|
Kendi etti kendi buldu

Bu sezonun F.Bahçe"si tamamen Alex"in eseridir. Kendisini takımın üzerinde gördü. Hiç kimsenin vazgeçilmez olmadığını bir türlü anlayamadı. Belki de bu senaryoyu kendi yazdı, kendi oynadı

Alex, dırdırla, kaprisle kendi başını yedi bitirdi. Çok renkli, çok sesli bir dosyayı sevimsiz bir şekilde kapattı. Kendi etti kendi buldu. Kulübünü bu karara resmen zorladı. Tavırlarıyla, demeçleriyle Fenerbahçe camiasının huzurunu kaçırdı. Başlı başına bir büyük sorun olarak gündemdeki yerini aldı. Fenerbahçe"nin önüne geçti. Bu durum şu anda da aynen devam ediyor. İhtiras kötü bir şey.

Sezonun başından bu yana hep Alex konuşuldu. Aykut Kocaman haliyle güç kaybetti. Futbol takımı bölündü. Hocanın yanında olanlarla, olmayanlar yazıldı, çizildi. Taraftarın da kafası karıştı. Alex yanlıları ile Kocaman yanlıları karşı karşıya geldi. Alex her yere çomak soktu.

Egosunu kontrol edemedi. Duygularının esiri oldu. Profesyonellik çizgisinin dışına taştı.

Bir takım için en büyük tehlike, teknik direktörün yıpranması, tartışılmasıdır. Alex, Kocaman"ı kurtlar sofrasına attı ve sonra karşısına geçip, keyifle izledi.

Bu sezonun Fenerbahçe"si tamamen Alex"in eseridir. Kendisini takımın üstünde gördü. Yoğurtçu Parkı heykeli de Alex"i iyice rotasından çıkardı. Hiç kimsenin vazgeçilmez olmadığını Alex bir türlü anlayamadı, bu olgunluğa ulaşamadı. Bilemiyorum belki de bu senaryoyu kendi yazdı, kendi oynadı.

AYKUT KOCAMAN YARA ALDI

Dertlerin azalması için Alex"in kadro dışı bırakılması zorunluluktu. Bu yapılmasaydı, futbolcu hegemonyası tasdik edilmiş ve Kocaman"ın otoritesi tamamen sıfırlanmış olurdu. Takımı kurtarmak için böyle bir operasyon gerçekleştirildi. Elbette Alex, Fenerbahçe tarihinin en önemli isimlerinden biri. Ülkemize gelen en yararlı oyuncu. Müthiş işlere imza attı. Tavrıyla, davranışlarıyla, yaşayışıyla, profesyonel çizgisiyle de mükemmel örnek oldu. Ancak finalde büyük yanlışlıklar yaptı.

Kocaman da istifa edip, daha sonra geri adım atarak, lider tavrıyla bağdaşmayan bir görüntü sergiledi. İstifa tek yönlüdür. "Elveda" dersin ve çeker gidersin. Bir ayak kapının dışında, bir ayak kapının içinde, "Dur bakalım acaba ne diyecekler" diye beklenmez. Beklersen inandırıcılığın zedelenir. Aykut Kocaman da yara aldı. Dik duramadı, yalpaladı. Yararlanamayacağını düşündüğü Alex ile ipleri problemlerin başladığı ilk günlerde koparamadı. Tepkiden korktu, vakit kaybetti. Süreci iyi kullanamadı. Kendisine posta koyan Alex"i alkışladı. Alex hocasının yüzüne bile bakmadı.

FENERBAHÇE AİLE KULÜBÜ MÜ?

Fenerbahçe"de Alex hegemonyası sona erdi. Ancak bir de Aziz Yıldırım hegemonyası var. Başkan her yerde. Sahanın içinde, tesiste, kampta, soyunma odalarında. Futbolcularla durmadan konuşuyor, direktif veriyor, fırçalıyor, sözüm ona moral de pompalıyor. Kasımpaşa maçından önce antrenmanlara gitti. Kocaman ve futbolcularla uzun uzun konuştu da ne oldu? Futbol takımı Kasımpaşa karşısında sefilleri oynadı.

Dünyanın hiçbir yerinde yok bu alaturkalık. Oralarda başkan ve yöneticiler kırk yılda bir gözükürler. Yıldırım"ın bu meşhur antrenman ve soyunma odası baskınlarına, yeni gelen yabancı oyuncular, ya içlerinden kahkahalarla gülüyorlardır ya da, "Biz nasıl bir kulübe geldik" dehşetine düşüyorlardır. Yaşamlarında ilk kez tanık oldukları bu tabloya gülmesinler, şaşırmasınlar da ne yapsınlar?

Aziz Yıldırım ve kardeşi Ali Yıldırım her kapının arkasında. Fenerbahçe aile kulübümü? Diğer yöneticiler kukla mı? Kararları sadece iki kardeş mi alıyor? Diğer yöneticiler kararları medyadan mı öğreniyor?

Tüm bunların ötesinde Başkan, futbol ile ilgili her şeye burnunu sokarak, Kocaman"ı da kukla durumuna düşürüyor. Hoca durmadan prestij kaybediyor. Futbolcu cin gibidir. Gerçek patronun Başkan olduğunu sezinlerse, teknik direktörünü ikinci plana atar. Ona fazla aldırış etmez.

Başkan kendini sorgulamalı ve artık bu komediye son vermeli. Alex gibi Başkan da kendisini vazgeçilmez olarak görmemeli.

BEŞİKTAŞ NAL TOPLAMAK İSTEMİYORSA

"Kanatlarda ve orta alanda yine problem var. Hele hele Olcay ile Oğuzhan bekleneni veremez. Necip, Almeida, Fernandes, Pektemek, Holosko ve Veli geçtiğimiz sezonki performanslarının üstüne çıkamazlarsa, ilk iki tamamen hayal olur. Kaliteli ve iddialı kadro, para kazanmanın, borcu aşağılara çekmenin en ideal yoludur. Borçlanarak alınacak oyuncular tribünleri doldurarak, kombine sayısını arttırarak ve maç kazanarak paralarını çıkarırlar. Beşiktaş 2-3 kaliteli oyuncu transfer etmezse arkadan nal toplar."

Yukarıdaki yazıyı 15 Ağustos"ta kaleme almıştım. 29 Ağustos"ta da bunu bir kez daha vurgulamış ve şöyle yazmıştım: "Transferin son günü olan 6 Eylül"e epeyce zaman var. Beşiktaş, orta alanına ve ileri ucuna mutlaka 2 oyuncu transfer etmek zorunda. Yoksa zirve yarışının gerilerinde kalır" Görünen köy kılavuz istemez. Beşiktaş bu kadro ile belirli noktalara geleceğini ve taraftarını mutlu edeceğini düşünerek büyük hata yaptı. Zorla güzellik olmaz. Bu takım bu kadar. Etkili silahı sadece Fernandes. Koskoca Beşiktaş tek oyuncuya bağlı kalırsa işte böyle çırpınır durur.

Ocak ayında ara transfer var. Ağustos treni kaçtı, bu kez kaçmamalı. 2-3 kaliteli oyuncu transfer etmek şart. Beşiktaş bu günden itibaren kolları sıvamalı. Futbolcu arama-tarama ekibi, teknik heyet ve yönetim sabah akşam bu konuya yoğunlaşmalı. Futbol, futbolcuyla oynanan bir oyun. Kadron yetersizse, dünyanın en iyi 10 teknik direktörünü takımın başına getirsen nafile. Beşiktaş nal toplamak istemiyorsa, aklını başına toplamak zorunda.

BiR OFLU OLARAK

Trabzonlu hiç eleştiriye gelmez. "Gözünün üstünde kaşın var" bile diyemezsin. Hemen parlarlar. Karşı saldırıya geçerler. İtiraz etmeyin durum aynen böyledir. Bir Oflu, dolayısıyla bir Trabzonlu olarak izninizle bu tespitte bulunayım. Trabzonspor"u eleştiriyoruz diye söylenmedik laf yok.

Bu sezonki Trabzonspor"u eleştirmeyelim de ne yapalım. "Yönetim, teknik heyet ve futbol takımı olarak ne de güzel işler yapıyorsunuz. Aferin hepinize" dersek cümle alem bize kahkahalarla gülmez mi?

Mersin İdman Yurdu Teknik Direktörü Nurullah Sağlam, Trabzonspor"la oynadıkları maçtan sonra şöyle konuştu: "Planladığımız oyunu sergiledik. Pozisyonlar bulduk. Galibiyeti kaçırdık. Kazanamadığımız için üzgünüz."

Nurullah Sağlam"ın söylediği her kelime tam doğru. Hoca hatta az söylemiş. Koskoca Trabzonspor kendi evinde ligimizin mütevazi takımlarından Mersin ile oynuyor ve futbol olarak ortaya hiç ama hiçbir şey koyamıyor. Oyunu hep Mersin yönlendiriyor.

Maçı televizyondan izlerken Trabzon adına üzüldüm, çok üzüldüm. Skoru katiyen konuşmuyorum. Futbol olarak yaşadıkları o çaresizlik, o yetersizlik gerçekten kahrediciydi. Trabzonspor kadro kalitesi olarak büyük sıkıntı yaşıyor. Elden kaçırılan değerli oyuncular, isabetsiz transferler ve sonuç ortada.

Mersin maçından sonra Güneş, yeni transfer uzun boylu Janko ile ilgili, "Rakibi yarı sahasına hapsetseydik Janko"nun katkısı daha çok olabilirdi" dedi. Hocam o zaman takımını o şekilde oynatsaydın. Kimi kime şikayet ediyorsun. Problem sadece Janko olsa can kurban. Janko daha çok yeni. Ne olduğunu ileride göreceğiz. Henüz çözemedik. Ancak son yıllarda yapılan transferlerin ne olduklarını, ne olmadıklarını ezbere biliyoruz. Bize kimse masal anlatmasın, mal meydanda. Gelen gideni aratıyor.

Trabzonspor ne yazık ki her sezon güç kaybederek bu noktaya geldi. Sorumlular belli. Yönetimin ve Şenol Güneş"in suçu çok büyük. Kimse topu birbirine atmaya kalkışmasın.

il y a 11 ans
Kendi etti kendi buldu
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti