|
H.T.B.

Bir kurumun kuruluş gayesinden ve adından hareketle hangi konularda ve nasıl bir üslupla söz söylemesi gerektiğini tahmin etmek zor değildir.

Gel gör ki üstüne vazife olmayan her konuda fikir beyan etme ishaline tutulmuş bazı kurumlar var bu ülkede. Onlardan birisinin muhtelif açıklamalarından bir demetle başlayalım yazıya. Bakalım yazı bitmeden kim olduklarını bilebilecek misiniz?


Silivri’ye gitmiş, Can Dündar ve Erdem Gül için demişler ki:

“Onlar geceleri soğuk hücrelerinde tertemiz yürekleriyle çile çekerken bilsinler ki, günümüz muktedirleri kuş tüyü yataklarında uyurken bile, TIR'lar dolusu suç ve günahla örülmüş kâbuslar içinde kıvranıyorlar. Can ve Erdem’i binlerce meslektaşımız adına sevgiyle kucaklıyor, dik duruşlarıyla demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesine kattıkları paha biçilmez değerler nedeniyle kutluyoruz.”

Bu açıklamayı basın yayın sahasında çalışan bir kuruluş yapsa, en fazla hainler der geçeriz ama değil.

Canları sıkılmış Cerattepe’ye gitmişler:

“Emek, barış ve demokrasiyi savunan toplumun diğer kesimleri gibi Artvin halkı da baskı, şiddet ve zorbalıktan nasibini almış, yandaş basın tarafından Alman ajanı vb. karalamalar ile hedef haline getirilmiştir. AKP, Artvin’den Sinop’a kadar doğanın ve yaşam alanlarının yağmalanmasına karşı mücadele edenleri hedef göstermeye devam etmektedir.”

Çevreci, muhalif bir kuruluşun basın açıklaması olsa, aman der geçeriz ama değil.

Ankara’da bir katliam olmuş, üzüntülerini şöylece ifade etmişler:

“Ya Başkanlık Ya Kaos” dediklerinden beri yüzlerce insanımızı, umudumuzu, yarınımızı kaybettik. Hâlâ zerre kadar siyasi sorumluluk taşımayan AKP hükümetini daha fazla taşımayı ülkemiz ve vatandaşlar olarak bizler hak etmiyoruz… Siyasal ve çalışma yaşamını zapturapt altına alma, iktidarını tahkim etme, fiili olarak hayata geçirdikleri Başkanlık rejimini anayasal güvenceye kavuşturma, savaş politikalarında ısrar etme dışında herhangi bir derdi ve çalışması olmayan hükümet derhal istifa etmelidir.”

Bir muhalefet partisi söylese bu sözleri, demokrasi var, fikirlerini ifade etmek en tabii hakları der geçeriz ama değil.

Bahane bedava. Bir gün de açıklamaları gelmiş, dayanamamış ve demişler ki:

“Demokrasi için verilecek emeğimiz, uğruna direnilecek memleketimiz, faşizme ve diktatörlüğe teslim edilmeyecek düşlerimiz var!”

Sosyalist bir derneğin sloganı olsa yakışır ama değil.

Devlet, konuşarak anlaşamadıklarıyla anladıkları dilden konuşmuş, ses yine bunlardan gelmiş:

“Belediyelere kayyum atanması, kentsel dönüşüm adı altında rant projelerinin önündeki engellerin kaldırılmasını amaçlamaktadır. Belediyelere kayyum atanması, belediyelerdeki işçilerin ve emekçilerinin sendikal örgütlülüğünü de hedef almakta, sendika değiştirmeye yönelik baskılar artmaktadır.”

HDP eş sözcüsünün başkanının eşi söylese tamam ama değil.

Gaza gelmiş, silahları kuşanıp sokağa çıkmadan önce son bir ihtar verelim demişler:

“Emek, barış ve demokrasi taleplerimize KİM tahammül edemiyor;

KİM?

Kamuoyuna bir kez daha duyurmak isteriz ki, insanlığın binlerce yıldır kolektif bir şekilde biriktirdiği tüm değerleri hiçe sayan bu kötülüğün ardında her KİM varsa, mücadele etmekten ve hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Marjinal bir sol örgütün yüzü maskeli bildirisi olsa yakışacak, ama değil.

Referandum öncesi mühim kanaatlerini “Türkiye halkları”yla paylaşmak tenezzülünde bulunmuşlar:

“Darbelere, OHAL’e, diktatörlüğe ve antidemokratik düzene karşı laik ve demokratik bir ülkede yaşamak için; sağlık hakkımız; hekimlik değerlerimiz; toplumsal iyilik halinin ülkemizde ancak demokratik bir ortamın oluşması ile mümkün olacağından hareketle toplumsal sağlığımız için; Anayasa değişiklik teklifine HAYIR diyoruz.”

Sağlık hakkımız, hekimlik değerlerimiz mi?

Bir dakika yahu!

Gazeteci böyle demez, çevrecinin sözü değil bu, muhalefet partisi, sosyalist dernek, sol terör örgütü de bahsetmez sağlık ve hekimlikten…

Yormayayım sizi, bütün bu açıklamaları yapan Türk Tabipler Birliği’nden başkası değil!

“Türkiye halkının sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli ve uygun maliyetli sağlık hizmeti için çalışmak, meslek ahlakını en iyi şekilde korumak, tıp eğitiminin her alanında söz söylemek, hekimlik mesleğinin çıkarını her platformda dile getirmek, mesleğin, üyelerinin maddi, manevi haklarını korumak için kurulmuş” TTB’nin son iki yılda yaptığı açıklamalardan örnekler bunlar.

Her konuya dair devlet ve milletin aleyhine olmak şartıyla söyleyecekleri bir sözleri mutlaka var fakat ne hikmetse arada bir utanıyorlar. Metne “sağlık” kelimeli bir kılıf giydiriyorlar ki, açıklamaları o kadar da eğreti durmasın.

Afrin Operasyonu’na karşı çıkarken diyorlar ki mesela:

“Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur.”

Oh mis! Halk sağlığı sorununa dair söz de söylemeyecekse batsın bu TTB, değil mi ama?

Diyeceksiniz ki bir meslek birliğinin memleketi ilgilendiren meselelerde fikir beyan etme hakkı yok mu? STK’lar demokrasilerde ne işe yarar?

Kesinlikle haklısınız, sadece kendi ilgi sahaları için değil, her konuda fikirlerini beyan edebilir meslek birlikleri fakat bir şartla: Ya isimlerinin hakkını vererek, temsil ettikleri herkesin ortak kanaatini ifade edecek bir üslup ve seviyeyle yaparlar bu işi yahut isimlerini değiştirir diledikleri gibi konuşurlar istedikleri her konuda.

Adını değiştir, Sosyalist Doktorlar Komitesi yap, utanmadıktan sonra dilediğini söyle ama bu ülkedeki her doktorun öyle yahut böyle mecburen üye olmak durumunda kaldığı bir meslek birliği isen bu kadar tarafgir, marjinal ve ihanet dolu açıklamalar yapma hakkın yoktur!

Çözüm basit aslında. Mevzuatı değiştir, farklı tabip birlikleri kurulmasının önünü aç, isteyen istediği birliğin üyesi olsun. Her birliğin üye sayısı kadar temsil edileceği bir de TTB kur, bırak gerisini TMMOB düşünsün!

#TTB
#TMMOB
6 yıl önce
H.T.B.
Güç unsurları, stratejik planlama ve savunma sanayi
Kamet, istikamet, sadakat
Tarih nasıl durdu ya da “dış güç” neresi, “iç güç” nereye düşer?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?