|
Fazıl Say konseri ve normalleşme
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fazıl Say’ın davetine icabet edip
elbette çok önemli bir gelişmedir. Bu olay, yıllardır bahsedilen ama bir türlü gerçekleşemeyen normalleşme yönünde atılmış en önemli adımlardan biridir. Basit bir olay değildir.


Önceki cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel, 1997’de bir açılış dolayısıyla verilen konsere katılmıştı. Konser sonunda o, “işte çağdaş Türkiye” sözüyle 28 Şubat Süreci’ne destek sunmuş ve rahmetli Erbakan’ın temsil ettiği siyaset biçimini “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları eşliğinde mutlak bir ötekileştirmeye tabi tutmuştu.

Türkiye, Osmanlı döneminde başlayan batılılaşma macerasının temel çelişkilerini tam olarak aşamamıştı. Sosyolojik düzeyde hayat kendi çözümünü buluyor ve ideolojik alanın oluşması için çığır meydana geliyordu fakat kişiler ve siyasî oluşumları kapsayan birtakım örgütsel yapılar aşılmış tarihî zıtlıkları yeniden paylaşıma sürüyordu. Bununla kuşatıcı bir çatışma zemini oluşturarak Türkiye’yi yapay gerilimlere mahkûm ediyorlardı.

Demirel, 1997’de, sanat ve siyaset arasındaki ideolojik temelli dolaysız ilişkiden faydalanarak devlet olmanın aslî gereklerinden uzaklaşıyor, tipik bir 20. yüz yıl siyasetçisi gibi davranıyordu. Hâlbuki devletin ideoloji üreterek ayakta kaldığı dönemlerin çok uzağındaydık. Nitekim bu olaydan çok kısa bir zaman sonra Türkiye iktisadî açıdan uçurumun kenarına kadar gelmiş, varlığı bir tartışma konusu hâlini almıştı. Demirel, bu tarihî dönemde egemen güçler karşısında temsil ettiği kitlelere sırtını dönmüş ve bağımlılık ilişkisinin devamından yana tavır göstermişti. Konserde gösterdiği tavrın sembolik değeri yüksekti. Demirel, Batılı hayat tarzı ve değerlerinin üstünlüğü fikrine teslim olmuş, bağımlılık ekseninde hareket edeceğini ilan etmişti.

Fazıl Say ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sembolik değeri yüksek iki şahsiyettir. Sanat ve siyaset alanında iki farklı ve yerine göre birbirine muhalif iki ayrı görüşü temsil etmektedirler. Basit bir konser olayından bahsetmiyoruz. Fazıl Say, Tevfik Fikret’in “gökten deha-yı narı çalan kahraman”ından bu tarafa istiare zemini değişmiş bir sanatın temsilcisidir. Erdoğan ise türkülerin ve elbette şarkıların çocuğudur ama muhakkak siyasette millîlik ve yerlilik zemini üzerinde hareket etmektedir. Onun için Türkiye gibi fikrî gerilimlerini nihaî bir çözüme ulaştıramamış bir ülkede sanatın ve siyasetin bu iki ustasını bir araya getiren konser ciddî riskler taşımaktaydı. Sadece Demirel örneği bile bu riskin büyüklüğünü göstermeye yeter.

Fazıl Say konseri her iki sembolik şahsiyetin farklılıklarından vazgeçmediklerini gösterdi. Kimsenin böyle bir beklentisi de yoktu. Her iki kuvvetli temsilci, şimdiye kadar tercih ettikleri tarz-ı sanat ve siyasete sırtını dönmeden buluşabileceklerini gösterdiler. Hatta yeni davetlerle bu buluşmayı sürdüreceklerini dahi ilan ettiler. Galiba Türkiye’nin ihtiyacı olan şey de buydu. Erdoğan tarafından temsil edilen “millîlik ve yerlilik” de bu türden uzlaşmaların üzerinde yükselecektir. Kuşkusuz “yeni Türkiye” ile kast edilenlerden biri de bu olmalıdır.

Erdoğan tipik bir 20. yüz yıl siyasetçisi gibi davranmadı. Hizmet üretmeye öncelik verdi. Bu, onun İstanbul Belediye Başkanlığından bu tarafa tercih ettiği bir siyaset etme tarzıdır. Hâlbuki fikrî olarak belli bir görüşü temsil etmek bakımından diğerleri ile kıyaslanmayacak bir geçmişe sahiptir. Bu da onun “devlet” olmaya hazırlıklı olduğunun bir göstergesidir. Kişisel başarıyı kimse inkâr edemez fakat Erdoğan’ın bu hazırlığı, içinde büyüdüğü gelenekle izah edilebilir.

Claude Cahen, Haçlı Seferleri zamanında Anadolu’da yaşayan Hristiyan ahalinin Haçlılara karşı Selçuklularla birlikte hareket ettiklerini söyler. Türk-İslam tarihi ötekileştirici bir geleneğe yaslanmaz. Faklı bir dinin mensuplarıyla iç içe yaşamayı başarmış bir geleneğin, öz milletinin insanlarına temsil ettiği görüşlerden dolayı düşmanlık üretmesini kimse bekleyemezdi. Bugün olan da budur.

Türkiye değişiyor. Türkiye bağımlı yapı ve kişilerden kurtuldukça normalleşiyor. Bunun çok zor olacağını biliyoruz. Çünkü bağımlı kişi ve yapılar normalleşmenin önündeki en büyük engellerdir. Bu normalleşmenin çok önemli bir örneklik oluşturacağı da açıktır. Kendi sorunlarımızı kendimiz çözeceğiz. Bu çözümleri dışarıdan birilerinin gelip bize dayatması gerekmiyor. Onun için Erdoğan’ın Fazıl Say’ın konserine gitmesi çok önemlidir.

#Recep Tayyip Erdoğan
#Fazıl Say
5 yıl önce
Fazıl Say konseri ve normalleşme
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı