|
Coğrafyanın çözülmesi beklenmişti fakat bağımlı yapılar çözülüyor

Türkiye, 2020’de, özellikle Libya’dan Kafkasya’ya uzanan hatta savaşı göze alarak kendi kaderini de ilgilendiren büyük adımlar attı. Türkiye, her ne kadar bu iki savaşta fiilî olarak taraf olsa da savaşın içinde resmen yer almadı. Türkiye’nin bu iki ülkedeki fiilî varlığı, savaşı göze aldığını göstermeye yeterliydi. Bu durum, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini korumak için bedel ödemeye hazır olduğunu da gösterdi. Bu kararlı tutum, salgın döneminin risklerine rağmen bekâ mücadelesinin söylemden ibaret olmadığının delilidir. Fakat şaşırtıcı olan bu olayların içe dönük yansımalarının dışarıya kıyasla daha şiddetli olmasıydı.

Avrupa ülkeleri ve Amerika, salgının ilk günlerinde çaresizlik içinde kıvranırken Türkiye salgına teslim olmadı. Salgın döneminde Türkiye’nin sağlık sistemi çökmedi ve gelişmiş ülkelere kıyasla çok daha hızlı hareket edebilme kapasitesine sahip olduğu görüldü. Son yıllarda gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmemiş gibi 20. yüzyılda çokça kullanılan kavramlar sessiz sedasız gündemden düşmüştü. Batılı ülkelerin salgın karşısındaki çaresizliği değişimin çok daha derinlerde olduğuna işaretti. Bu da Türkiye’nin dışarıda verdiği mücadelenin içerideki yansımalarının şiddetli olmasına açıklık getirir. Sömürgecilik çağlarının eseri olan bağımlılık ilişkileri, birtakım bağımlı yapıların ortaya çıkmasına sebep olmuştu. İşte bu yapılar 2013’ten itibaren Türkiye’ye karşı savaşa sürükleniyor. Bağımlı yapılar, salgın döneminde Türkiye’ye karşı daha açıktan hareket ettiler.

2013’ten sonraki gelişmeleri anlamak için yeni kavramlara ihtiyaç duyuyoruz. Mevcut kavramlar süreci tanımlamadığı gibi gerçekliğin üzerinde kalın bir sis perdesi oluşturuyor. Türkiye, emperyal merkezler tarafından yapılan müdahaleleri savuşturdukça bağımlı yapıların çözülmeye başlaması yeni bir durumdur. Hâlbuki Türkiye’nin ve yakın coğrafyamızın çözülmesi bekleniyordu. Türkiye’nin ve Mısır’ın aynı anda müdahaleye maruz kalması, amaçlanan coğrafî çözülmenin kapsamını gösterir. Irak, Suriye ve Libya’daki olaylar coğrafî çözülmenin başladığına işaret ediyordu fakat çözülme Türkiye’de durduruldu. Bu hadiseden sonra çözülmenin bağımlı yapılar düzeyinde yaşanması kaçınılmaz bir durumdu. Emperyal merkezler Türkiye’yi durdurmak için hamle yaptıkça bağımlı yapılar ortaya çıkmaya başladı. Türkiye’ye karşı kaybettikçe açığa düştüler.

Muhafazakâr, dindar, sağ, sol, laik, Batıcı gibi kavramların tanımlayıcı olmaktan çıktığını teslim etmemiz gerekiyor. Yeni ittifaklar, eski farklılıkların üzerine bina edilmiş değildir. Bir muhalefet liderinin 28 Şubat günlerine atıfta bulunarak meşruiyet zemini oluşturmaya çalıştığını gördük. Bu, anlamsız fakat süreci açıklayan önemli bir çıkıştı. 28 Şubat, yol açtığı yapay sorunlarla emperyal merkezlerin müdahalelerine uygun bir zemin hazırlamıştı. O günlerde Türkiye’nin emperyalist müdahalelere cevap verebilecek gücü yoktu. Doksanlı yılların büyük kayıplarını bu şekilde anlayabiliriz. Körler dövüşü ve sağırlar diyaloğuna mahkûm edilmiştik. 28 Şubat’a imkân veren emperyalist baskı kırıldığı hâlde muhalefet liderinin nemlendirilmiş gözlerle 28 Şubat günlerinden medet umması yaşanılan meşruiyet krizinin derinliğini gösterir.

Ayasofya’nın ibadete açılması da sembolik bir değere sahiptir. Muhafazakâr, dindar, sağ, sol, laik ve Batıcı gibi kavramların tanımlayıcı olmaktan uzaklaştığını belirttik. Karadeniz’de doğal gaz bulunması, Ayasofya’nın ibadete açılması, Doğu Akdeniz’deki bekâ mücadelesi, Libya’nın darbeci Hafter’e teslim edilmemesi ve Azerbaycan’nın kırk dört günlük savaşı bu kavramları tanımlayıcı olmaktan çıkardı. Bu olaylar Kafkaslardan Balkanlara ve Afrika’nın derinliklerine kadar çok geniş bir alanda sevinç gösterileri ile karşılandı. Fakat geleneksel muhafazakâr yapıların bir kısmı hadiseyi sessizlikle karşıladı. Bunu da bağımlı yapıların çözülmesi bağlamında değerlendirmek gerekir. Büyük bir meşruiyet krizi yaşadıkları açıktır.

Türkiye’nin açık hedefleri var ve bunlar, geleceğe dair büyük umutları yeşertiyor. Türkiye, açıkça ifade edilen bu hedeflere ulaşabilmek için yeni kurumlar, yeni fikirler ve kavramlara ihtiyaç duyuyor. Bunlar ortaya çıktıkça bağımlı yapılardaki çözülme devam edecektir.

#Libya
#Kafkasya
#Türkiye
3 yıl önce
Coğrafyanın çözülmesi beklenmişti fakat bağımlı yapılar çözülüyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi