|
Karlı bir gündüz vakti bir kalbi uyandırmak

Ne zaman şehre bir kar yağsa gönlüme bir beyit düşer, bir menkıbe. Şiirden bir Fatiha doğar; menkıbeden bir tebessüm. Beyit merhum Erdem Beyazıt’ındır:

“Tabiat bembeyaz bir gelinlik giymiş gibi

Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi”

Başımı göğe açarım, kollarımı iki yana, bu mısraları mırıldanırım. Rabıtayı ne güzel anlatmış Erdem Abi diye düşünürüm kar altında yürürken. Öyle ya gökten düşen her kar tanesi her insanın yanağına bir güzellik, bir beyazlık, bir neşe bırakır ama ancak derviş olanlar, kar taneleri yanağına buse kondurdukça sevgilinin parmakları yüzüme dokunuyor diyecek kadar incelmiş gönül sahipleridir. Üç İhlas bir Fatiha hem şair abiye gider şehre ne zaman bir kar yağsa hem Abdurrahim Efendi’ye (r.a.).

Menkıbe, iki kızından birisini testiciye diğerini karpuzcuya veren bir zata dairdir. Bir bahar günü kızlarından birisi ziyarete gelir dua ister hacı babasından: Babacığım bizimki testileri yaptı, kurusun diye dışarı çıkardı, dua buyursanız da testiler kuruyana kadar yağmur yağmasa. El açar dua eder hazret. Peşi sıra diğer kızı girer kapıdan, Efendi babacığım der, karpuzlar kavruldu güneşten, dua buyursanız da Mevla bir rahmet gönderse tez vakitte. Açar elini hacı baba bu kez de, yağmur yağsın diye niyaz eder Rabbine. Kızlar evlerine dönünce hadiseye şahit olan evin hanımı şaşkınlıkla sorar: Efendi birine yağmur yağmasın diye dua ettin, diğerine yağmur yağsın diye, nasıl olacak bu iş. Cevabı pek güzeldir hazretin: Hanım birisinin anası ağlayacak ama hangisinin ben bilmem.

Ne zaman şehre şöyle okkalısından bir kar yağacak olsa bu menkıbe gelir aklıma, tebessüm ederim. Mikail’in (a.s.) Rabbi işlerini ne de güzel eyler. Olan iş birdir ama kimi mahzun olur kimi memnun o olan aynı iş sebebiyle.

Sokaklarda kalan, yakacak odunu olmayan, kimsiz kimsesiz gurebayı düşünüp mahzun olacak olurum, aklıma vali amcalarından gelen tweetle sokaklara dökülecek çocuklar gelir, ne yalan söyleyeyim memnun olurum. Kar topu oynayacaklar, kardan adam yapacaklar, kayacak, eğlenecek afacanlar, evlere neşe gelecek, gönüllere sürûr, nasıl sevinmeyeyim.

Kar yağar yollara gönlüme TIR şoförleri, moto kuryeler, uzun yola çıkacak olanlar gelir ‘Sen yardım et Ya Rabbi’ derim, garipler rızık peşinde koşturuyor aman başlarına bir iş gelmesin, sen esirge. Ev ahalisinden ricada bulunurum bir de: mecbur değilseniz yormayın getirci uşakları bu havalarda, ille zaruret varsa da yüklüce bir bahşiş, bir bardak çay, bir tebessümle gönüllerini alıverin. Onlar için üzülürken Rezzak’ın kaportacı kulları gelir gönlüme yüzüme bir tebessüm düşer. Kimsenin kaza yapmasını arzu etmezler elbet ama bu kar da senede birkaç kez böyle yağmasın da acından mı ölsün fukaralar? Gariptir Rezzak-ı mutlak’ın işleri, güzeldir, akıl sır ermez.

Çiftçinin sevincini katık eder gönlüme sevinirim kar yağınca şöyle hakkını vererek. Tohumu sarar kar; besler, berekettir, bayramdır toprağa. Kardan sebep işi yarım kalan, kârından zarar edecek insanları hatırlarım, içim bir burkulur ama sevinmeye devam ederim yurdumun kavruk yüzlü toprak dostlarının namı hesabına.

O karpuzcunun da Rabbidir testicinin de, çocukların neşesi de ona aittir garip gurebanın mükafatı da, şoförün de rızkını verir kaportacının da, çiftçiye de kerem eder plaza insanına da.

Gariptir Hak Teâlâ’nın işleri ve güzeldir ve yerli yerincedir ve anlaşılmaz öyle üç gram akılla. Kimini dünyada mahzun eder de için parçalanır ama bilmezsin ki onun ahiretteki saadeti nice güzel olacak? Kimini dünyalığa boğar memnun eder şaşırırsın buna bunca nimet niçin verilir diyerek. Bilmezsin ki dünyadaki malı onun ebedî alemde en çetin imtihanıdır, hüsranının sebebi!

O vererek alandır, vermeyerek lütfedendir O (c.c.) Âvam mazlumun haline bakar da âh çeker ağlar, beddualar eder zalime. Havas mazlumun haline üzüldüğü kadar zalimin kaybettiğinin de derdini çeker. Zulüm görenin din günü şaşmaz bir terazide hakkı iade olunacak, fani dünyada çektiğinin mükafatı sonsuz alemde kendisine ihsan edilecektir. Ya zalimin kaybettiği? Üç kuruş menfaat için, üç günlük dünya için başkasına zulmederek ebedî saadetini berbat edenin kaybının telafisi var mıdır? 0 hem Rahman’dır hem Rahîm, yaptığından ‘lâ yüs’el’ olandır O.

Aklıyla mevzuyu çözmeye çalışmak yerine kalbiyle mevzunun Rabbine râm olanlara selam olsun diye bitirelim yazıyı ve Hakîm Tirmizî Hazretleri’nden bir hikmet bu karlı yazının son cümlesi oluversin:

“Akıl insana Rubûbiyeti idrâk için değil; ubûdiyeti îfâ için verilmiştir.”

#Fatiha
#Erdem Beyazıt
#Menkıbe
2 yıl önce
Karlı bir gündüz vakti bir kalbi uyandırmak
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı