|
Ömer Baba ne söyler?

Neden bilmem ama bu hafta yaşanan hemen her şey bana Ömer Baba’yı hatırlattı.

İstifası istenen belediye başkanlarının açıklamalarını takip ettim elimden geldiğince. Kiminin boş kâğıda attığı söylenen mütevekkil imza, kiminin kırgınlığını gizlemeye çalışarak yaptığı açıklama, kiminin “ölüm güzel şey ayrılık olmasaydı” kıvamındaki konuşma... Ankara kulisleri, deriniyle sığıyla bu istifaların ne getirip ne götüreceğini tartışadursun, ben kâr ve zarar hesaplarının ötesinde ve üstünde yalnızca Ömer Baba’yı hatırladım.


“İstanbul’a ihanet ettik” cümlesinin etrafında çok şey yazılıp çizildi. Açıklamayı samimi ve sahici bulan da oldu, amansızca ve kıyasıya eleştiren de. Bundan sonrası için daha dikkatli hareket edileceğine yoran da oldu; bu itirafın ancak hakkı verildiğinde bir kıymet ifade edeceğini dillendiren de. Bir arkadaşım; “Acaba Kanal İstanbul’dan da vazgeçilir mi?” deyince içime bir umut doğdu, kalbime Ömer Baba…

Aliya İzetbegoviç'i anma töreninde Sayın Cumhurbaşkanı; “Avrupa Bosna’da ölmüş, Suriye’de gömülmüştür. Sahile vuran masum çocuk bedenleri ise Batı medeniyetinin mezar taşlarıdır, bunu böyle biliniz” dedi. O an sanki bir el beni ekran başından kaldırıp bir tarla çitinin önüne yavaşça bıraktı ve ben başımı kaldırınca ilk defa gördüğüm Ömer Baba’nın yüzünün merhum Aliya’ya ne kadar çok benzediğini hayretle fark ettim.

Suudi Arabistan, veliaht prensin ağzından “ılımlı İslam”a döneceğini ilan etti. Şaşırdım, “Kaç İslam var ki?” dedim kendi kendime.
“Döneceğiniz ılımlı ise, döndüğünüz ne?”
diye sormak istedim. Sorular birbiri ardınca sökün edip gelirken Ömer Baba düştü yâdıma, gülümsedim. Belki yanlış tercümeydi, belki bağlamından cımbızla çekilmiş bir cümle, belki bir yalan haber… Utandım Ömer Baba’dan, hüsnü zan hudutlarını zorladım sonuna dek.

Kim bu Ömer Baba diyeceksiniz. Bütün bu olayların onu hatırlatmasının hikmeti ne ola ki?

Bilmem, hiç görmedim, tanımam hazreti. Fethi Abi’nin (Gemuhluoğlu) yazılarından birinde bir paragraflık yer edinen ârif bir Anadolu çiftçisi, bütün bildiğim bu. Fethi Abi’yle günbegün artan rabıtamız, sonunda şöyle bir bahsettiği şahıslarla bile hem-dem olmaya kadar vardı diyeyim de siz anlayın ahvali.

Bu aralar sağım solum önüm ardım Fethi Abi. Zamansız mekânsız bir körebe bizimki. Hastane odasında doktorlara onu anlatıyorum: “Hastalık da bir misafirdir, iyi ağırlayınız” dermiş. -Öyle ya misafiri sevmesen de hiç olmazsa gönderenin hatırına gönlünü hoş eyle.- Birisi bir derdini anlatacak oluyor; “Kuşlar bile kaderlerine göre uçarmış” diye mukabele ediyorum. Mikrofonu elime alıyorum, dudağımdan dökülen ilk söz: “Evveli, ahiri, zahiri, batını selamlarım...” Durup dururken gülüyorum, hayırdır diyor yanımdakiler, başlıyorum anlatmaya. Fethi Abi’ye;
“Neden herkese evliya muamelesi yapıyorsun?” diye sormuşlar da demiş ki: “Evliyaysa zaten o muameleye layıktır; değilse gayret edip, layık olsun köftehor.”
( Köftehor bendenizin ifadesidir, kelimenin aslını merak edenler Emin Işık Hoca’ma müracaat edebilirler.) Vaziyet bu.

Ömer Baba bir başka sarstı beni. Bu hafta yaşanan bütün olaylar ben Ömer Baba’yı hatırlayayım diye yaşandı desem mübalağa etmiş sayılmam. Hani, o kadar... Ne buldum bu kavruk yüzlü Anadolu çiftçisinin hikâyesinde, niçin bunca müteessir oluyorum hatırladıkça, inanın ben de bilmiyorum ama sarstı...

Mevzu şu: Ömer Baba tarladan eve dönerken, çitin kenarında durur, çizmelerindeki çamuru siler ve kendi kendine dermiş ki: “Bunlar bu tarlanın hakkıdır!”

Allah Allah... Allah Allah... İllallah!

Adalet bu değilse nedir? Hakka riayet böyle olmazsa nasıl olur? Zarafeti Ömer Baba’sız hangi lügat, nasıl tam anlatabilir bundan gayrı?

Bu iki satırlık mevzuda, bu dört kelimelik cümlede anlatılanı şerh etmeye ciltler dolusu kitap yetmez. Dünya ehline başka bir şey söylüyor hazret, ahiret ehline başka, Allah ehline çok daha başka. Hepsine aynı şeyi söylesen de manası hep başka başka olur zaten. Ahiret ehli dünya ehlinin sohbetinden, Allah ehli de ahiret ehlinin sohbetinden sıkılır, diye tevekkeli buyrulmamış.

Sözün burasında niye bilem ama Cern’e selam olsun. Son raporunda “dünyada var olan her maddenin anti maddesinin de olduğu, bu nedenle aslında dünyanın var olmaması gerektiğini” belirten Cern âleminin bilim insanlarına da gönülden bir merhaba!
Biz; “Lâ ilahe illallah’tan la fâile illallah”a gideceğiz diye kırk senedir çırpınırken, adamlar; “Lâ mevcude illallah”tan açtılar kapıyı daha ne olsun?

Ömer Baba’nın çizmelerindeki çamuru hakkıyla izah için bir soruya cevap vermemiz şart. Fethi Abi’nin yazısında orası müphem yahut ben anlamadım: Tarla kimin? Şayet tarla bir başkasının ise Ömer Baba başkasına ait toprağın kendisine ait alana girmesiyle bir kul hakkı doğabileceği endişesi içinde bu hareketi yapıyor demektir ki bu müthiş. Buna “hakka riayet” diyelim. Dünya ehli kulağına küpe eylesin! Ama eğer tarla kendisinin ise -öyle olduğunu zannetmekteyim- olay bambaşka bir hal alıyor. Tarla onun, çiti aşınca geçtiği ev onun, çizme onun, çamur onun ama o orada durup çizmelerindeki çamuru siliyor ve diyor ki: “Bunlar bu tarlanın hakkıdır!” Buna da ‘adalet’ diyelim. Ahiret ehli gönlünden çıkarmasın çünkü “Tarla benim mülküm” demiyor Ömer Baba; “Bu toprak bu tarlanın mülküdür” diyor. -Moskova’ya selam olsun!-

“Mal mülk, tarla taban, ev bark hepsinin sahibi Allah’tır, bunlar bize ancak emanettir” diyor ve ilave ediyor; “Bu emanetin de sahibi ben değilim. Bu toprak bu tarlaya emanettir; alıp da tarlanın hakkına girmem!” Gelin buna da ne deneceğini Allah ehline bırakalım; Ehlullah bilir zira neye ne denileceğini.

Biz ne diyorduk sahi?

Ilımlı İslam, Batı medeniyetinin mezar taşları, Kanal İstanbul, belediye başkanları ve Ömer Baba... Ha bir de BizimYunus... (doğrudur, tashih yahut düzeltme yok, yazar Yunus’u Bizim’den ayırmaya gönlü elvermediği için böylece yazmıştır.)

Ne diyordu BizimYunus?

“Şeriat tarikat yoldur varana

Hakikat marifet andan içeru”

Anlayan anlar!

#Aliya İzetbegoviç
#Bosna Hersek
6 yıl önce
Ömer Baba ne söyler?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset