|
Ayasofya’da Fetih Suresi

“Zincirler kırılacak, Ayasofya açılacak” sloganı seksenlerde önemini yitirdi. Bu sloganın eskiden olduğu gibi büyük bir coşku ile gündeme gelmemesi bir değişime işaret ediyordu. Fetih mitinglerinin İstanbul dışına çıkarılması ile heyecandaki azalma arasında doğrudan bir ilişki var mı, bilemiyorum. Fakat bu dönemde imparatorluk coğrafyasının kaybıyla ortaya çıkan ruh hâlinin etkisini yitirdiğini, diriliş ruhunun ete kemiğe bürünmeye başladığını söyleyebilirim. Artık eski semboller geri planda kalmaktaydı. Ayasofya’nın bir sembol olarak değeri çok yüksekti fakat seksenlerde bu değerin en üst mevkide olmadığı açıktı.

İslâmî hareketlerin yükselişe geçtiği bir dönemde Ayasofya hassasiyetinin azalması ibadete açılmasına yönelik beklentilerin sona erdiğini göstermez. Muhtemelen imparatorluk dönemini yaşayanların yavaş yavaş bu dünyadan göçmesiyle birlikte Ayasofya’nın ibadete kapatılması da önemini yitirmeye başladı. Bu durumu Ayasofya ile sınırlamak da doğru değildir. İstanbul’un büyük camilerinin her biri kendi başına ayrı bir değer ifade etmekteyken İslam coğrafyasında bizatihi o değerlerin kendisi aşınmaktaydı. Sembollerin önemiyle temsil ettiği değerlerin canlılığı veya iddiası arasında doğrudan bir ilişki vardır. Hâlbuki yüzümüzü çevirdiğimiz Batı medeniyeti karşısında çözülüyorduk. Öze dönüş ve diriliş düşüncesi çözülmeye odaklanmıştı.

Öze dönüş düşüncesi ile Ayasofya’nın açılmasına odaklanmış yapılar arasındaki ayrışma farklı şekillerle devam etmektedir. Osmanlı coğrafyası açısından merkez-çevre ilişkileri modelinin açıklayıcı olmadığı, bu çerçevenin imparatorluk bağlamında ötekileştirici bir zihniyete işaret ettiği açıktır. Bizde merkezin gücünü kaybetmesi veya ele geçirilmesi gibi yabancılaştırıcı bir sorundan bahsetmek gerekir. Günümüzde klasik sembollerin yeniden önem kazanmasını devlet gücünün dönüşü ile izah etmek gerekir. Bu da aslında Erdoğan’ı, aşağıdan yukarıya doğru bir hareketin temsilcisi yapar. Öze dönüşçü hareketler tam da Fanoncu bir yaklaşımla kırsaldan geldi. Kırsaldan beslenen hareketlerin merkezi tahkim etmeye başlamasıyla birlikte “Süleymaniye’nin önem kazanması” arasında doğrudan bir ilişki vardır. Cumhurbaşkanımız’ın İstanbul Belediye

Başkanı olduğu dönemde eski İstanbul’un çehresi de yavaş yavaş değişmeye başladı.

Süreci bir bütün olarak ele aldığımızda çökmeye yüz tutmuş eski İstanbul’un son yıllarda ihya olunmaya başlaması, öze dönüşçü hareketlerin başarısını gösterir. Akif merhumun “sus ey bülbül!” dediği yıllarda şehirden kaçmak, dünyaya küsmek, kırlarda gezip köylere sığınmak gayet tabiî bir durumdu. Akif’i bu kadar hüzne boğan Yunan işgaliydi. Bu sebeple “Cihânın yurdu çiğnense, çiğnenmez senin yurdun” demiştir. Yurt kaygısı bütün kaygılarının önüne geçmişti. Akif’in yenilikçi bir anlayışın temsilcisi olması tesadüfî bir durum değildir. Aynı şekilde öze dönüşçü hareketlerin Akif’e yönelmesi de tesadüf değildir. Semboller arasında tercih yapmak gerekiyordu.

Eski İstanbul’un ihya edilmesini sıradan bir gelişme olarak görmemek gerekir. Sultan Ahmet Camisi’nin avlu ve meydanı birçok yeniliklere ev sahipliği yaptı. Bir dönem burada hayat yeniden canlandı. Bu sebeple yıllar içinde yapılan düzenlemeler Ayasofya’yı da içine almaya başladı. Bu aslında çevreden başlayan yenileşmenin merkezi dönüştürmesi anlamına geliyordu. Çevresel düzenlemelerin savunmacı bir düşünceden kuşatıcı bir fikriyata geçiş anlamına gelmesi bize mahsus bir değişim anlayışına işaret eder.

Ayasofya’nın muazzam akustik ortamında okunan Fetih Suresi’nin manevî baskısı televizyon ekranlarından adeta bütün yurda yayıldı. Hafız efendinin karşısındaki duruşuyla Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bu anın değerini layıkıyla temsil ettiğine inanıyorum. Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan da Fetih Suresi’nin mealini okumak suretiyle birçok sembolik öneme sahip adımlar atmış oldu. Bu adımların çatışmacı bir karaktere sahip olmadığı açıktır. Sürecin bizatihi kendisi çatışmacı bir zihniyete işaret etmez.

Birtakım kişiler Ayasofya’da Fetih Suresi’nin okunmasını eleştirerek bu faaliyetleri gündem değiştirme arayışı olarak gördüler. Onlar, bu yöndeki açıklamalarla Türkiye’nin gerçek gündeminden ve tarihinden ne kadar uzak düştüklerini göstermiş oldular. Ayasofya’da Fetih Suresi’nin tam da salgın ile mücadeleden büyük bir başarı ile çıkılmasından sonra okunması gerekirdi. Çünkü bu başarı diriliş, öze dönüş, ihya, yenileşme gibi kavramların derin tarihine işaret eder.

Semboller önemlidir.

#Ayasofya
#Fetih Suresi
#İstanbul
4 years ago
Ayasofya’da Fetih Suresi
Veda Hutbesi ve insan hakları (3)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?