|
Akdeniz’e Ankara ve İstanbul’dan bakmak

Dışişleri Bakanlığı Sözcümüzün “Mısır, Yunanistan, GKRY, Fransa ve BAE Dışişleri Bakanlarının bugün Doğu Akdeniz ve Libya konusunda yayınladıkları ortak bildiri” ile ilgili bir soruya verdiği cevapta kullandığı dilin yeni bir bakış açısına işaret ettiği anlaşılıyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcümüzün cevabında muhatap olan her ülkenin Türkiye açısından pozisyonu Doğu Akdeniz ve Libya açısından tanımlanmış. Tanımlama için seçilen kavramları “mandacı, sömürgeci, Türkiye’ye düşmanlık, terör destekçisi ve şer ittifakı hamiliği” şeklinde sıralayabiliriz.

Yunanistan ve GKRY’ı tanımlamak için tercih edilen mandacı ve sömürgeci kavramlarının Mısır’ı kapsadığı belirtilmiş. BAE’nin faaliyetlerini tanımlamak için Türkiye düşmanlığı kavramı tercih edilmiş. Aynı ülkenin Doğu Akdeniz ile bir alakasının bulunmadığının altı özellikle çizilmiş. Yunanistan ve GKRY’ye Türkiye ile diyaloğa girmeyerek bölge dışı aktörlerden medet umdukları için mandacılık ve sömürgecilik suçlaması yöneltilmiş. Mısırlı yöneticiler de kendi halkının menfaatlerini korumamakla suçlanmış. BAE’nin Doğu Akdeniz ile alakasızlığının vurgulanması da dikkat çekicidir.

Fransa’nın Suriye bağlamında terör destekçisi bir ülke olarak tanımlanması, üzerinde dikkatle durulması gerekli bir adımdır. “Suriye’de terör devletçiği kurma emellerine ağır bir darbe vurduğumuz Fransa’nın ise, bu ruh hâli içinde Türkiye’ye karşı oluşturulan şer ittifakının hamiliğine soyunduğu” belirtilerek Libya’daki faaliyetlerine de dikkat çekilmiş. Cevap ilgili ülkeleri aklıselime, uluslararası hukuka ve teamüllere uygun hareket etmeye davetle bitirilmiş.

Türkiye’nin geçmişteki resmî söylemlerinde mandacı ve sömürgeci tanımlarının ne ölçüde yer aldığı izaha muhtaç bir meseledir. Fakat en azından elli yıla varan bir zamandır hâkim olan zihniyetin bir yansıması olarak sömürgecilik, kolonyalizm, mandacılık, emperyalizm, antiemperyalizm gibi kavramlar resmî söylemlere yansımadı. Hatta yirminci yüz yılın başlarından itibaren bu kavramlar bir ölçüde Marksist ideolojinin tekeline geçmiştir. Dolayısıyla eleştirel bir bakışı yansıtması bakımından bu kavramları içeren bir metni ideolojik olarak Sovyetler’le eşleştirmek bir gelenek olmuştu. Bugün Türkiye’nin bu kavramları kullanmasını önemsemek gerekir.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bu yılın başında Cezayir, Senegal ve Gambiya ziyaretlerinden sonra Fransa’nın sömürgecilik dönemi suçlarına dikkat çekmişti. Her ne kadar Gambiya, İngiltere sömürgesi olsa da Batı ve Kuzey Afrika’da Fransa’nın kolonyalist ve sömürgeci faaliyetleri öne çıkar. Modern kölecilik sisteminin Batı Afrika’da başlatıldığını da bilmemiz gerekir. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı’nın mandacılık ve sömürgecilik vurgusu tesadüfî değildir. Mandacılık sisteminin Osmanlı’nın mağlubiyetinden sonra ortaya çıkan yeni tip kolonyal sömürgecilik olduğunu hatırladığımızda Türkiye’nin dikkatinin dağınık olmadığını anlayabiliriz. Seçilen kavramlar, coğrafyamızla alakalıdır ve bir tarihe işaret eder.

Geçen yüz yılda siyasî perspektifimiz Avrupa ve Amerika’ya göre şekillenmişti. Hatta Türkiye’de aydınlar Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre kanaat ifade ederdi. Varlığına anlam katmayı beceremeyen kişilerin, Fransa’nın kendi hastalarına bakmayı bile beceremediğini görünce ne yapacaklarını şaşırması doğal bir sonuçtur. Yıllarca Fransa hariciyesine göre Ermeni tezlerini benimsediler, Suriye ve ayrılıkçı Kürt hareketleriyle ilgili olarak aynı merkezin bakış açılarını benimsediler. O zamanlarda yol gösterici ve akıl veren pozisyonda idiler. Fakat Türkiye, yukarıdaki cevapta olduğu gibi kendine göre bir tanımlama yapmaya başlayınca aydınların pozisyonu da değişti. “Şer ittifakı”ndan bahsediliyor ve onlara hamilik yapanlar açıkça gösteriliyor.

Bir süredir sömürgecilik tarihinin okullarda ders olarak okutulması gereğinden bahsediyoruz. Hemen fark edileceği gibi sömürgecilik, kolonyalizm, mandacılık, emperyalizm, antiemperyalizm, küreselcilik, küresel sermaye, millîlik ve yerlilik, millî devlet, imparatorluk ve devlet, millet, ulus gibi kavramlar yeni anlamlarıyla gündemimizdedir. Bu kavramların ideolojik angajmanlara kurban edilmeden yeni kuşaklarla birlikte sınıf ortamlarında işlenmesi bir zorunluluktur. Yerli ve millî perspektif inşa edebilmek için meseleleri Paris, Londra ve New York’a göre ele alamayız. Dünyaya Ankara ve İstanbul’dan, Anadolu, Balkanlar ve Kafkasya’dan bakmayı öğrenmemiz gerekiyor.

#Akdeniz
#Kafkasya
#Sovyetler Birliği
#GKRY
4 yıl önce
Akdeniz’e Ankara ve İstanbul’dan bakmak
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?