|
Vidanın Muhteşem Dönüşü!

Beynimin kıvrımlarında haritadan silinmiş, uğuldayan bir Adapazarı, pipoyu kafatasıma takıp ateşliyorum. Odanın köşesine sinmiş bekliyorum. Ekran, kirli neon ışığını halının üzerine kusuyor...

Allahım! VJ ağzında bir cesetle konuşmaya başlıyor! Yüzünün ortasındaki o uğursuz açıklık; "İşte deprem gibi..." diyor, "sırada bilmem kimin şarkısı!" Bakıyorum. Trenin üzerindeki yazıyı okumaya çalışan cahil bir öküz gibi hiçbir şey anlamadan, ağzım açık öylece bakıyorum. Ekranın sol üst köşesindeki logo, bir yara gibi yerli yerinde. Beynime bir vida saplanıyor: Deprem ne kadar da çabuk estetize edilip rafa kaldırıldı böyle! Kırk bin kişinin betonların altında kalması ne zaman küçülüp bir "dil imkanına" dönüştü! Bu arada "deprem"i ve "artçı şokları" bir marifetmiş gibi yazılarına italik harflerle serpiştiren yazarları düşünürken, "dönüşü muhteşem olacak" olan zavallı, fukara adam çıkıyor ekrana "deprem gibi!.." O suratın şarkı söylemesi imkansız. O şekilde insafsız bir bönlük içinde duruyor, ama söyleyecek galiba. Evet, küt bir çift kulakla, bellediği etkiyi peşinen devşirmiş, çığırıyor! Beynimdeki vida dönüyor, öğütüyor, dönüyor.

Sonra, saçlarını arkadan bağlamış, soyulmuş domates suratlı çocuk çıkıyor ve onun da yüzünün ortasındaki açıklık oynamaya başlıyor. Ama aklım kayıp gitmiş, onu duyamıyorum. Vida şimdi gürültüyle dönüyor. Muhteşem dönüyor. Düşünüyorum ki; Deprem mecaz olabilir mi bu kadar çabuk! Kırk bin kişi, hayatın en azından bir büyük cevabını merak ettirebilirdi bize, öyle değil mi, mecaz nereden çıktı?

VJ hayatın ve daha bir çok şeyin son anlamını katlayıp arka cebine koymuş bir edayla ekranda tekrar belirdiğinde ve suratının ortasındaki o uğursuz açıklık hızlı hızlı kıpırdamaya başladığında, beynimdeki vida sırasıyla asfalt delme makinasına, tünel delme makinasına ve nihayet dev bir ekskavatöre dönüşüyor. Sonra, bir dozer olsa, diye geçiriyorum içimden, ekranı kaldırıp şu VJ''leri kurtarabilsem. Televizyonun kumandası odada yok. Oda servisini arıyorum: "Alo" "Efendim?" "Dozer var mı?" "..." "Pardon dörtyüz üç numaralı odanın TV kumandası yok..." "Peki, ilgileneceğiz."

Az sonra kapım çalınıyor. Sonra kumanda elimde. Biraz sörften sonra Eurosport''ta karar kılıyorum. İspanya''dayız. Bir boğa güreşi, matadorun zaferiyle henüz sona ermiş... İnsanlık, onur, anlayış ve hayatın, kendisinden daha değerli olan anlamı, yenilmiş bir arena boğası gibi sırtında kargılardan, mızraklardan yapılma bir çift kanatla kanlar içinde, ağır ağır süzülüp gidiyor çıkış kapısına doğru. Geriye, çğlık çğlığa kalmış arenaya şöyle omuz üzerinden bir bakış atmaya bile tenezzül etmeden...

Beynimdeki vidanın o uğuldayan muhteşem dönüşünü duyuyorum.


25 yıl önce
Vidanın Muhteşem Dönüşü!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi