|
Türkiye, kendi evlatlarıyla niye kavga etsin!

Türkiye’nin yakın tarihini bağımlı yapıları merkeze alarak yorumladığımızda birtakım konularda yeni bakış açılarına sahip olabiliriz. İktisadî ilişkilerin beslediği bu alanda hatırı sayılır ölçüde örgütün varlığına tesadüf edebiliriz. Cemil Meriç, Edward Said’in meşhur kitabıyla ilgili bir yazısında “biz yazmalıydık” diyerek hayıflanır. Bu cümleyi ilk okuduğumda iyi bir kitap olduğu vurgulanıyor, dedim. Fakat zamanla bu kanaatimin eksik olduğunu fark ettim. Cemil Meriç, biz bunları biliyorduk, demek istemiş olabilirdi. Zamanla oryantalizme eleştirel yaklaşımlarda önemli bir artış oldu. Bu artış, niteliğe de olumlu yansıdı. Bu çerçevede hayırseverlik ve yüce gönüllülük gibi kavramlar da oryantalist yaklaşımlarla ilişkilendirilmeye başlandı. Bunun bir devamı olarak oryantalizm, hayırseverlik, yüce gönüllülük bir zaman sonra Avrupa ve Amerika çıkışlı fonlar, vakıflar, burslar ile ilişkilendirilecek. Bir gün muhakkak bu yönde araştırmalar da yapılacak. Buna araştırmaların araştırılması da diyebiliriz. Cemil Meriç yaşasaydı işte o araştırmalara da “biz yazmalıydık” derdi. Çünkü biz bunları da biliyorduk.

Gezi Parkı Kalkışması’ndan sonra muhafazakâr muhalefet görünür hâle gelmeye başladı. Bu yeni muhalefet tarzının görünür hâle gelmesi çok önemli bir gelişmeydi. FETÖ yaklaşık kırk yıldan sonra gizlilik prensibini terk etmek zorunda kaldı çünkü emperyalizmin en güçlü müdahalesi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu tarihten sonra muhafazakâr muhalefetin görünür hâle gelmesi Türkiye’ye yönelen saldırıların şiddetinin habercisiydi. 17-25 Aralık müdahalesinde FETÖ’nün hâkim ve savcıları militan bir görüntü verdi fakat onlar siyasî destekten mahrum kalmadılar. Bu müdahalenin bileşenleri arasında akademisyenler ve medya dünyasından temsilciler vardı. Müdahalenin bileşenleri arasında örgütleyici bir unsur olarak birtakım sermaye çevrelerinden bahsedilse de bağımlılık ilişkileri çerçevesinde ortaya çıkan yapılar gündemden uzak kalmayı başardı. Fakat bu kozmopolit yapılar küresel ağların bir parçası olduğu için yerli ve millî siyaset ile uzlaşma yaşanmayacak, bilakis çatışma yaygınlık kazanacaktı.

Oryantalizm, hayırseverlik, yüce gönüllülük, fonlar, araştırma bursları, vakıflar ve sivil toplum kuruluşlarının yerel karşılığı çok güçlü bağımlı yapılardır. Yereldeki somut ağların küresele açılan bir kapı olduğunu unutmamak gerekir. Bilgi, bilim ve teknolojinin yeniden üretilmesi sürecinde çok önemli bir sorundan bahsediyoruz. Liberalizmin gönüllü Türkiye temsilciliğini yaparak küresel şirketlerin sözcülüğünü üstlenen etki odaklarıyla aynı dili benimsemek bilgi, bilim ve teknolojinin yeniden üretimi açısından büyük bir sorundur. Bunun ideolojik bir tercih olduğunu görmek durumundayız. Aklı ve bilimi tekelinde görmek ayrıcalığını uzun müddet yaşadılar. Fakat gerçek böyle değildi. İdeolojik bir tercih yapılmıştı fakat bu devşirilmenin bir yöntemiydi. Silah, uçak, araba ve iletişim teknolojisine vurulan darbelerde bağımlı yapıların etkilerini görmek gerekir. Benzer bir durum diğer alanlar için de geçerlidir. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri üzerinden beyan edilen taleplerin Gezi Parkı talepleri ile birebir örtüşmesi tesadüf değildir. Fakat ilginç olan bu defa Gezi Parkı Kalkışması’ndan farklı olarak muhafazakâr muhalefetin öne çıkmasıdır.

Siyasetin Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle kavga ettiği yönünde bir algı oluşturmaya çalışıyorlar ama eylemlerde örgütlü yapılar belirleyicidir. Küresel ağların temsilcisi olan bağımlı yapılar veya müdahale araçları yine ön plandadır. Bağımlı yapıların bu durumu yapısal bir soruna işaret ediyor. Kolonyalist Avrupa devletlerinin kurduğu sömürgecilik sistemi kendini yenilemekte zorlanıyor. Avrupa ve ABD’nin nüfuz alanlarının dışında yeni güç merkezlerinin yükselmesi ile sömürgecilik sonrası bağımlılık ilişkileri sorgulanmaya başlandı. Türkiye yükselen yeni bir güç merkezi olarak yakın coğrafyasında emperyalist sistemin kırılmasına öncülük ediyor. Bu da üzerindeki baskının bağımlı yapılar eliyle sürekli yenilenmesine yol açıyor. Türkiye’nin kendi evlatları ile kavga ettiği yönünde bir izlenim oluşturmak için bağımlılık ilişkilerinde derinlik kazanmış olmak gerekir.

Son dönemde muhafazakâr muhalifler, karşıtlık oluşturmak bakımından klasik bağımlı yapılara göre daha fazla görünür hâle geldi. Onlar da akıl ve bilim kavramlarını tekellerine aldıklarını düşünüyorlar. Bu, Avrupa ve Amerika merkezli liberalizmin farklı kimliklerle yeniden hayat bulmaya çalıştığına işaret eder.

#Türkiye
3 yıl önce
Türkiye, kendi evlatlarıyla niye kavga etsin!
Kara dinlilerle milletin savaşı
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...