|
Her tema klişeleşmekten nasibini alacak!

Her sezon dizilerdeki anne ve baba karakterlerine dikkat kesilir, hangi temanın ya da karakteristik özelliğin öne çıktığını tespit etmeye çalışırım. Yerli senaryolar genelde aşk ve aile ilişkileri üzerinden şekillendiği için değerlendirmeye tabi tutacak başkaca bir kriter bulmak mümkün olmuyor. Mafya dizilerinde dahi geniş aileler merkezde. Dostlar saf değiştiriyor, düşmanlar imha ediliyor, aile üyeleri sabit bir şekilde hikayedeki varlığını devam ettiriyor.


Yerli dizi tarihinin en unutulmaz anne karakterlerini düşününce 7 Numara’nın Zeliha’sı ve Perihan Abla gelir ilk aklıma. İlginçtir ki her ikisi de biyolojik anne değiller. Biyolojik anneler başlangıçta sadece evlatları uğruna hayatlarını devam ettirirken, devamında ilerlemiş yaşlarına rağmen aşka düşüp bireysel hikayelerine geçiş yaptıkları için belki silinmişler hafızamdan. Yayınlandıkları dönemde fazlasıyla ses getirmelerinin de etkisi büyük belki.

7 Numara 2000-2003 yılları arasında 92 bölüm yayınlanan bir TRT dizisiydi. Bildiğimiz manada bir aile yoktu içinde ama 'aile dostu' dizi tanımlamasının hakkını veren bir diziydi. Birbirlerine sevgide saygıda kusur etmeyen, çocuk özlemi çeken, evlerini pansiyon olarak üniversite öğrencilerine kiralayan Vahit ile Zeliha’nın evi aynı anda farklı kişilere kiralaması ile başlıyordu hikaye. Zeliha üniversiteli dört genç kıza kiralarken, Vahit memleketten gelecek yeğenlerine ayırmıştı evi. Vahit ve Zeliha’nın her iki tarafı da mağdur etmemek adına buldukları çözüm sonrası karakter olarak kültürel olarak farklı dünyaların insanı dört kız ve iki erkek aynı evde pansiyoner olarak yaşamaya başlar. Başarılı oyunculuklar, kusursuz yazılan senaryosu, zeki esprileri ile yayınlandığı döneme damgasını vurduğu gibi halen ne zaman yayınlansa hazır bir seyirci kitlesini karşısında bulur 7 Numara. Gençlerin çekişmesi, Zeliha ve Vahit’in didaktik olmadan, yargılamadan, baskı kurmadan gençleri koruyup kollayarak anne baba olmaya çalışması dizi tarihinde çok rastlanılan bir durum değildir.

Perihan Abla’nın Perihan’ı iki kardeşine, Zeliha dört yabancı kıza ve kocasının yeğenlerine annelerinden daha anne iki karakterdi. Çocuk doğurmadığı halde herkesin annesi olan yüce gönüllü kadınlardı Zeliha ve Perihan.

Bir dönem evlat sahibi olmalarına rağmen annelik duygusundan uzak, sevdikleri adamlar tarafından terk edilmiş olmanın getirdiği öfkeyle hırslanan üvey annelere ev sahipliği beyaz cam. Şu anda ekranda ön planda olan, hikayelere yön veren annelerden Fazilet ve Reyhan hırslarına evlatlarını alet etmeleriyle dikkat çekiyor; Sultan ve Esma ise ailelerini bir şirket gibi yönetmeleriyle.

İşini ön plana alıp ailelerini ihmal eden, sevgisiz baba modelinden sonra ailesini çocuklarını yönetmeyi annelik zanneden bir anne modeli türetildi yerli dizilerde.

Her tema klişemekten nasibini alacaktır önermesine hayat verircesine, hikaye kötü bir karakterin omuzları üzerinde başlar, sonrasında daha kötü bir karakter gelir başlangıçtaki kötünün günahlarını temize çeker. Hayalleri hırsları uğruna kızlarının hayatını kabusa çeviren Fazilet, çirkin ördek yavrusu yüz güzeli, yüz güzeli olması için çaba sarf ettiği güzel kızı, babası yaşındaki Hazım beyle evlenince, kendisinden daha kötücül hesapçı Yasemin’in devreye girmesiyle kötülüklerinden arındırıldı. Yalıysa yalı paraysa para elde edecek bir şey kalmayınca, eldekileri muhafaza etme hikayesine geçiş yaşandı. Seyircinin bu geçişi hızlıca kabul edip, Fazilet’in yaptıklarını sorgulamaması, o kadar da kötü olmadığını biliyordum diye düşünmesi, senaristlerin seyirciyi diledikleri gibi manipüle edebileceklerinin en büyük göstergesi.

Gayri meşru çocuk olarak üvey baba şiddetine maruz kalan yaralı Adem, annesi Reyhan tarafından intikam almak üzere yetiştirilmiş bir evlat. Çaresiz, güçsüz, oğlu olmadan yaşayamadığı iddiasında, hesapçı bir anne Reyhan. Bir mektupla aslında biyolojik babanın soyadını vermek istediği ama kendisinin reddettiği açıklığa kavuştu. Böylece biyolojik baba şiddet gösteren üvey babadan ziyade Adem’e ençok zararı veren kişinin annesi olduğu anlaşıldı. Çukur’un Vartolusu gibi küçük yaşta senin baban falanca denmiş, unutma intikamımızı al denilerek omuzlarına taşıyamayacağı kadar ağır yük yüklenmiş bir adam Adem. Vartolu’nun annesi hayatta değil, Adem’in annesi hayatını, kararlarını manipüle etmeye devam ediyor. Korunmaya muhtaç, çaresiz bir kadın maskesi altında Adem’in geçmişinden kurtulmasına müsaade etmediği gibi duygusal şiddet uygulamaya devam ediyor.

Kahraman öldüğü, İdris felç geçirdiği zaman dahi gözyaşı dökmeyen, ağladığınızı kimse görmesin telkininde bulunan Sultan Hanım'sa, bir dönemin korkutarak sözünü dinleteceğini zanneden otoriter babalarına öykünen bir anne karakteri. Evin erkekleri mafyatik işler peşinde eve uğramaya vakitleri yok! Sultan, gelinleri ve torunlarını masadan kalkarak aç bırakabilen bir hanım ağa. O yemiyorsa o masada oturup yemek yemek kimin haddine! İki kız torunu sıklıkla evden habersiz çıkarken ruhu bile duymayan Sultan, gelinlerinin odalarını dolaplarını alt üst ediyor. Ondan gizli mücevher, kılık-kıyafet alınmış mı diye. Otoriter baba, erkek şiddeti başlıkları altında eleştirilen ne varsa tekmili birden hepsi Sultan Hanım'da mevcut. Kötü bir yönetici, yetersiz bir anne, sığ bir karakter.

Sığ bir karakter olarak başlayan, oğullarını ve konağı bir şirket gibi yöneten Esma Sultan, oğlu Osman’ın Süreyya aşkını öğrendikten sonra anne oldu. Süreyya’yı gelin olarak kabul etmemesinin içi ne kadar boşsa Osman’ı içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için gösterdiği çaba o kadar insani. Oğullarının hayatında, evlilik kararlarında söz sahibi olmak değil derdi, acı çekmelerini engellemek isteyen bir anne yalnızca. Çoğunluk Esma’nın Garip aşkıyla derinlik kazandığı, hırslarından arındığı düşüncesinde. Bana sorarsanız Esma’yı insan kılan, annelik mertebesine eriştiren Osman’ın acı çekmesine engel olmak için verdiği mücadele. Süreyya köşke geldiğinde de bu yaklaşımla yazılsaydı Esma Sultan, çok farklı, çok derin bir anne karakteri çıkabilirdi ortaya. Oyuncu tarafından daha kolay yorumlanabilir, sosyal medyada 'Çaki' gibi yorumları yapılmazdı.

#Dizi
#Senaryo
#Klişe
6 yıl önce
Her tema klişeleşmekten nasibini alacak!
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı