|
Adı üstünde Schuster

Günlerdir Schuster ile yatıyor, Schuster ile kalkıyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bağıran bağırana… Bir kesim “Alman hoca ile önceden anlaşma sağlandı. Yönetim sakladı” diyor. Diğer kesim “Hayır değil, Mustafa hocanın rahatsızlığı ortaya çıkınca görüşme yapıldı” iddiasında bulunuyor. Ortalık toz duman, kıyamet kopuyor.

Diyelim ki yönetim Mustafa Denizli''nin rahatsızlığını bildiği için bir B planına gereksinim duydu, bu nedenle de hocasının durumu tam netleşmeden Schuster ile bir ön görüşme yaptı. Ne olmuş, ne var bunda? Efendim neden saklamışlar? Ne yani davul zurna ile ilan mı edeceklerdi. Her attıkları adımı resmi bir bülten ile açıklamak zorundalar mı? Ayrıca Denizli''yi üzmemek ve zaman kaybetmemek için böyle davrandılarsa ne var bunda öfkelenecek.

Schuster ile çok önceden konuşmaları veya konuşmamaları beni ilgilendirmiyor. Benim için önemli olan Mustafa Denizli''den sonra yine lider kimliğinde birinin Beşiktaş''ın başına gelmesi.

Schuster, iki yıldır boştaymış ve bu, büyük handikapmış. Hadi canım sen de! Bilhakis daha güzel. Adam boşa geçen günlerin hırsıyla işine dört elle sarılacak. Her şeyden önce Schuster''in önemli bir marka olduğunu hepimiz bilelim. Futbolu ve teknik direktörlüğü ile hep vitrindeydi. En büyük takımlarda oynadı ve teknik patronluk yaptı. Real Madrid''i La Liga ve İspanya Süper Kupa şampiyonluğuna taşıdı. Ben de kalkmış Schuster''i anlatmaya çalışıyorum. Adam koskoca bir firma. Neymiş biraz huysuzmuş, doyumsuzmuş ve düşündüğünü pat pat söylermiş. Dansöz gibi kıvırmaması, dobra dobra konuşması kötü mü? Doyumsuz olması da iyi. Demek ki sürekli başarı istiyor.

Schuster iyi seçim, doğru tercih. Beni tek düşündüren Türkiye''yi, Türkleri tanımaması, Beşiktaş''tan tamamen habersiz olması. Beşiktaş''ın geçtiğimiz sezondaki maçlarını şimdi muhakkak videodan izliyordur. Ancak videodaki görüntülerle ne oranda fikir sahibi olacak? Kimlerin gitmesine, kimlerin kalmasına ve hangi mevkilere transfer yapılmasına nasıl karar verecek? Şu andaki oyuncu yapısına göre takımını hangi sistemde oynatacak?

En büyük şansı Beşiktaş''ın UEFA ön eleme turlarına 15 Temmuz''da başlayacak olması. Bu nedenle mecburen sezonu erken açacak ve oyuncularını erken tanıma fırsatını bulacak.

Messi ve diğerleri

Dünya Kupası''nı dikkatle izliyorum. Şu anda kesin yorumlarda bulunmak elbette olanaksız. Ancak Arjantin ve Fransa''nın ilk maçlarında beni oldukça şaşırttığını söyleyebilirm. İki takıma bakıyorum şöhretler ordusu. Müthiş gol silahlarına sahipler fakat ofansif etkinlikleri o oranda değil.

Arjantin''de kimler yok ki… Nijerya karşısında Messi, Higuain, Tevez ve Veron ilk 11''de, Milito, Agüero kulübedeydi. Fransa, Anelka, Henry, Malouda, Govou, Ribery vurucu timiyle sahnedeydi.

Tam anlamıyla yıldızlar geçidi değil mi? Gel gelelim bunların yaptıkları işler ne yazık ki sınırlıydı. Pardon, Messi dışında. Arjantin''in Nijerya karşısındaki gol pozisyonlarının hemen hemen hepsinde Messi vardı. Şut attı, gol pası verdi, her şeyi yaptı ama olmadı. Çok şanssızdı. Peki Messi dışındaki diğer ünlüler neredeydi? Daha ilk maçlarını oynadıklarını biliyorum. Ancak biz Dünya Kupalarını bu yıldızları bir arada izlemek için beklemiyor muyuz? Sabırsızlığımızda, aceleciliğimizde haksız mıyız?

Mesut muyuz?

Kendi çocuğumuz bizim milli takımımızda değil. Mesut Özil''i Alman Milli Takımı''nda izlerken içim burkuluyor. Deniyor ki “Milli Takımımızda oynaması için her türlü girişimde bulunuldu ama olmadı” Geçiniz, bırakınız bu palavraları.

Yurt dışındaki çocuklarımızı minicik yaşlarından itibaren adım adım izleyebiliyor muyuz? Onlar bizim kontrolümüz altındalar mı? Onları kazanmak için elimiz, gözümüz hep üzerlerinde mi? Geniş çaplı bir organizasyona sahip miyiz? Büyük kadrolarla yurt dışını tarayabiliyor muyuz? Onları ikna metodlarımız yeterli mi?

Bu sorulara kim “Evet, bu işler dört dörtlük yapılıyor” diyebilir. Bugün Mesut Özil, bakalım yarın kimler için dizlerimizi döveceğiz. Soruyorum, “Mesut muyuz?”

Quaresma doğru hamle

Schuster''den sonra Quaresma. Bir başka heves, bir başka coşku. Siyah-beyazlı camia ayakta. Beklentiler tavan yaptı. Kartal, birden bire uçuşa geçti.

Beşiktaş yönetimini bu sütunlarda sık sık eleştirdik. Şimdi alkışlama zamanı. Sonucu ne olur elbette bilemeyiz ancak hamleler doğru. Geçen sezonki kısır futboldan sonra bir silkinme, bir baş kaldırma gerekiyordu. Bu gerçekleştirildi.

Quaresma''nın yeteneklerini iki hafta önceki yazımda ayrıntılarıyla belirtmiştim. Zaten bunu hiç kimse tartışamaz. Adam top cambazı. Şimdi gündemdeki soru, Quaresma''nın yetenekleri oranında başarılı olup olamayacağı ve iki yıllık İnter serüveninin üzerinde bıraktığı etki.

İnter''de çoğunlukla kulübede oturmak bence Quaresma''nın futbol hevesini kırbaçlamıştır. Mutlaka yeniden kendisini kanıtlamak isteyecek, bunun sahaya yansıması da pozitif olacaktır. Para da büyük, risk de… Ancak denemeye değecek bir operasyon.

Yiğit bir söylem

G.Saray''ın başkan yardımcısı Yiğit Şardan''ı geçen hafta Aziz Yıldırım ile ilgili iğneli sözleri nedeniyle eleştirmiştim. Özellikle de Fenerbahçe Kulübü Başkanı için “Adamcağız” ifadesini kullanmasını çok yadırgadığımı belirtmiştim.

Yiğit Şardan, geçtiğimiz günlerde bu kez mükemmel bir söylemde bulundu: “G.Saray''da yönetim futbol üzerinde yetkisiz ve etkisiz olacak.”

Harika, nefis… Yönetim, organizasyonu sağlayacak, profesyonelleri işbaşına getirecek ve sonra tepeden denetleyecek. Burnunu profesyonellerin işine sokmayacak. Beğenmediği profesyoneli gönderecek, yerine iyisini getirecek.

Futbolda ileri ülkelerin sistemi işte bu. Yiğit Şardan bunu Galatasaray''a yerleştirirse önce ben ayağa kalkar, alkışlarım. Ne dersiniz belki bu uygulama diğer kulüplerimize de örnek olur.

Bulunmaz Hint kumaşı Stoch!

G.Saray, F.Bahçe''ye ateş püskürüyor. Bu kez gerekçe şu: “Vay nasıl bizim talip olduğumuz Miroslav Stoch''u transfer edersiniz.” Yerli oyuncularımızın transferindeki yarışmayı, çekişmeyi anlıyorum. Ne yazık ki fazla sayıda kaliteli oyuncuya sahip değiliz. Bu nedenle de rekabet artıyor. Bir futbolcuya iki üç kulüp talip olabiliyor. Rakamlar da tavan yapıyor.

Peki sınırlarımız dışında da futbolcu kıtlığı mı yaşanıyor? Aynı futbolcuya balıklama atlıyorlar. Oh ne güzel! F.Bahçe devreye girmeseydi Chelsea ve Stoch''un parasal kaybı acaba ne kadar olacaktı? Şimdi kazanan F.Bahçe mi, G.Saray mı, yoksa Chelsea ve Stoch mu? BU Stoch, bulunmaz Hint kumaşı mı?

F.Bahçe şunu söyleyebilir: “Benim için para önemli değil, ben istediğim oyuncuyu alırım” Tamam be kardeşim de yeryüzünde G.Saray''ın kaç aydır peşinde olduğu Stoch dışında futbolcu mu kalmadı?

14 yıl önce
Adı üstünde Schuster
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi