|
Necip Fazıl"ın kişiliği ve tesiri

Tarihin her döneminde, insanların düşünce, inanç ve yaşayışlarını etkileyerek, toplumları yönlendiren önder kişiler yaşadı. Bunların en etkili olanları, Allah''ın insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderdiği peygamberlerdi. Peygamberlerden sonra bilginler, düşünürler, devlet adamları, dini ve siyasi liderler, çevrelerindeki insanlara sözlerini dinleterek topluluklara yön verdiler. Önderlerden bazıları kişilikleri, bazıları da eserleriyle dikkati çekti. Örneğin bilginlerin ve şairlerin eserleri, dini ve siyasi liderlerin kişilikleri daha etkili oldu.

Yaşadığı dönemin önemli şair, yazar ve düşünürlerinden olup Necip Fazıl, eserleriyle genç yetenekleri etkiledi. Cumhuriyet dönemi Türk şairlerinin çoğunda Necip Fazıl''ın şiirinin izlerine rastlanır. Ancak Necip Fazıl, eserleriyle olduğu kadar, kişiliği, yaşam biçimi ve mücadelesi ile de insanları etkiledi ve toplulukları yönlendirdi.

Etkili bir şairin kişiliği hakkında konuşabilmek için, ya onu yeterince tanıyacak kadar birlikte yaşamak, ya da eserlerinden sonuçlar çıkaracak kadar işin uzmanı olmak gerekir. Ben şahsen, Necip Fazıl''ın eserlerinden sonuçlar çıkaracak kadar uzman değilim. Fakat merhum Üstad''ın kişiliği hakkında bazı tesbitler yapmaya yetecek süreyle bir arada bulunma mutluluğuna erenlerdenim.

Üstadın yüz cilde yaklaşan eserlerinin tamamını okudum. Hatta bazılarını iki üç kez okudum. Fakat onun eserlerinde ortaya koyduğu inanç, sevgi, nefret, sabır, merhamet, aşk, gurur ve heyecanı, kendisi ile birlikte yaşayanların anlama ve açıklamalarında fark olacağını düşünüyorum.

Necip Fazıl''ı yakından tanıyanlardan, onun bir şövalyeye ya da bir İngiliz soylusuna benzediğini söyleyenler olmuştur. Biraz abartılı da olsa bu benzetmeler Üstad''ın kişiliği hakkında ipuçları vermesi bakımından önemlidir. Necip Fazıl imparatorluğun payitahtı olan İstanbul''da doğup büyümüş, şehirli müslüman bir ailenin çocuğudur. Fikir ve dava mücadelesine başladığı yıllarda ise, devletin baskısiyle şehirleri terkeden İslamiyet''in cahillerin, köylülerin, hamalların, ihtiyar ninelerin ve emeklilerin dini olduğu görüşü yayılıyordu.

İçinden çıktığı çevrenin kendi deyimiyle "ümitsiz" olması, mücadele hayatına atılan Necip Fazıl''ı Anadolu gençliğine yöneltti. Farklı bir çevreden gelen Anadolu gencine kollarını açarak dostluk gösterdi. Üstad''a göre, "İslam inkılabının ruhu erimiş bir maden gibi gençlik kalıbına dökülecek ve orada şekil bulacaktı."

Köyünden, kasabasından koparak büyük şehire gelen gençlere Üstad, gerçek evlatlarım diyecek kadar yakınlık gösterdi. Yıllardan beri baskı altında tutulan, horlanan, yıldırılan, ezilen, sindirilen, zamanın ve mekanın dışına atılan Anadolu genci, Necip Fazıl''da tarihine, vatanına ve dünyaya yeniden hakim olmaya giden yolun ışığını gördü.

Düşünce ve sanata ilgi duyan Anadolu''lu gençlerden yüzlercesi, Üstad''ın çevresinde toplandı ve onu taklit ederek ilk ürünlerini verdi. Fakat bu gençlerin çoğu onun çevresinde kalmaya uzun süre dayanamadı. Heyecanla yanına gelenlerden ilişkisini sonuna kadar götürebilen çok az insan çıktı. Bunun birinci sebebi, Üstad''ın "geçinilmesi zor bir insan olması", ikinci sebebi ise "çevresindeki insanları ezen, yok eden bir kişiliğinin olmasıydı."

Çile şiirinde, "Boşuna gezmişim, yok tabiatta/İçimdeki kadar iniş ve çıkış" diyerek, kendisinin de kabul ettiği gibi, Üstad davranışları inişli-çıkışlı bir insandı; çevresindekilerden de bu iniş ve çıkışlara uymalarını beklerdi. Böyle bir uyum her zaman mümkün olmadığından, Üstad dostlarını kırar, üzer, hak etmedikleri ölçüde paylardı. Gerçi kısa sürede yaptığına pişman olur, iltifat ve ikramda bulunarak gönül alırdı. Fakat bu iniş çıkışlı ilişkiyi anlayacak ve katlanacak fazla insan çıkmadı.

Üstad aceleci bir insandı. Tasarladığı sonuçlara en kısa yoldan varmak isterdi. Acelecilik onu her an yayından fırlayacak bir ok gibi gergin yapardı. Bu gerginlikle yanındakileri sıkıştırır, sürekli atak olmalarını isterdi. İnsanı tedirgin eden gergin bir ilişkiyi, uzun süre devam ettirebilmek kolay değildi.

Necip Fazıl''ın birlikte olanların kişiliğini değiştiren güçlü bir etkisi vardı. Genç yeteneklerden onun gibi tik atanlar, bıyığını onun gibi kesenler, sigarasını değiştirenler, hatta onun gibi dumanını üfleyenler görülmüştür. Şair ve yazar adaylarının, tanıdıktan kısa bir süre sonra Necip Fazıl''dan uzaklaşmalarının en önemli nedeni, bence bu etkiden ürkmeleriydi. Ancak böylece kişiliklerini koruyorlar ve kendilerince bir uslup geliştirebiliyorlardı. Bu tesbit, başta Sezai Karakoç ve Erdem Beyazıt olmak üzere, Büyük Doğu Ekolü içerisinde yer alabilecek tüm diğer şair ve yazarlar için belli ölçülerde geçerlidir.

Necip Fazıl bir din bilgini ya da müçtehit değildi. Fakat İslamın temel esaslarını ve bu esasların ruhunu kavramış, tarih şuuruna sahip bir münevver, bir mücahit ve bunların da ötesinde bir şairdi. Ruhundaki iniş-çıkışlar, aceleciliği, cesareti, katı hükümleri ve yaşadığı zıtlıklar şair kişiliğinden kaynaklanıyordu. Bu kişiliğin cazibesine kapılan binlerce Anadolu genci günümüzde tüccar, bürokrat, akademisyen, teknotrat ve siyasetçi olarak, geleceğin şehirli müslüman tipinin çekirdeğini oluşturuyor.

Necip Fazıl''ı tanıyan, onun çevresinde bulunan gençler sayesinde Türkiye''nin şartları, müslümanların Dünya''ya bakışı değişti. Üstad''ın mahkeme koridorlarında canını dişine takarak söylemeye çalıştığı hakikatlerin çoğu artık açıkça konuşulur, hatta yapılır oldu.

Necip Fazıl kısa sürede çok şeyi başarmak ve hayatta iken sonuçlarını görmek istediği için aceleci davrandı. Onun çevresinde bulunan, kişiliğinden ve eserlerinden feyz alan günümüz şehirli müslümanına ise, serin kanlı olarak Üstad''ın işaret ettiği hakikatlerin neden ve niçinlerini araştırmak, belgelere dayanarak tarihini yeniden kurmak düşüyor. Necip Fazıl''a layık olabilmek için ise, gönüllerini, keselerini ve beyinlerini gençliğe daha cömert açmaları, kazanılmış hak ve hürriyetlerin korunması için fedakarlığı göze almaları gerekiyor.


25 yıl önce
Necip Fazıl"ın kişiliği ve tesiri
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…