|
Muhafazakâr aydınlar ellerindeki haritayı define avcılarına kaptırdı

İlk olarak ne zaman ve kimler tarafından gündeme getirildiğini tespit etmek şimdilik kolay gözükmüyor fakat Amerika, Körfez bölgesini işgal ettikten sonra Doğu’nun geri kalmışlığının suçunu sömürgecilik tarihinde aramamak gerektiği dile getirilmeye başlanmıştı. Bunun propaganda amaçlı bir faaliyet olduğu o zaman da anlaşılıyordu fakat oluşturulan gündem düşünce hayatımızı esir aldı. Edward Said’in kitapları tercüme edildikçe “geri kalmışlık suçu” hakkında propaganda amaçlı dile getirilen fikirlerin Türkiye ile sınırlı olmadığını gördük.

V. S. Naipaul ve Salman Rüşdi gibi kolonyalist yönetimleri doğrudan tecrübe eden bir kültürün izlerini taşıyan iki yazar “geri kalmışlık suçu”nun emperyalist devletlere yüklenmemesi gerektiğinde birleşiyordu. Her ikisi de Batı’yı aklama konusunda Batılı yazarlardan daha ileri gidebiliyordu. Anılan yazarlar yaklaşım ve gerekçeler bakımından birbirine göre farklılıklar arz etse de dile getirilen fikirler benzerdi. ABD ve Avrupa, Arap coğrafyasını tekrar işgal edip kaynaklarına el koyduktan sonra “geri kalmışlık suçu” çok daha önemli hâle geldi. “Onlar yönetmeyi bilmiyorlar, yönetilmeleri gerekir” yargısı hortlamış, kolonyalizm sonrası dönemde bağımsızlığına kavuşan ülkelerin yeniden ele geçirilme savaşı başlamıştı. Irak’ın işgalinden sonra da Doğu’nun despot yönetimlerini suçlama modası devam etti. Bu yazarların İslamiyet’i de doğrudan mahkûm etme anlayışı yaygınlık kazandı.

Rüşdi ve Naipaul’un dile getirdiği fikirler Türkiye’de de yoğun bir şekilde gündemdeydi. Batı hayranlığının derinleşmesinin önünde durmak neredeyse imkânsızdı. Geleneksel olarak Batı taraftarı olan gruplara muhafazakârlar da dâhil oldu. Yahya Kemal gibi “bozgunda fetih düşü” görmesi gerekenler, muhafaza edilmesi gerekli değerleri istila ve talana açtı. Ellerindeki haritaları define avcılarına teslim edip gizli yerlerin keşfedilmesi için kılavuzluğa soyundular. Onlar da geçmişin suçlanması gerektiği konusunda oryantalistlerle aynı fikirdeydi. Artık bayrağı doğrudan bunlar taşıyordu. Aslında “iliştirilmiş aydın” kavramı yüz kızartıcı bir suça karşılık gelir. Ne yazık ki bu sıfatı gurur verici bir apolet gibi taşıdılar.

Utanç duyulması gereken sıfatları gurur verici bir apolet gibi omuzunda taşıyan iliştirilmiş aydınlar, Avrupa merkezli liberal siyaseti benimsemenin kendilerine kazandırdığı “üstünlük” ile bulundukları çağa damga vurduklarına inanıyorlardı. Hâlbuki hepsi FETÖ’cüydü; terör örgütüne meşruluk kazandırıyor ve önünü açıyorlardı. Avrupa Birliği’ne giren Yunanistan’ın nasıl zenginleştiğini anlatmaktan yorulmuyor, bir an önce bizim de bu sürece dâhil olmamız gerektiğinin propagandasını yapıyordu. “Milliyetçi” fikirlerden vazgeçmeliydik, Avrupa’nın kurtarıcı değerlerine teslim olmalıydık, bir an önce coğrafyanın “yük”lerinden kurtulmalıydık. Gezi Parkı Kalkışması’nda “iliştirilmiş aktivistler”in Batı’nın isteklerini bir liste hâlinde sunması mücadelenin ulaşabileceği boyutlar hakkında ipuçları sunmuştu.

Ellerindeki haritaları define avcılarına teslim eden yerli aydın, kılavuzluk etmekten de utanmadı dedik. Taraflarını belli etmek istediler. Yunanistan’ın Avrupa Birliğine girince bir gecede zenginleştiği propagandasını “Noel baba” kahkahası ile yapan iliştirilmiş aydın FETÖ’cülerle birlik olurken yanılgı içinde değildi. Kime kılavuzluk ettiğini biliyordu. Bugün Yunanistan; Amerika, Fransa ve Almanya karşısında adım atacak bir hâlde değildir. Bu sebeple Yunanistan emperyalist devletlerin Türkiye üzerinde baskı kurmasına aracılık ediyor. Bu, onların kendilerine ait bir siyaseti değildir. Ermenistan da benzer bir durum yaşadı, PKK-PYD de FETÖ gibi örgütlerle Amerika ve Avrupa’nın bölge siyasetine aracılık etti.

Adlarını herkesin bildiği yeni siyasî partilerin, gazetelerin ve bu gazetelerin muhafazakâr yazarlarının Erdoğan düşmanlığını canlı tutmakta ısrarcı olmaları “iliştirilmiş” olmakla alakalı bir durumdur. Erdoğan’a ve ailesine düşmanlık göstermekle kendilerine meşru bir alan açabileceklerini düşünüyorlar. Ellerindeki define haritasını yabancılara teslim ederek gizli yerlerin keşfedilmesi için kılavuzluğa soyunmakla büyük bir suç işlediklerini kendileri de biliyor olmalılar. Üstelik “jandarma” baskını ile yakayı ele verdiler. Şimdi bir gözleri ile Biden’ı kolluyorlar. Biden’ın elindeki define haritasının kendilerine ait olduğu fikrinden hareketle umut içinde olduklarını düşünebiliriz. Yakın bir zamanda ellerindeki haritayı kaptırdıklarını anlayacaklar.

#Muhafazakâr aydın
3 yıl önce
Muhafazakâr aydınlar ellerindeki haritayı define avcılarına kaptırdı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset