|
Yunan sokaklarının da dar zümre çıkarlarına teslim olmaması gerekir

Fransa’nın yönlendirmesiyle Yunanistan’ın kendi gücünü aşan birtakım iddialarla Türkiye’nin karşısına çıktığı bir gerilim ortamında Arap sokaklarından bahsetmenin bir karşılığı olabilir mi? İbrahim Karagül’ün Cuma günkü yazısı Arap sokaklarından medet ummak gibi bir çaresizliği mi yansıtıyor yoksa dünyanın yeniden kurulma sancısı ile sarsıldığı bir dönemde onların kendi bölgelerine sahip çıkma iradesi göstermeleri yönünde bir çağrı mıdır? Bu önemli yazıyı elbette Arap sokakları ile yönetici elitler arasındaki büyük uçurumu göz önünde bulundurarak okumak gerekir. Bugün dünya çok güçlü bir değişim içinde fakat Mısır, Suudî Arabistan, BAE, Bahreyn ve Ürdün gibi ülkelerin yönetici elitleri coğrafyanın geleceğinden hareketle bir tercihte bulunmuyor. Bunun yerine kendilerine dayatılan hayalî bir gerçeklik tasarımına teslim olmuş durumdalar.

Sadece son on yılın küresel müdahaleleri ve içeriden işgal girişimleri bağlamında ele aldığımızda Türkiye’nin çaresiz bir yalnızlığa mahkûm edildiği yönündeki sözler anlamını yitirir. Bağımlı ve özellikle de Körfez sermayesine açık olan çevrelerin ısrarlı bir şekilde bu sözleri gündeme taşıdıkları görülüyor. Diğer tarafta CHP’ye hâkim olan zihniyet de benzer cümleleri sarf ediyor. Onlar da Türkiye’nin yalnızlaştığına vurgu yapıyor. Her iki cenahın, Arap elitlerine dayatılan hayalî gerçeklik tasarımından beslendiğini söyleyebiliriz. Bu çevrelerin son on yılda Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyaset ile elde ettiği kazanımlardan vazgeçmesi gerektiğine inandıkları açıktır. Zira Mısır ve İsrail ile anlaşılması gerektiği yönündeki baskı bunu göstermekteydi.

Türkiye küresel müdahaleleri püskürtüp yoluna devam ettikçe güçlendi. Güçlenmenin en bariz göstergesi özellikle salgın karşısında bütün ülkelerin çaresiz kaldığı bir dönemde verilen büyük mücadeledir. Savunma sanayiinde meydana gelen büyük atılımları ve ordumuzun farklı bölgelerdeki mücadelesini, enerji ve diğer alanlardaki zihniyet değişikliği takip etti. Doğu Akdeniz’deki mücadeleyi de bu başarıların devamı olarak görmek gerekir. Türkiye, kendine dayatılan hayalî gerçekliğe teslim olmadıkça güçlendi.

Tarihin yönü hakkında birtakım öngörülere sahip olmak gerekir. Fransa ve BAE kendilerine sunulan tasarımdan hareketle “vatansız imparatorluk” hayaline teslim oldular. Bu iki ülkenin güdümlü liderleri hayallerinin peşine takılarak neredeyse bütün bölge ülkelerine nizam vermeye çalışıyor. Macron’un Türkiye karşıtı bir pozisyon almasının sebebi de buradadır. Coğrafyamızı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tekrar egemenlikleri altına almak istiyorlar ve Türkiye buna müsaade etmiyor. Devrin şartları gereği Osmanlı’dan sonra Körfez ülkeleri, egemenlikleri pahasına petrolün zenginliğinden faydalansa da bugünden yarına aynı beklenti içinde olmamalıdırlar. Vatansız imparatorluk hayalinin Fransa’ya vereceği zarar sömürgeleri kaybetmek şeklinde olabilir fakat BAE ve takipçileri bizim de dâhil olduğumuz coğrafyanın geneline zarar verecektir.

BAE ve takipçilerinin zümre çıkarları için bütün coğrafyayı ateşe atmaktan çekinmeyeceğini gördük. Para verip iktidarları satın alabileceklerini ve birtakım yapılar aracılığı ile kitleleri yönetebileceklerine inandıkları için Türkiye ile birlikte hareket eden merkezlere pervasızca saldırıya geçmiş durumdalar. Türkiye süreci önemsediğini ve çözümler ürettiğini her şartta gösteriyor ve bir güvenlik alanı oluşturuyor fakat İbrahim Karagül’ün hitap ettiği Arap sokakları için benzer bir güvenlik alanından bahsedemiyoruz. Zümre çıkarları ile yetinen belirli dar çevreler ile kendi başına bırakılmış Arap sokaklarının muazzam bir zıtlık oluşturduğu açıktır. Kitlelere yön verenlerin sorumluluk alma zamanı gelmiştir.

Erdoğan, coğrafyanın sokaklarında çok güçlü bir etkiye sahiptir. Bunun aksinin olması da mümkün değildi. Erdoğan, dar çevrelerin zümre alışkanlıklarına teslim olmadığı için bugünkü Türkiye’den bahsediyoruz. Türkiye’nin coğrafyanın genelinde bir karşılık bulması da aynı sürecin bir parçasıdır. Dikkat edilirse dar çevrelerden sonra küçük devlet yapıları Türkiye’nin karşısına çıktı. Sürece en sonunda Fransa’nın dâhil olması, izi takip etmek açısından önemlidir. Fransa da hedeflerine ulaşabilmek için Yunanistan’ı ortaya sürdü.

Batı Avrupa devletleri önce Yunanistan’ı kullanmış sonra Körfez şeyhliklerini ele geçirmişti. Yunan elitlerinin ve Körfez şeyhlerinin tarihin tekerrür edeceğine gerçekten inanmış olmaları gerekir. Yunan sokaklarının da sürece itiraz etmesi gerekiyor.

#Fransa
#Yunanistan
#Türkiye
#Avrupa
4 yıl önce
Yunan sokaklarının da dar zümre çıkarlarına teslim olmaması gerekir
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset