|
Ayasofya Camii nereye açılıyor?

Ayasofya Camii aslî hüviyetine büründüğü saatlerde başta İslam dünyası olmak üzere Doğu’nun ve Batı’nın bakışları İstanbul’a yöneldi. Özellikle emperyalist güçlerin hak ve hukuk ihlallerinde sınır tanımadığı Afganistan gibi ülkelerde şükür namazlarının kılınmasını önemsemeliyiz. Balkanlar ve Kafkaslarda da Ayasofya Camii’nin aslî hüviyetine kavuşturulduğu anlar yakından takip edildi. Afrika’yı yakından takip eden arkadaşlarımız Somali, Sudan, Etiyopya, Güney Afrika, Senegal, Togo, Gine, Nijerya, Çad, Nijer ve Moritanya Müslümanlarının bu vesile ile sevinçlerini dile getirdiklerini söylüyorlar. İbrahim Tığlı’nın bu tepkileri çok geniş bir şekilde yazacağını umuyorum.

Bugün daha çok ilgilendiğimiz Libya gibi Kuzey Afrika ülkelerinin de Ayasofya Camii’nin aslî hüviyetine kavuşturulmasından memnuniyet duyduklarını yapılan açıklamalar gösteriyor. Libya müftülüğünün Arap resmî makamlarından yapılan açıklamalara tepki göstermesi de anlamlıdır. Libya müftülüğünün bu tepkisi Arap sokakları ile resmî makamlar arasındaki mesafenin gittikçe açıldığının da bir göstergesidir. Mısır’da darbeci Sisi yönetimi Ayasofya’nın cami olarak hizmet vermesinden memnun olmayacağını açıkça ifade etti. Birtakım dinî kurumlar da yönetim tarafından ortaya konulan tavrı desteklemiştir.

Arap coğrafyasından farklı olarak Kafkaslar, Anadolu ve Balkanlarda Ayasofya Camii’nin aslî hüviyetine kavuşturulması daha çok kimlik eksenli kamplaşmalara neden olmaktadır. Hiçbir zaman Türkiye’nin gündeminden çıkmamasına rağmen değişimin bugüne kadar beklemesi meselenin zorluğunu gösterir. Muhafazakâr muhalifler, Batı yanlısı tercihlerinin yansıması olarak Ayasofya’nın siyasete açıldığını söylese de bununla kendine zarar vermekten başka bir iş yapmamış oldu. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi hem büyük bir irade gerektiriyordu hem kamuoyu desteği şarttı hem de gerçek bir gündemdi. Gerçek bir gündem olması kimlik eksenli tartışmalardan anlaşılır. Bu sebeple Ayasofya’nın aslî hüviyetine kavuşturulmasına kimlik vurgusu ile karşı çıkılmasını anlamak mümkündür. Fakat “Ayasofya siyasete açıldı”, “Şehir düştü” ve “Zulüm 1453’te başladı” gibi ifadelerle kendilerini konumlandırmaya çalışanların herhangi bir şekilde taraf olmaları mümkün değildir. Buna mukabil Ayasofya Camii’nin eski hüviyetine kavuşturulması etrafında devam eden kimlik eksenli tartışmaları önemsemek gerekir.

Ayasofya Camii vesilesiyle Balkanlar, Anadolu ve Kafkaslarda devam eden kimlik eksenli tartışmaların etkilerini bugünden tahmin etmek kolay değil. Fakat 15 Temmuz ile birlikte düşündüğümüzde bu tartışmaların dönüştürücü bir etkiye sahip olacağı açıktır. İstanbul bir merkezdi ve bu şehrin etkisi Doğu Türkistan’dan Java Adalarına kadar ulaşıyordu. Aynı şekilde Afrika’nın derinliklerinde İstanbul’un bir etkisi vardı. Burada fikrin gücünü hatırlamalıyız. Ayasofya’nın aslî hüviyetine kavuşmasıyla 15 Temmuz’da ortaya çıkan fikirler İstanbul’da temsil edilmeye başlanmıştır. Sembollerin önemini yeterince vurguluyoruz fakat bunların izahını da yapmak zorundayız. Türk ve İslâm dünyası yeniden bir merkeze kavuştu. Bir asırlık devrin geride kaldığını söyleyebiliriz. Bu, bir hilafet tartışması değildir. İstanbul’un yeniden merkez olması da gerçek bir meseledir. Bu açıdan özellikle kimlik eksenli tartışmaları önemsemek gerekir. Bu dönemin Anadolu’yla birlikte bütün coğrafyamızda yansımaları olacaktır. Yeni fikirler coğrafyayı dönüştürecektir.

Türkiye modernleşme döneminde kendine özgü bir toplumsallaşma yaşadı. Dayanışmacı toplumsallaşma ile siyaset tabana yayıldı. İslam’ın siyasallaşması süreci genel olarak oryantalist bakış açısı ile ele alındığından dolaşımda olan yargılar da olumsuzdur. Hâlbuki siyasetin tabana yayılmasını oryantalist bakış açısının dışına çıkarak değerlendirebiliriz. Sınıflı bir toplum olmadığımız için yüksek olan katılım yeni bir duruma işaret etmektedir. Katılımın daha yüksek olmasıyla değişimin zamana yayılması arasında doğrudan bir ilişki olduğunu da söyleyebiliriz. Bu da değişimi kalıcı hâle getirir. İslâm’ın siyasallaşması ile siyasî sürece katılım teşvik edilmiş ve meşruiyet açısından geniş tabanlı bir zemin oluşmuştur. Erdoğan’ın millî ve yerli söylemi de bu geniş tabandan beslenmektedir.

Eğer salgın devam etmeseydi Ayasofya Camii’nin açılışına milyonlar katılırdı. Bunun başka bir şey olduğu açıktır. Ayasofya Camii coğrafyamızın tamamına açılıyor.

#Ayasofya Camii
#Modernleşme
#Türkiye
4 yıl önce
Ayasofya Camii nereye açılıyor?
Zekat alacaklısı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?