bir toplum, acaba "aklı evvel yöneticilere" ne gibi problemler(!) getirebilecektir, bunun üzerinde duralım.

Böyle bir toplumda insanlar; insanca yaşamayı, bilgi sahibi olmayı, kendilerine değer verilmesini; insan olmalarından dolayı, yönetim ve siyaset üzerinde karar sahibi olmayı, sanat, kültür ve edebiyat bilgileri ile kendilerini geliştirmeyi, inançlarına uygun bir eğitim ve hayat tarzının saklanmasını ve benzer bazı şeyleri isterler.

Evet, gerçekten de bunun gibi şeyler talep ederler. Ama, bu gibi istekler, her toplumda istenen ve arzu edilen hususlar değil midir.

Maalesef evet... Fakat, bunları isteyen bir toplum için çalışmak, proje üretmek, yeni program ve sistemler geliştirmek gerekmez mi... Peki, bütün bunlar için çalışmak, rahatsız olmak, fedakarlık yapmak ve keyfi düşünce ve arzulardan, totaliter zevklerden uzaklaşmak gerekmez mi? Evet.. O halde, niçin bunları gerçekleştirme zahmetine katlansın üst düzey bazı insanlar..

Herşeyi şimdiye kadar keyfi ve engelsiz bir şekilde yürütürken; neden bu tür çile ve rahatsızlıklar içine girilsin!..

Belki bu söylediklerim, benim şahsi karamsarlığımın sonucu olabilir. Ama, ya doğruysa! Ya, birçok insan tarafından bu düşünceler paylaşılabiliyorsa..

Ve eğer, ülkemizde yönetime geçenler veya getirilenler, böyle bir garip ve haksız bir anlayıştan yola çıkıyorlarsa, bütün bunları gidermek kimin görevi olacaktır?

Tabiatıyla toplumun; kendini sorumlu ve onurlu kabul eden herkesin görevi.

Böyle bir noktada, sorumluluk ve görevleri baskalarına ihale etmek mümkün olamaz. Fakat, yeniden bir topluma sorumluluk ve görev getirecek böyle önemli bir çabayı da uzun soluklu bir şekilde programlamak gerekiyor.

Üstelik, kararlı ve nitelikli insanların önderliği ve gayretiyle..
#Toplum
#Sorumluluk
23 yıl önce
Toplumların sorumluluğu
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı