|
“Dış güçler” ekseninde büyük yol ayrımı

Güç merkezlerinin ürettiği yalanlar ve ithamlarla Türkiye’nin Suriye politikası birçok yönden saldırıya maruz kalıyor. Özellikle Rusya ile anlaşmazlıkların tehlikeli bir boyut arz etmesiyle birlikte Batıcı muhafazakâr muhalefetin bir adım öne çıktığını ve Türkiye’nin coğrafyamızın genelindeki mücadelesinin açıktan karalandığını söyleyebiliriz. Karalamak ifadesini de özellikle kullanıyorum çünkü Türkiye’ye yöneltilen eleştiriler Suudî ve BAE sermayesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu da karalama maksadıyla dile getirilen yalan ve ithamların İngiltere, Amerika ve İsrail menşeli olduğu kanaatini pekiştiriyor. Anılan devletlerin Türkiye’ye ve coğrafyaya yönelik uzun dönemli politik yaklaşımlara sahip oldukları bilinmektedir. Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte ortaya çıkan işbirliklerini hatırladığımızda bugünkü durumu, geçmişte temelleri atılan ilişkilerin sonucu olarak düşünebiliriz. Dolayısıyla eleştirel bakışla izah edilemeyecek bir davranış biçimi söz konudur.

Dış güçler, doğru bir kavram olmakla birlikte bugün karşılaştığımız müdahaleleri tanımlamakta yetersizdir. Bu kavram, yabancı bir ülkenin içeriye yönelik uzaktan müdahalelerini tanımlamak için kullanılmıştı. Cephe savaşının geçerli olduğu geleneksel dünyanın mücadelelerini tanımlamaya elverişli olan dış güçler kavramıyla bugünün müdahalelerini tanımlarsak yanıltıcı sonuçlara ulaşırız. Daha açık bir ifade ile post-modern dünyada geleneksel kavramlar karmaşık olayları daha da bulanık hale getirebilir. Cephe kavramının kaybolduğu bir mücadele ortamında dış güçler kavramı emperyal merkezlerin müdahale biçimlerini tanımlamakta yetersizdir. Devlet-i Âliye döneminde içeride karşılaşılan sorunlarda dış güçlerin etkisinden bahsediliyordu, çünkü içeriye yönelik müdahaleler bizzat dışarıdan gelen güçler tarafından yönetiliyordu.

Bugün ülke olarak uğraşmak zorunda kaldığımız sorunlarda ise içerideki örgütlü yapıların taraf olarak Türkiye’nin karşısına çıkması “dış güçler” kavramının yetersizliğini açık bir şekilde gösterir. Batı ekseninde hareket etmeyi bir ideoloji hâline getirmiş muhafazakâr muhaliflerin “dış güçler”in olmadığı yönündeki ısrarını bu duruma örnek olarak gösterebiliriz. Türkiye’ye ve coğrafyamıza yönelik küresel müdahalenin olmadığı yönündeki yaklaşımlar, mevcut uluslararası gerilimlerde tarafların çok yönlü dağılım gösterdiğine işaret eder. Hâlbuki onlar dış güçler kavramının yetersizliğinden bahsetmiyorlar, bilakis dış müdahalelerin olmadığını söyleyerek kolonyalizm, sömürgecilik ve emperyalizm gibi olgusal gerçeklikleri dahi kurgusal gerçekliğe feda ediyorlar. Bu, taraf olmaktan kaynaklanan ve her durumda yenilenen bir tercih biçimidir.

MİT TIR’ları hadisesi ile Türkiye, Suriye’ye müdahale edemez bir hâle getirilmiş adeta eli kolu bağlanmıştı. Türkiye, uzunca bir zaman gelişmeleri dışarıdan izlemek sorunda kalmış ve Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin önü açılmıştı. MİT TIR’larına müdahale edip Türkiye’yi etkisizleştirenler içeridendi. Bu olay “dış güçler” kavramının yetersizliğini gösteren önemli bir örnektir. Aynı şekilde bu müdahaleyi eskilerin ifadesi ile ihanet-i vataniye olarak görmek de doğru değildir. Zaten yargılama süreçlerine baktığımızda tanımlama sorununu açık bir şekilde görebiliriz. Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız gibi klasik cephe savaşında karşı tarafla kurulan ilişkileri tanımlayan kavramın, çok yönlü taraflaşmaların yaşandığı bir dünyada geçerliliği kalmaz. Bahsi geçen müdahalede içeriden çok yönlü bir ortaklık söz konuydu.

MİT TIR’larına müdahale eden çevrelerin Türkiye’yi Suriye’de başarısızlıkla veya herhangi bir tarafa yanaşmakla suçlaması oldukça anlamlıdır. Hâlbuki devletin veya vatandaş adına iş yapacak meşru gücün taraf oluşturmaya çalışması tabiî ve meşrudur fakat örgütlü yapıların çok yönlü taraflaşmalara açık olması bir meşruiyet sorunu olarak gösterilemez.

Çok yeni ve öngörülemez sorunlarla karşılaştığımızı vurgulamak da yeterli değildir. Basit bir siyasî tercih sorunu ile karşı karşıya olmadığımız da açıktır. Örgütlü yapıların çok yönlü ilişkiler içinde olması bireyleri ve grupları yol ayrımına getirdi. İdeolojilerin yetersiz kalmasını anlamlı buluyorum, zira onun çok ötesinde bir gerçekliğin içindeyiz. Yol ayrımını basite indirgemek, yok saymak ya da müdahaleden imtina etmek de anlamlı bir davranış olamaz. Yıllarca cemaatleşmenin öneminden bahsedildi, bir bakıma kurumlar kutsandı. Yılların emeklerini öngörüsüz şahısların kişisel isteklerine kurban vermemek gerekir.

#Türkiye
#MİT
#TIR
#Rusya
#Devlet-i Aliye
4 yıl önce
“Dış güçler” ekseninde büyük yol ayrımı
Dizilerde kürtajın esamesi okunmuyor
3G ile yalnızlığa yolculuk
Kara dinlilerle milletin savaşı
Hükümet "derin meşruiyeti"ni yitirdi!..
Kim şerefsiz, bilmiyorsunuz