|
Muhafazakâr muhalefetin yabancılaştırıcı etkisi ve Boğaziçi’nde şaşırtıcı birliktelikler

Gezi Parkı olaylarının FETÖ operasyonu olduğu ilk günlerden belli olmuştu. Buna rağmen, günümüze kadar devam edecek emperyalist saldırıları organize eden koalisyon tam olarak açığa çıkarılamadı. Koalisyonu açığa çıkarmak için insanüstü bir gayret gösterilmesi gerekiyordu zira unsurları kurumlarımızın içine girmişti. 2013’ten 2016’ya kadar geçen üç sene kurumlara yerleşen unsurların ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Emperyalist saldırılara göğüs germek ve ayakta kalmak gerekiyordu fakat içerideki unsurlar bu mücadeleyi zaafa uğratmak için ellerinden geleni ardına koymuyordu. Klasik cephe mücadelesi terk edilmişti. Bir yüzyıldan fazla bir zamanda ele geçirdikleri siperlerden aynı anda saldırıya geçtiler.

Üniversite öğrencilik yıllarımızda birtakım kişilerle ilgili olarak çeşitli iddialar gündeme gelmekteydi. Bu iddialar muhafazakâr dindar camia içinde şöhretli kişiler ve onların yabancı merkezlerle kurdukları derin ilişkiler üzerineydi. O zamanlarda bu iddialar bize çok da şaşırtıcı gelmiyordu. FETÖ gibi örgütlü yapıların faaliyetleri ve örgüt fikirlerinin bağlıları üzerindeki yansımaları coğrafyamızdan derin bir kopuşu alenî bir şekilde gösteriyordu. Şimdilerde pişmanlık yazıları yazarak enayiliğini ibraz edenlerin bu faaliyetleri ve yansımaları görmemesi mümkün değildi. Bireysel düzeyde derin ilişkilere sahip olanların da geniş küresel ağlara dâhil oldukları yönünde güçlü emareler vardı.

Muhafazakâr dindar cemaat yapıları arasındaki derin ayrışma dershane tartışmalarından sonra yaşandı. Gelecek ve Deva partilerini de bu derin ayrışmanın yansımaları olarak görebiliriz. Bu iki partinin mensupları yaşanan derin ayrışmaya, muhalefet ve iktidar çatışması kavramıyla meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar. Fakat kendileri de dershane tartışmalarını ayrışmanın başlangıç noktası olarak gördüklerini beyan ediyorlar. Emperyal merkezlerin güdümünde hareket eden kurumları bağımlı yapılar kavramı ile tanımlamıştık. Bu kavramın muhafazakâr dindar yapıları da kapsadığı gittikçe daha iyi anlaşılıyor. Gezi Parkı olayları bağımlı yapılar arasındaki ilişkilerin derin köklerine işaret etmişti. Türkiye’nin coğrafya mücadelesi devam ettikçe bu ilişkilerin daha da belirginleşeceği anlaşılıyor. 2013’ten sonraki gelişmeler şaşırtıcı birliktelikleri açığa çıkarmıştı. Türkiye’nin yerlilik ve millîlik mücadelesi güçlendikçe direncin de artacağını söyleyebiliriz.

Bağımlı yapılar, emperyal merkezlerin doğrultusunda hareket ettikçe yerel düzeyde güç kaybediyor. Bu da yerlilik ve millîlik kavramlarının derin köklerine işaret eder. Fakat bu dönemde çok derin yansımaları olan bir gerilim ve çatışmaya dikkat çekmek isterim. Sol çevreler kendi içlerindeki tartışmaları haricî fikirler ve kavramlar üzerinden yaptı. Bu sebeple onların yaşadıkları ayrışma, farklı düzeylerde savrulma ile neticelendi. Bu durum laik çevreler için de geçerlidir. Nihaî aşamada Avrupa değerlerini kutsamaya kadar vardılar. Bunun da bir yabancılaşma ile neticelenmesi kaçınılmazdı. İslamcılık ve Milliyetçilik akımlarının gelişigüzel kavramlarla anlaşılamayacağını teslim etmemiz gerekiyor. Çünkü muhafazakâr dindar bağımlı yapıların yabancılaştırıcı eylemlerine karşı oluşan güçlü direnişi izah ederken bu akımlara müracaat etme gereğini hissediyoruz. Herhangi bir fikrî geleneğin temsilcisi olmayan, bağımlılık ilişkisi çerçevesinde farklı kimliklere bürünmüş kişiler ve yapılar arasındaki şaşırtıcı yakınlaşma fikirler tarihini de yakından ilgilendirir.

2013’te ağaç bahanesi ile farklı kimliklere bürünmüş bağımlı yapıları bir araya getirmişlerdi. Derin ayrışmanın yansıması olan Deva ve Gelecek partilerinin başkanları da yapay sorunları bahane olarak kullanıyor. Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi sol kendi içindeki tartışmaları, hesaplaşmayı haricî fikir ve kavramlar üzerinden yapmıştı. Sürüklendikleri yeri kendileri bile anlayamadı. Derin ayrışmanın yansıması olan partilerin yedeğindeki gazetelerde de benzer bir durumu görebiliriz. Onlar da haricî fikirleri ve kavramları temel alıyorlar. Bugünkü derin yabancılaşmayı da nihaî bir aşamaya taşımak istediklerini söyleyebiliriz. Yani muhafazakâr muhalefet, belirli bir çevreyi emperyalist Batı’nın hizmetine sunuyor.

Geçmişte birtakım yapıların, bağlıları üzerindeki yabancılaştırıcı etkisini gördükçe bir gün ihanet edeceklerine kani olmuştuk. O gün geldi ve ihanet ettiler. Derin bağlantılarından şüphe duyulan şahıslar da şaşırtmadı. Şaşırtıcı olan ise farklı kimliklere sahip olan yapılar arasındaki derin ilişkilerdir.

#Muhafazakâr muhalefet
3 yıl önce
Muhafazakâr muhalefetin yabancılaştırıcı etkisi ve Boğaziçi’nde şaşırtıcı birliktelikler
İkiyüzlülük
Yeni ulusalcılık ile bildik milliyetçilik arasındaki fark nedir?
Başarısızlığın başarısı (Olimpiyatlar)
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek