Tamam kabul, Schuster takımı tanımak öğrenmek istiyor. Ve bir de Perşembe-pazar maçların düşünüyor. Ancak takımla bu denli oynanmaz. Helsinki maçındaki ilk on birin yarısı dışarıda. Özellikle de defansta üç değişik isim. Ve bunlar rakibi ofsayt uygulamasıyla durdurmaya çalışıyorlar. Dünyada "ofsayt taktiği" diye bir şey kalmadı. Üç kez beş kez yaparsın birinde tökezlersin veya yardımcı hakem atlar, çıra gibi yanarsın. Nitekim de öyle oldu.

Bir tuhaflık da Bobo on sekizde bile yokken Nobre''nin tam 77 dakika kulübede oturması ve Holosko''nun bu görevi üstlenmesi. Holosko dripling yapan çabuk bir oyuncu ancak topu ileride tutan ve takımının ileri çıkması için arkadaşlarına zaman kazandıran ve onlara verkaç imkanı tanıyan özelliklere sahip değil. Bu nedenle de Beşiktaş oyunu net bir biçimde rakip yarı alana yıkamadı. Ve orta alandan gelecek oyunculara boşluklar yaratamadı. İlk 45 dakika aynen böyle geçti. Beşiktaş birinci ve beşinci dakikalarda iki pozisyona girdi, 14. dakikada da bir köşe atışıyla rakip kalede gole yaklaştı. Daha sonra ise yattı, uyudu. Ne bireysel ne de takım olarak ortaya hiçbir şey koyamadı. İlk yarının son dakikasında bir de hakem skandalı yaşandı. Mehmet Yılmaz''a kırmızı kart nasıl çıkmadı doğrusu şaşırmamak elde değil. Bunun yanı sıra Ferrari''ye yapılan şarj da kesin penaltıydı.

Kadamesiz çizgi defansın faturasını Beşiktaş nihayet ikinci yarıda ödedi. Ferrari ağır kaldı arkası da boştu. Belediye güle oynaya ilk golünü attı. İkinci golüne de yine benzer bir pozisyonda kavuştu. Ofsayt taktiği Beşiktaş''ın belini büktü.

Beşiktaş''ın yeterli etkinlik sağlayamaması düşündürücü. Holosko, Nihat, Hilbert ve Delgado herhalde bundan daha kötü oynayamaz. Ne tek tek ne de birlikte. Hiç ama hiçbir şey yapamadılar. Quaresma''nın kişisel çabaları da fayda etmedi. Alnından öpülecek tek oyuncu emektar İbrahim Üzülmez''di. "Helal olsun"dan başka ne denebilir!..

Schuster değişikliklere de çok geç başladı. Delgado''ya, Hilbert''e Nihat''a nasıl o kadar uzun süre tahammül etti. Ve mutlak gole gereksinimi olduğu bir maçta Guti gibi bir maestroyu nasıl son bölümde hatırlayabildi.

Schuster''e Türkiye ligini birileri anlatmalı. Dalga geçmeye "Adam sen de" demeye hiç gelmez. Yediği bu tokattan sonra umarım bazı gerçekleri görmüştür. Ofsayt taktiği nereden çıktı? Geri dönmeyen bu kadar oyuncuyla maçlar kazanılır mı? Futbolda ilk koşulun mücadele etmek boğuşmak olduğunu Schuster nasıl göz ardı eder. Perşembe-Pazar maçlarını bir futbolcu kaldıramıyorsa profesyonel bir ortamın içinde o futbolcunun ne işi var. Umarım bu yenilgi Schuster''e doğruları gösterir. Bana göre bu yenilginin iki sorumlusu var. İlki Schuster, ikincisi hakem.. Maşallah Fırat Aydınus daha sezonun başında Kartal''ı doğradı.